Booking.com

POZİTİF & NEGATİF VE AYDINLANMA - OSHO



Soru:Sevgili OSHO Negatif düşüncelerin, maddesel olaylara dönüşebilecekleri için tehlikeli olduğunu söylüyorsun. Pozitif düşünceler de gerçek olaylara dönüşebilir mi? Örneğin, biri Aydınlanma istiyorsa, sonuç olarak böyle bir şey olabilir mi? 

Aydınlanma, çift yönlülükten uzak olduğu için pozitif düşünceden çok fazla şey beklemiş olursun: O ne negatif, ne de pozitiftir. Her iki kutup da bırakıldığında meydana gelir. Pozitif düşünceyle birçok şey olabilir -aydınlanma değil.

Mutlu olabilirsin, ama büyük mutluluğu hissedemeyebilirsin. Mutluluk gelip gider; içinde daima tersini de barındırır. Mutlu olduğun zamanlarda, mutluluğun yanında mutsuzluk da zamanının gelmesini bekler. Sırada bekler. Seviyorsan, bu pozitiftir; nefret kendi zamanının gelmesini bekler.

Pozitiflik, çift yönlülüğün ötesine geçemez. Gidebildiği yere kadar iyidir, ama sondan aydınlanmayı beklemek fazladır. Bunu asla bekleme. Pozitife ulaşmak için negatifi bırakmak gerekir. Ötesine geçmek için pozitifin de bırakılması gerekir. Önce negatifi bırak, sonra da pozitifi bırak; arkada hiçbir şey kalmaz. Bu hiçbir şeylik, aydınlanmadır; o zaman zihin diye bir şey yoktur.

Zihin ya negatiftir ya da pozitif; mutlu, mutsuz, sevgi dolu, nefret dolu; kızgın, merhametli, gün ve gece, doğum ve ölüm -tüm bunlar zihne aittir. Ama sen zihne ait değilsin. Sen onun ötesindesin -zihninin içine kapatılmış, ama onun ötesinde.

Aydınlanma, zihnin aydınlanması değildir. Senin aydınlanmandır. "Ben zihin değilim." gerçeğinin farkına varmaktır aydınlanmak. Negatif kalırsan, zihnin vadi kısmında kalırsın. Pozitifsen, zihnin doruk kısmına ulaşırsın. Ama hiçbiri varlığının zihinsel düzlüğünü aşmaz: Her ikisini de bırak.

Pozitif olanı bırakmak zordur. Negatif olanı bırakmak daha kolaydır, çünkü negatiftik sana mutsuzluk verir. Bir cehennemdir; onu bırakabilirsin. Ama şanssızlığa bak ki, onu bile daha bırakamadın. Hâlâ negatif olana sıkıca tutunuyorsun. Ona sanki bir hazineymiş gibi sıkıca tutunuyorsun. Sadece eski bir alışkanlık haline geldiği ve tutunacak bir şeye ihtiyacın olduğu için mutsuzluğuna tutunuyorsun. başka bir şey bulamayınca, cehennemine tutunuyorsun. Ama unutma ki, ne kadar zor görünürse görünsün, negatif olanı bırakmak daha kolaydır. Pozitif olanla karşılaştırıldığında, çok kolaydır, çünkü sefalettir.

Pozitifi bırakmak, mutluluğu bırakmak demektir. Pozitifi bırakmak, çiçek gibi görünen, güzel olan her şeyi bırakmaktır. Negatif olan iğrençtir; pozitif olan güzel. Negatif olan ölümdür; pozitif olan hayat. Ama negatifi bırakabiliyorsan... Durma, birinci adımı at. Önce sefaleti hisset; negatifin sana ne kadar çok sefalet getirdiğini. Bundan sefaletin nasıl doğduğunu izle: Sadece izle ve hisset. Negatif olanın sadece sefalet yarattığını hissettiğin an, onu bıraktığın an olacaktır.

Ama zihin hilelerle doludur. Kendini ne zaman mutsuz hissedersen, zihin bundan başkalarını sorumlu tutar. Tetikte ol, çünkü bu hilenin kurbanı olursan, negatif olanı asla bırakamazsın. Negatif olanlar içinde işte böyle saklanır. Kızgınsın. Zihnin, birilerinin seni taciz ettiğini ve bu nedenle kızgın olduğunu söyler. Bu doğru değildir. Birileri seni taciz etmiş olabilir, ama bu sadece bir bahanedir. Sen zaten kızmak için bekliyordun. Öfke zaten senin içinde toplanıyordu, aksi takdirde biri seni taciz ettiğinde öfke olmazdı.

Taciz, görünebilir neden olabilir, ama gerçek neden değildir. İçin için kaynıyorsun. Aslında seni taciz eden kişi, sana yardımcı oluyor, içindeki kargaşayı dışa vurmana ve onu bitirmene yardımcı oluyor. Öyle kötü bir durumdasın ki, taciz bile sana yardımcı oluyor. Düşman sana yardımcı oluyor, çünkü bütün negatifliğini dışarı atmana yardım ediyor. Üzerindeki yük en azından şimdilik kalkıyor.

Bilincini başkalarına yöneltmeni sağlamak için zihninin hep böyle hileleri vardır. Aniden bir şey yanlış gider ve sen bunu kim yaptı diye etrafına bakınmaya başlarsın. Bu bakınmada bir eksiklik vardır ve gerçek suçlu bunun arkasına saklanır.

Bir şey yanlış gittiğinde, anında gözlerini kapatmayı ve gerçek suçluyu aramayı bir kural haline getir. Ve onu görmeye başlarsın, çünkü bu bir gerçektir. Gerçekliktir. Öfkeyi içinde biriktirdiğin doğrudur; kızmanın nedeni budur. Nefreti biriktirdiğin doğrudur; bu nedenle nefret duyarsın. Diğeri gerçek neden değildir. Sanskrit dilinde bunun için iki terim kullanılır. Bunlardan biri karan'dır (gerçek neden) ve diğeri nimitta'dır (gerçek olmayan neden). Ve nimitta, gerçek olmayan neden olarak görünen, ama bir neden olmayan neden, seni aptal yerine koyar. Seni çok uzun zamandan beri aptal yerine koymuştur.
Kötü bir şey olacağını hissettiğin anda gözlerini kapat ve içe dön, çünkü gerçek suçluyu suçüstü yakalamanın en doğru zamanıdır. Aksi takdirde onu yakalayamazsın. Gözlerini öfken geçtikten sonra kapatırsın. Hiçbir şey bulamazsın. Kızgınlık anında asıl noktayı kaçırma. Bunu bir meditasyon haline getir

Sorunu yaratanın kendi negatifliğin olduğunu bir kez anladın mı, kendiliğinden geçer. Ve negatif zihin gittiğinde güzellikler ortaya çıkar. Bırakmaya çalışırsan, sana sıkıca yapışacaktır -çünkü onu bırakma çaban bile anlayışının henüz olgun olmadığını gösterir. Bütün terk edişler olgunlaşmamıştır; onun için henüz yeterince olgun değilsindir. Bu yüzden onu bırakmak için çabaya gerek duyulur. Diyelim ki, çöp taşıyorum. Onu atmak için, bunun çöp olduğunu anlamam dışında, atmak için çaba göstermem gerekiyor mu? Atmak için herhangi bir çaba göstermem gerekiyorsa, bu idrakimi çabayla tamamlıyorum demektir. Sadece anlamak yetmez; çaba bunun için gereklidir.

Bunu öğrenenlerin hepsi, idrak olmadığı için çabanın gerekli olduğunu söylemektedirler. Bu zihinsel bir şey olabilir, ama sen durumu henüz hissetmedin, aksi takdirde negatifliği kolayca bırakırdın. Yoldan bir yılan geçer ve sen sadece zıplarsın. Bu zıplamada bir çaba yoktur. Zıplamaya karar vermezsin; kendi içinde "Orada bir yılan var ve ne zaman bir yılan varsa tehlike de vardır; öyleyse zıplamam gerekiyor," diye mantıklı bir sonuç çıkartmazsın. Adım adım mantıklı sonuç çıkartmaya gitmezsin. Daha sonra mantıklı sonucunu çıkartabilir, ama yılanı ilk gördüğünde, yılan senin mantığınla ilgilenmeyecektir ve durumun tamamı o kadar tehlikelidir ki... Durumun tehlikeli olduğunun anlaşılması bile yeter.

Negatifi bırakmak için çaba gerekmez -sadece idrak. İşte gerçek sorun o zaman doğar: Pozitif olan nasıl bırakılır -çünkü çok güzeldir. Ve ötesindekileri bilmeyen sen için, mutlulukta son noktadır -büyük bir mutluluktur. Aşık bir çifte bak; gözlerine bak, el ele nasıl yürüdüklerine: Onlar mutludur. Bu pozitif zihni atmalarını söylediğinde ise "Deli misin?" diye düşüneceklerdir. Onlar bunu beklemişlerdir ve nihayet olmuştur. Ve şimdi de bir Biri gelip, "Bırakın!" der.

Biri başarılıyken, merdivenin hep daha üst basamaklarına tırmanırken, ona bırakmasını söyle. Onun gözlerinde en büyük hedefi, amacı budur. Ve bırakmayı düşünse bile mutsuz olacağını bilir.

Pozitif olanı bırakıp, nereye gideceksin? Sadece iki olasılık tanıyorsun: Pozitif ve negatif. Pozitifi bırakırsan, negatife gidersin. O yüzden negatif olanın önceden bırakılması gerekir ki, negatife gitme olasılığın olmasın. Aksi takdirde, pozitifi bıraktığın anda negatif olan belirir. Mutlu değilsin, ne olacaksın? Mutsuz! Sessiz değilsen, ne olacaksın? Geveze! Öyleyse alternatiflerden birinin kapanmasını sağlamak için önce negatifi bırak. O zaman o yöne kayamazsın. Aksi takdirde enerji rutin bir şekilde pozitiften negatife, negatiften pozitife doğru akar. Negatif var olduğu sürece, pozitifi bıraktığın anda negatife düşme olasılığın vardır.

Ayrıca üçüncü bir olasılığın var olduğunu bilmiyorsun. Bu üçüncü olasılık ancak önce negatifi bırakıp, sonra pozitifi de bıraktıktan sonra açılır. Bir an için bir duraksama olacaktır. Enerji, nereye gideceğini bilemediği için hiçbir yere hareket edemez. Negatif kapı kapalıdır; pozitif kapı da kapanmıştır. Bir an için tam ortada olacaksın... Ve o an sana sonsuzluk gibi görünecektir... Çok, çok uzun görünecektir -sonsuz……

Bir an için tam ortada olacaksın, ne yapacağını, nereye gideceğini bilmeden. O an delilik gibi görünecektir. Ne negatif, ne de pozitifsin. O zaman sen kimsin? Kimliğin ne? Kimliğin, adın ve şeklin pozitif ve negatifle birlikte gider. Aniden, tanıdığın hiç kimse olmayıverirsin -sadece bir enerji fenomeni. Ve nasıl hissettiğini de söyleyemezsin. Hiçbir duygu yoktur. Buna dayanabilirsen, bu anı taşıyabilirsen, senin için en büyük fedakârlık, en büyük tapascharya olacaktır. Aksi takdirde, eğilimin bir yöne gitmek olacaktır, ama bu vakumun içinde kalma. Pozitif ol, negatif ol, ama bu vakumun içinde kalma. Hiçbir şeysin, sanki yok oluyormuş gibi. Dipsiz bir çukur açılmış ve sen içine düşüyorsundur.

Böyle bir anda, "Bekle! Korkma, ben buradayım." diyebilecek bir ustaya ihtiyaç vardır. Bu sadece bir yalandır, ama buna ihtiyacın vardır. Aslında orada kimse yoktur. Orada bir usta olamaz, çünkü zihnin bittiğinde usta da biter. Artık tamamen tek başınasın, ama yalnız olmak öylesine dehşetli, öylesine korkutucu, öylesine ölüme benzer ki, seni cesaretlendirecek birilerine ihtiyaç duyarsın. Çünkü sadece bir an sürer ve yalan yardımcı olur.

Ve sana diyorum ki, bütün Budalar sana gösterdikleri merhametten dolayı yalancı olmuştur. Usta der ki: "Ben buradayım. Korkma, ilerle." Sen de güven kazanırsın ve sıçramayı yaparsın. Sadece bir an ve her şey asılı kalır. Bütün varoluşun orada asılı kalır; geçiş noktası, kaynama noktası. Bu adımı attığında, zihin seni ebediyen kaybeder. Tekrar ne pozitif, ne negatif olmayacaktır.

Korkabilirsin. Tekrar geriye dönebilir ve sıcak, rahat ve aşina olan negatife veya pozitife dalabilirsin. Bilinmeyene girmek üzereydin: Sorun da bu. Birinci sorun, negatifi nasıl bırakacağındı -bunun için olgun bir anlayış gereklidir- en kolayı buydu ve sen onu bile yapmadın.

Sonraki sorun, çok güzel olan ve sana mutluluk veren pozitifi nasıl bırakacağındı. Ama negatifi bırakırsan, o olgunluğa erişirsen, ikinci bir anlayışa, ikinci bir dönüşüme uğrarsın ve bu sayede, pozitifi bırakmazsan, negatifin yine geri geleceğini görebilirsin.

Sonra, pozitif olan tüm pozitifliğini kaybeder. Sadece negatif olanla karşılaştırıldığında pozitif görünmüştür. Negatifi bir kez attığında, pozitif olan bile negatif hale gelir, çünkü tüm bu mutluluğun sadece anlık olduğunu görebilirsin. Ya o an kaybolduktan sonra nerede olacaksın? Negatif yine gelecektir.

Negatif gelmeden önce bırak onu. Cehennem daima cennet üzerinden gelir. Cennet sadece kapısıdır; gerçek yer cehennemdir. Cehenneme cennetten geçerek ve cennet vaadiyle gidersin. Cehennem gerçek yerdir; cennet sadece kapısıdır. Er veya geç bu kapıdan gireceksin. Bu kapıda sonsuza kadar nasıl kalabilirsin? Girmek zorundasın. Pozitiften sonra nereye gideceksin?

Negatifi bir kez bıraktın mı, pozitifin de onun sadece diğer yönü olduğunu göreceksin -tam tersi, tam karşıtı değil, ama bir komplo içinde. Her ikisi de komplonun içindedir; birliktedirler. Pozitifin de negatif olduğu anlayışı bir kez doğdu mu, onu bırakabilirsin.

Aslında bırakabilirsin demek doğru değil. O kendi gider. O da negatif olmuştur. O zaman bu hayatta mutluluk diye bir şeyin olmadığını anlarsın. Mutluluk sadece mutsuzluğun gelebilmek için kullandığı bir hiledir. Tıpkı tavuk ve yumurta ilişkisi gibidir. Bir tavuk nedir? Yumurtanın gelebilmek için kullandığı yoldur. Yumurta nedir? Tavuğun geri gelmek için kullandığı bir yoldur.

Pozitif ve negatif gerçek muhalifler değildir. Tavuk ve yumurta, anne ve çocuk gibidirler. Birbirlerine yardım ederler ve birbirlerinden gelirler. Ama bu anlayış ancak negatif bırakıldıktan sonra mümkündür. O zaman pozitifi de bırakabilirsin. Ve o zaman varoluşun en büyük anı olan geçiş anında durabilirsin. Başka hiçbir anı o kadar uzun hissetmeyeceksin. Vakumdan dolayı sanki yıllar geçiyormuş gibidir. Bütün davranışlarını kaybediyorsun; bütün geçmiş kayıptır, aniden boşalmıştır; nerede olduğunu, kim olduğunu, ne olduğunu bilmezsin.

Bu aşamada olmak çok acı vericidir. İlk kez gerçek ıstırap duyarsın. Ve işte ustaya, geri gelmene izin vermeyen, seni ileri gitmeye zorlayan ustaya ihtiyaç duyarsın, çünkü geri dönersen, seni tekrar bu noktaya getirmek çok büyük çaba gerektirecektir. Belki onu uzun bir zaman özleyeceksin, çünkü artık bunu anlayacak bir zihin bile yoktur.

Yanında bir usta olmadan meditasyona girildiği takdirde, sonuç bu olabilir. Yanında bir usta olursa, usta bariyerin olacaktır. Sadece arkanda duracak ve geri gitmene izin vermeyecektir. Bir kaya olacaktır. Ve geri gitmek için bir yol bulamadığında, o sıçramayı gerçekleştirmek zorunda kalacaksın. Bunu senin yerine hiç kimse yapamaz. O an yanında kimse olamaz. Ama bir kez bu sıçramayı yaptın mı, tüm çift yönlülükleri aşmış olacaksın. Negatif, pozitif, her ikisi de gitmiş olacak. İşte aydınlanma budur.

Negatifi atabilmen için pozitiften bahsediyorum. Negatifi bir kez bıraktın mı, sıkışıp kaldın demektir. O zaman pozitifi de atmak zorundasın. Her adım, yeni bir adım getirir ki, birinci adımı atarsan, ikinci adımı da atmak zorunda kalırsın. Bu bir zincirdir. Aslında sadece birinci adımın atılması gerekir. Ardından hepsi birbirini takip eder. Anlayabiliyorsan, ilk adımın son adımındır. Başlangıç sondur; Alfa Omega'dır.

Osho

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder