Booking.com

Başkaları yerine, kendi duygularına odaklan, onlarla bir ol


Günlerce, yıllarca görmediğin bir arkadaşınla birden karşılaşınca, seni aniden bir sevinç, bir heyecan sarar. Fakat ilgin, bu sevince değil, arkadaşına yönelecektir. İşte o zaman bir şeyleri kaçırırsın ve bu keyif sadece bir anlık olur. Arkadaşına odaklanır, eski anılardan birşeyleri hatırlamaya başlarsın, bu aranızda konuşmaya vesile olan şeydir, konuşursun ve sevinç yakın zamanda uçup gider. 

Bir arkadaşını görüpte, içinde doğan ani sevinci hissettiğinde, dikkatini bu sevinç üzerinde yoğunlaştır, onu hisset ve o sevince dönüş. Arkadaşınla farkındalık içinde, sevinçle bir olarak buluş, mutluluk duygusunun merkezinde kal. Bu aksiyon çok farklı pozisyonlarda kullanılabilir. Güneş doğduğunda, aniden içinde bir şeyin doğduğunu hissedersin. O zaman güneşin kenarda kalmasını sağla, yükselen kendi enerjine ilişkin duygularına odaklan. Bu duyguya baktığın an, duygu yayılıp, tüm bedenin, tüm varlığın olacaktır. Bu duygunun gözlemcisi olmakla yetinme, bu duyguya karış. 

Sevinç, mutluluk, sonsuz bahtiyarlık duyabileceğimiz anlar sınırlıdır ve onları kaçırırız, çünkü nesnelere odaklanırız. Sevinç duyduğumuzda, bu sevincin dışarıdan biryerlerden gelip bizi bulduğunu zannederiz. Bir arkadaşını gördüğünde, sevinç, arkadaşından - onu görmekten kaynaklanıyor gibi gelir, bu konuda hiç kuşku duymazsın. Ama gerçek durum böyle değildir, sevinç daima senin içindedir, arkadaşın yalnız içinde bulunduğun bir durumun parçasıdır, o bu durumun ortaya çıkmasına yardımcı olmuştur. 

Yalnız sevinçte değil: Öfkede, ızdırapta, mutlulukta, her şeyde bu böyledir. Diğer insanlar ve durumlar, yalnız içindeki gizli şeylerin ifade edilmesine yardımcı olurlar. Onlar sendeki bir şeyin nedeni değildir, her ne oluyorsa, sana olur, dostunla karşılaşman, içinde zaten var olanı açığa vuran bir sebeptir. 

Bu olduğu zaman, içsel duyguna odaklanmış olarak kal. O zaman yaşamda her şeye karşı farklı bir tutum geliştirirsin. Duygular olumsuz bile olsa, bunu yap. Öfkelendiğin zaman, sende bu duygunun içinden dışarı çıkmasına sebep olan insana odaklanma, o kişinin kenarda kalmasını sağla. Yalnız öfkene odaklan, onu bütünlüğü ile içinde hisset, onun içinde olmasına izin ver ama bunu mantıkla açıklamaya çalışma; "Bunu bu kişi yarattı" deme, kişiyi kınama. O kişi yalnız bir durum, bir sebeptir. İçindeki gizli bir şeyi açığa çıkartmakta sana yardımcı olduğu için ona karşı minnet duy. 

Olumlu ya da olumsuz, bütün duygular için bunu kullan, müthiş bir değişim geçireceksin. Duygu olumluysa, duygunun kendisi ol, sevinçle sevinç ol. Eğer duygu olumsuz'sa, o duygunun içinde olduğunu fark ederek, ondan kurtulup, özgürleşmelisin. Yani duygu öfkeyse, öfkenin yavaş yavaş kaybolmasını izin ver, onu deneyimle. Olumlu ve olumsuz duygular arasındaki fark budur. Belli bir duygunun farkına varırsan, farkındalık duygusu yavaş yavaş kaybolursa, bu duygu olumsuzdur. Belli bir duygunun farkına vararak, eğer o duygu oluyorsan ve duygu yayılıp, varlığın oluyorsa, bu olumlu bir duygudur. 

Duygu, zehirli bir duyguysa, farkındalıkla ondan kurtulursun. İyi bir duygu ise, coşku vericiyse, onunla bir olursun, farkındalık onu derinleştirir. Yani farkındalığın bir şeyi derinleştiriyorsa, bu iyi bir şeydir. Bir şey farkındalığın sayesinde yavaş yavaş yok oluyorsa, demek ki o olumsuz bir şeydi. Farkındalık içinde barınamayan şey, günah olan şeydir. Farkındalık içinde büyüyen - yayılan şey ise, erdemdir. Farkındalığını kullan, karanlık varsa ve sen ışık getiriyorsan, karanlık yok olur. Çünkü orada karanlık gibi duran şey, yalnız ışığın yokluğudur. Ama ışık geldiğinde, orada olan pek çok şey ortaya çıkar. Farkındalık sayesinde, karanlık gibi olumsuz olan nefret, öfke, üzüntü, şiddet yok olur gider. 

Hiçbir şeyi kaldırıp atma, hiçbir şeye karşı olma, herhangi bir çatışma yaratma, çünkü çatışma yüzünden kendine zarar verirsin. Hiç bir durumu ayıplama, aksine onu kişiliğini geliştirmek için kullan, dönüşmenin yollarını ara. Dönüşümün çatışma sayesinde değil, farkındalık sayesinde gerçekleşeceğinin farkında ol.
Kaynak:
Osho - Spiritüellik ve Cinsellik


BAĞ KURSAN DA, KURMASAN DA, VERDİĞİNİ GERİ ALIYORSUN. BUNU FARK ET


VERDİĞİNİZİ GERİ ALIYORSUNUZ
Bir satış görevlisine öfkelenmeniz ile birkaç saat sonra komşunuzdan köpeğinizin havlamasıyla ilgili bir şikayet telefonu almanız arasında bağ kurmazsınız.
Öğle yemeğinde buluştuğunuz arkadaşınızla ortak bir arkadaşınızı çekiştirdikten sonra işyerinde önemli bir müşterinizle sorun yaşamanız arasında bağ kurmazsınız.

Akşam yemeğinde haberlerdeki bir şeyle ilgili olumsuz konuşmanız ile gece mide ağrısından uyuyamamanız arasında bağ kurmazsınız.
Sokakta yere bir şey düşüren bir insana yardım etmek için durmanız ile on dakika sonra market kapısının önünde park yeri bulmanız arasında bağ kurmazsınız.
Akşam çocuğunuzun ödevine seve seve yardım etmeniz ile
ertesi gün vergi iadesinin beklediğinizden fazla gelmesi arasında bağ kurmazsınız.
Bir arkadaşınıza iyilik etmeniz ile aynı hafta patronunuzun size iki maç bileti ya da konser davetiyesi vermesi arasında bağ kurmazsınız.
Oysa hayatınızın her anında VERDİĞİNİZİ GERİ ALIRSINIZ.
Siz arada bir bağ kursanız da kurmasanız da…
* The Power/ Rhonda Byrn

BİLİNÇALTI KAYITLARINI DEĞİŞTİRME ÇALIŞMASI

Bizi hayatımızda yönlendiren en önemli noktamızın bilinçaltı kayıtlarımız olduğunu biliyorsunuzdur. Şimdi artık olumsuz bilinçaltı kayıtlarımızı temizleme ve yerlerine olumlu kayıtları koyma zamanı geldi. Bilinçaltı kayıtlarımız çoğunlukla bizim çocukluğumuzda oluşur. İlköğretim çağlarında yaşadığımız olaylar ve deneyimler çok önemlidir. Özellikle Anneden, babadan ve okulda öğretmenler ve arkadaşlarımızdan aldığımız kayıtlar çok önemli. Orada oluşan tüm kayıtlar bizi hayat boyu yönlendirir. Bu bilinçaltı kayıtları ilerleyen hayatımızda karşımıza ego olarak çıkar. Hayatınıza göz attığınızda nerede bir direnç gösterdiğiniz yer nerede yargıladığınız yer varsa egonuz devrededir.
Bilinçaltını bir bilgisayarın hard diski olarak düşünebiliriz. Ekranda görülenler sizin gerçeğiniz veya yaşantınızdır. Yani bilinçaltınızdaki olumlu, olumsuz inançlarınızın hayatımıza yansımalarıdır. Nasıl bir bilgisayar programında direkt emir şeklinde komutlar veriliyor ise bilinçaltımız da komutlarımızı alır ve gerçekliğimize uyarlar.

Hayattan şikayet ettiğinizde bilinçaltımız şikayet ettiğiniz hayatı size vermek için talimatlarınızı sadakatle yerine getirir. Ne söylediğimize ,özellikle ‘tekrar ,tekrar’ söylediklerimize dikkat edelim.
Bilinçaltı virüs programınızı çalıştırmadığınızda dışarıdan gelen olumsuz telkinlerin etkisi altında kalabilirsiniz. Her gün arkadaşlarınızdan çok gülersek çok ağlayacağımızı, çocuğu olanın derdi olduğunu, paramız olunca düşmanlarımızın çok olacağını, hayatın zor olduğunu vs.. duyuyorsunuzdur. Devamlı dinleyince bilinçaltımız onun doğru olduğuna inanmaya başlar sonra da (çekim yasasından ötürü) gerçekliğinizde onun doğru olduğunu görürsünüz.
Hayatınızda baktığınızda bizi frenleyen bizi sınırlayan duygu ve düşüncelerimiz bizim bilinçaltı kayıtlarımızdır. Ve bunlar hayatımızı yönlendirir. Olumsuz bilinçaltı kayıtları genellikle korku olarak hayatımıza yansır.
Örnek olarak bir işyeri açmak istiyorsunuz. Bu düşünce aklınıza geldi ve düşünmeye başladınız. Karşınıza hemen bilinçaltında kayıtlı olan ne varsa o gelecektir. Eğer daha önce işyeri açma ile ilgili olumlu kayıtlar varsa onlar olumsuz kayıtlar varsa onlar gelecektir. Örnek olarak eğer daha önceden bu konuda bir yada bir kaç kez işyeri açtığınızda zarar ettiyseniz işyerini kapatmak zorunda kaldıysanız yada çevrenizden birileri bunu yaşadıysa ve sizde bunu gördüyseniz. hemen korkunuz devreye girecek ve size sen bu işi yapabilirmisin ya zara edersen, ya kapatmak zorunda kalırsan diyecektir. Korkularınız işbaşı yaptı ve sizi bir adım atmaktan engellemeye başladı. Aslında burda bilinçaltı kayıtlarının görevi sizi korumak, bilinçaltı olumlu yada olumsuz diye duyguları ayırmaz. Ona bizim bilincimiz anlam verir. Eğer sizin bilinçaltınızda işyeri açma ile ilgili korkular varsa, kesinlikle sizin işyeri açma deneyiminiz hüsranla sonuçlanır. İşyerini açarsınız ama bir süre sonra kaybetme korkusu sizi içten içe kemirmeye başlar ve sonuç hüsran olur ve sizde hemen ya ben bunu hissetmiştim dersiniz.
Tabiki hissettiniz bunu hayatınıza siz çektiniz. Olumsuzlukları düşünerek, o korkularla işyerini açtığınız için sonuçta sizin korkularınızın yansıması oldu.
Olumsuz duygulardan kurtulmak için neler yapabiliriz?
Biliyorsunuz korkuyla başa çıkmanın en iyi yolu korkuyla yüzleşmektir. Bizimde yapacağımız hareket tarzıda bu olacak, korkumuzla yüzleşeceğiz. Ama korkumuzla yüzleşirken o korku enerjisini değiştireceğiz hayatımıza etkisi değişsin.
Bilinçaltı temizliği için bir çok yöntem var. ben şimdiye kadar EFT- Duygusal Özgürleştirme Tekniği, Reiki, Quantum dönüşüm tekniği gibi yöntemleri deneyimledim. Bunlarla ilgili paylaşımları daha sonraki yazılarımda paylaşacağım.
Bugünkü yazımda deneyimlediğim en iyi teknik olan içsel temizlik konusunu paylaşmak istiyorum. İçsel temizlik konusu içimizdeki korku enerjisini sevgi enerjisine dönüştüren bir çalışma. Yaşamımızda herşey bir enerjidir, bizde bunları yönlendirme imkanını kullanacağız. Enerji akışını istediğimiz şekilde yaparsak istediklerimizi elde etmek kolaylaşacaktır.
Olumsuz bilinçaltı kayıtlarımızın hayatımıza yansıması korkularımızdır. Korkularımızın temel nedeni bilinçaltı kayıtlarımızdır. Bizde olumsuz bilinçaltı kayıtlarımızı temizlemek ve yerlerine olumlu kayıtları yerleştirebilmek için korkularımızı sevgi enerjisine dönüştürerek bilinçaltı kayıtlarımızı temizleyeceğiz.
Günlük yaşantımızda karşılaştığımız hiçbir olay ve kişi tesadüf, şans veya şansızlık olarak karşımıza gelmez. Bunu bilerek günlük olaylarımızı takip edersek, yani bu bakış açısıyla yaşantımıza bakarsak ve yaşadığımız her olumsuz olayın karşısında “Bu olay şu anda benim karşıma neden geldi?” sorusunu sorarsak olayların bize verdiği mesajı almaya kendimizi açarız. Korkuya doğru yol almaya başlarız.
Yaşadığımız bütün olaylar bizi içimizde bulmamız gereken ve dönüştürmemiz gereken günlere, olaylara, kişilere dolayısıyla içimizdeki korkulara ve bilinçaltımızdaki olumsuz kayıtlara götürür. Böylece kendimizden yıllarca sakladığımız ve altlara gömdüğümüz dönüşmesi gereken olayları bulmuş oluruz.
Bir olay anında sinirleniyorsak, öfkeleniyorsak, kızıyorsak, üzülüyorsak veya acı çekiyorsak aslında altta yatan bir korkumuzdan kaynaklanmaktadır. Bir olay anında yapacağımız şey o anda soracağımız
“Şu anda bana ne oldu?”
“Karşımdaki kişi bana ne yaptı ve kendimi nasıl hissettim?” soruları ile içimizde o gün çıkmayı ve fark edilip dönüştürülmeyi bekleyen korkuya doğru yol almaktır.
Yani yapmış olduğunuz hareketin altındaki korkuyu keşfedeceksiniz. Yapmış olduğunuz hareketi hangi korkunuz nedeniyle yaptınız. Egonuzun korkusu ne? O korkuyu doğru keşfedersek duygularımız, öfkelerimiz ve kızgınlığımız o anda daha da artar, bu da doğru korkuyu bulduğumuzun sağlamasıdır.
Bir korkuyu bulduğumuzda aşağıdaki korku çalışmasını yaparsak o an bizi etkileyen enerji tamamen değişecektir.
KORKU DÖNÜŞTÜRME ÇALIŞMASI NASIL YAPILIR?
Bu çalışmanın amacı, bedenimizdeki korku enerjisini sev****giye dönüştürmektir. Korkularımız ancak sevgi****ye dönüştüğünde bitebilir. Kızdığımız, öfkelendiğimiz, üzüldüğümüz anlarda aslında içimizdeki bir korku****muz tetiklenmiş demektir. Bu anlarda hangi korkumuzun tetiklendiğini bulmak ve o korkumuzu sevgiye dönüştürebilmek için, bu duygular içimizde yükseldiği anlarda kendimize şu soruları sormalıyız:
“Şu anda bana ne oluyor?”
“Ben şu anda ne hissediyorum?”
“Karşımdaki kişi bana böyle söyler veya yaparsa bana ne olur?”
Bu sorulara içinizden gelen cevaplardan, kızdığınız veya üzüldüğünüz o anda içinizde tetiklenmiş olan korkunu****zu veya korkularınızı bulmuş olursunuz. Korkularınızı bulduktan sonra, her bir korkunuz için aşağıdaki korku çalışmasını yaparsanız o an sizi etkileyen enerji tamamen değişecektir.
Benim ……..… korkum var.
Ben ……..… korkumu kabul ediyorum.
Ben ……..… korkumu şu anda sevgiye dönüştürmeye niyet ettim.
Ben ……..… korkumu seviyorum.
Örnek
Benim çaresizlik korkum var.
Ben çaresizlik korkumu kabul ediyorum.
Ben çaresizlik korkumu şu anda sevgiye dönüştürmeye niyet ettim.
Ben çaresizlik korkumu seviyorum.
Dedikten sonra derin nefes alıp verin ve bir kez daha tekrarlayın. Biraz evvel sinirlenmiş, öfkelenmiş haliniz sakinleşecek ve o anda ortaya çıkan korkuyu dönüştürmüş olacaksınız. Ancak bu yeterli değil.
Bunun ardından esas soruyu soracaksınız:
“Benim daha evvel hangi yaşadığım olayı dönüştürmem için bu olay yaşandı?” diye sorduğunuzda gözünüzün önüne geçmişte yaşadığınız ve belki bugüne kadar hatırlamadığınız bir olayın görüntüleri gelecek. Bu sefer o sahnede o halinize kaç yaşındaki haliniz olursa olsun ona sorular sormaya başlayın.
“Şu anda kendini bu olayın içinde nasıl hissediyorsun?”
O halinizin size söylediklerini, yani sizin o halinizin içinden ilk çıkan olumsuz cümleyi, yukarıdaki korku dörtlüğünün noktalı yerlerine yerleştirerek o cümlenin sizin içinizdeki anlamının bittiğini hissedene kadar aynı dörtlüğü bir kaç kere yüksek sesle tekrarlayın. Hemen arkasından bir olumsuz cümle daha çıkacak. Onu da dörtlüğe yerleştirip tekrarlayın. En son içinizden bir tane olumlu kelime çıkana kadar çıkan olumsuz bütün kelime ve cümleler için aynı işlemi yapın. O son olumlu kelime çıktığı zaman aşağıdaki beşlik halindeki bilinçaltı olumlama örneğindeki noktalı yerlere yerleştirerek bir kaç kere tekrarladığınız zaman siz o olumlamada söylediğiniz kelimenin anlamına gelmiş olursunuz ve artık sahne zaten dönüşmüştür.
Beşlik halindeki bilinçaltı olumlama çalışması örneği:
Ben ………….
Ben …………… biliyor ve inanıyorum.
Ben …………… kabul ediyorum.
Ben …………… kendimi takdir ediyorum.
Ben …………. şükrediyorum.
Çaresizlik korkusu için örnek olumlama
Ben çareyi içimdeki sevgide buluyorum. Benim çarem benim içimde.
Ben çaremin benim içimde olduğunu biliyor ve inanıyorum.
Ben çaremin benim içimde olduğunu kabul ediyorum.
Ben çaremin benim içimde olduğunu bildiğim için kendimi takdir ediyorum.
Ben çaremin benim içimde olduğunu bildiğim için şükrediyorum.
Gözünüzün önüne bunun gibi arka arkaya veya çeşitli aralıklarla birçok sahne daha gelebilir. Hatırladığınız her sahnedeki korkunuzı yukarıda belirtildiği şekilde çalışın.
Örnek Korku Listesi:
Değişim korkusu
Güçsüzlük korkusu
Değersizlik korkusu
Kaybetme korkusu
Yetersizlik korkusu
Yokluk korkusu
Suçlanma korkusu
Esir olma korkusu
Aldatılma korkusu
Terkedilme korkusu
Bırakma korkusu
Ayrılık korkusu
Hata yapma korkusu
Dışlanma korkusu
Yenilme korkusu
Sahiplenilmeme korkusu
Beğenilmeme korkusu
İstenmeme korkusu
İz bırakamama korkusu
Bakılmama korkusu
Anlamama korkusu
Rezil olma korkusu
Bilememe korkusu
Onaylanmama korkusu
İşe yaramama korkusu
Yolunu bulamama korkusu
Geride kalma korkusu
Boşlukta kalma korkusu
Hastalık korkusu
Hayal kırıklığına uğrama korkusu
Unutulma korkusu
Acizlik korkusu
Uzaklaşma korkusu
Ortada kalma korkusu
Düşme korkusu
Kontrol edememe korkusu
Sevilmeme korkusu
Yalnızlık korkusu
Aşağılanma korkusu
Başarısızlık korkusu
Parasızlık korkusu
Yok olma korkusu
Çaresizlik korkusu
Güvensizlik korkusu
Kandırılma korkusu
Bırakılma korkusu
Kendini ifade edememe korkusu
Acı çekme korkusu
Kabul edilmeme korkusu
Muhtaç olma korkusu
İlgilenilmeme korkusu
Vazgeçilme korkusu
Reddedilme korkusu
Önemsiz olma korkusu
Özel olamama korkusu
Yanlış anlaşılma korkusu
Anlaşılamama korkusu
Bilinmeyen korkusu
Başa çıkamama korkusu
Kaybolma korkusu
İncitilme korkusu
Dağılma korkusu
Yetişememe korkusu
Ele geçme korkusu
Ölüm korkusu
Tercih edilmeme korkusu
Geri dönememe korkusu
Kopma korkusu
Yükün altında ezilme korkusu
Arada kalma korkusu
Kurtaramama korkusu
Kalabalık korkusu

Bu korkular, herkesin kendi sahnesinde kendi ifadesiyle duyguyu tarif etmesinden çıkmıştır. Siz de yaşadığınız olayların içindeki kendi tariflerinizden kendi korku kelimelerinizi veya cümlelerinizi tespit ederek korku dörtlüğüne yerleştirmelisiniz.
Bir örnek verecek olursak, 4 yaşında babanızla yaşadığınız bir olumsuz olay anında babanızın karşısında titrerken “Kendini nasıl hissediyorsun?” sorusuna o yaştaki haliniz “Kendimi güçsüz hissediyorum,” demez. O günkü haliniz, o yaştaki çocuğun bulunduğu bölge ve yörenin diline, konuşma tarzına, kendini ifade etme şekline dayanarak bir tarif yapar. Bu tarifi o noktada o enerjiyle çalışması gerekir.
Bundan da şunu anlıyoruz ki, çalışmanız gereken sahnelerde listeden ezbere hareket etmemelisiniz. Sizin kendi dilinizle olan ifadeleri yakalayın. Belki bu ifadelerinizin birkaç tanesinin toplamı sizin güçsüzlük korkunuzun enerjisidir. Ama önce tek tek küçük korku ifadelerini dönüştürmelisiniz.
Kaybetme korkusu olan bir kişi, çocukluğunda hep annesinin onu bırakıp gideceğini düşünebilir ve korkabilir. Bunun karşılığı, o yaşta, annesiz kalma korkusudur. O yaşı çalışırken kaybetme korkusu diye çalışırsanız doğru çalışmış olmazsınız. O anı çalışırken o çocuğun diliyle “Annesiz kalmaktan korkuyorum!” cümlesini ona aynı korku çalışması şeklinde yaptırın.
Çalışma esnasında esneme, kendini halsiz hissetme ve dilinizin sürçmesi gibi tepkiler hissederseniz bilinki doğru noktalara temas etmişsiniz demektir. Israrla üzerine gitmenizi tavsiye ederim.
Oturarak yaparken eline kağıt ve kalem almanız ve sorduğunuz soruların cevaplarını not alman olumsuz kayıtlarının tespitinde size kolaylık sağlayacaktır. Vermiş olduğunuz cevaplar içindeki gerçek korkularına ulaşmana imkan sağlayacaktır.
Örnek Korku çalışması ve olumlamalar:
************************************************** ********
Benim acizlik korkum var.
Ben acizlik korkumu kabul ediyorum.
Ben acizlik korkumu şu anda sevgiye dönüştürmeye niyet ettim.
Ben acizlik korkumu seviyorum.
Derin nefes alıp veriyorsunuz ve kalbinizden pembe ışıklar çıktığını hayal ediyorsunuz. Ve kendinize yeniden Ne hissettiğinizi soruyorsunuz. Acizlik korkusu hala var mı? Eğer varsa Yeniden yukarıdaki dörtlüğe çalışıyorsunuz. Eğer korku ile ilgili bir şey kalmamışsa ya size bir olumlu cümle gelecektir. Ya da korkunuz yaşadığınız başka bir sahne gözünüzün önüne gelecektir. Olumlu bir kelime ya da cümle geldiyse aşağıdaki gibi olumlama çalışması yaparak olumlu düşünceyi bilinçaltınıza kaydedin. Eğer başka bir sahne geldiyse o sahneyi çalışmaya devam edin. Gözünüzün önüne olumlu bir cümle gelene kadar veya içinizden benin suçlanma korkum yak tepkisi gelene kadar. Bu çalışmalar esnasında eğer geçmişinizde bu konu ile ilgili kayıt çok fazla ise sahneden sahneye atlamak zorunda kalabilirsiniz. Bu durumda size tavsiyem arada aşağıdaki olumlamaları çalışmanızdır.
Ben her halimle yeterliyim.
Ben her halimle yeterli olduğumu biliyor ve inanıyorum.
Ben her halimle yeterli olduğumu kabul ediyorum.
Ben her halimle yeterli olduğum için kendimi takdir ediyorum.
Ben her halimle yeterli olduğum için şükrediyorum.
Ben bana yeterim.
Ben bana yettiğimi biliyor ve inanıyorum.
Ben bana yettiğimi kabul ediyorum.
Ben bana yettiğim için kendimi takdir ediyorum.
Ben bana yettiğim için şükrediyorum.
************************************************** *********************
Benim suçlanma korkum var.
Ben suçlanma korkumu kabul ediyorum.
Ben suçlanma korkumu şu anda sevgiye dönüştürmeye niyet ettim.
Ben suçlanma korkumu seviyorum.
Derin nefes alıp veriyorsunuz ve kalbinizden pembe ışıklar çıktığını hayal ediyorsunuz. Ve kendinize yeniden ne hissettiğinizi soruyorsunuz. Suçlanma korkusu hala var mı? Çalışmaya yukarıda yaptığım açıklama doğrultusunda devam ediyorsunuz.
Yaşadığım ve yaptığım her şeyi ben onaylıyorum.
Yaşadığım ve yaptığım her şeyi ben onayladığımı biliyor ve inanıyorum.
Yaşadığım ve yaptığım her şeyi ben onayladığımı kabul ediyorum.
Yaşadığım ve yaptığım her şeyi ben onayladığım için kendimi takdir ediyorum.
Yaşadığım ve yaptığım her şeyi ben onayladığım için şükrediyorum.
Ben hiç kimsenin deneyiminden sorumlu değilim.
Herkesin kendi deneyimini yaşamasına izin veriyorum.
Herkes kendi deneyiminin içinden geçmeye yeterli.
Ben kendi deneyimimin içinden geçmeye yeterliyim.
Bir sonraki yazımda kendi deneyimlerimi ve uygulama şeklimi anlatacağım.
Allahın sevgisi, rahmeti, bolluk ve bereketi üzerinize olsun.
Herşey gönlünüze göre olsun. Saygı ve sevgilerimle .
kömürün ağırlığı hemde psikolojik olarak. Acizlik, çaresizlik, utanma, adam yerine konulmama daha önce aklıma gelmeyen ne kadar korkum varsa gözlerimin önüne geldi. Önce acizlik korkumu devamında diğer korkularımı çalıştım.
Benim çaresizlik korkum var.
Ben çaresizlik korkumu kabul ediyorum.
Ben çaresizlik korkumu şu anda sevgiye dönüştürmeye niyet ettim.
Ben çaresizlik korkumu seviyorum.
Kalbimden pembe ışıklar çıkarıyorum ve Devamında aşağıdaki olumlamayı tekrarladım.
Ben çareyi içimdeki sevgide buluyorum.
Benim çarem benim içimde.
Ben çaremin benim içimde olduğunu biliyor ve inanıyorum.
Ben çaremin benim içimde olduğunu kabul ediyorum.
Ben çaremin benim içimde olduğunu bildiğim için kendimi takdir ediyorum.
Ben çaremin benim içimde olduğunu bildiğim için şükrediyorum.
Devamında
Benim kömür taşıdığım için utanma korkum var.
Ben kömür taşıdığım için utanma korkumu kabul ediyorum.
Ben kömür taşıdığım için utanma korkumu şu anda sevgiye dönüştürmeye niyet ettim.
Ben kömür taşıdığım için utanma korkumu seviyorum.
Kalbimden pembe ışıklar çıkarıyorum ve Devamında aşağıdaki olumlamayı tekrarladım.
Yaşadığım ve yaptığım her şeyi ben olduğu gibi kabul ediyorum.
Yaşadığım ve yaptığım her şeyi ben olduğu gibi kabul ettiğimi biliyor ve inanıyorum.
Yaşadığım ve yaptığım her şeyi ben olduğu gibi kabul ettiğim için kendimi takdir ediyorum.
Yaşadığım ve yaptığım her şeyi ben olduğu gibi kabul ettiğim için şükrediyorum
Devamında;
Benim adam yerine konulmama korkum var.
Ben adam yerine konulmama korkumu kabul ediyorum.
Ben adam yerine konulmama korkumu şu anda sevgiye dönüştürmeye niyet ettim.
Ben adam yerine konulmama korkumu seviyorum.
Kalbimden pembe ışıklar çıkarıyorum ve Devamında aşağıdaki olumlamayı tekrarladım.
Benim her halimle tam ve bütünüm..
Ben her halimle tam ve bütün olduğunu biliyor ve inanıyorum.
Ben her halimle tam ve bütün olduğunu kabul ediyorum.
Ben her halimle tam ve bütün olduğunu bildiğim için kendimi takdir ediyorum.
Ben her halimle tam ve bütün bildiğim için şükrediyorum
Devamında derin bir nefes alıp verdikten sonra gözlerimi kapatıp ben bu durumu başka nerde yaşadım dediğimde sahneler peş peşe gelmeye başladı.
Ekonomik durumumuzun kötü olması nedeniyle yeterli paramız yoktu. Ailem çok çalışmak zorundaydı, yokluk içerisindeydik ve tabiî ki yaşamımızı sürdürmek için her fırsatı değerlendiriyordu ailem. Buğday tarlalarında buğdaylar biçilip toplandıktan sonra kalan buğday başaklarını toplarken buldum kendimi bir anda. Annemle beraber kendimi o tarlalarda buldum, devamında soğan tarlasında, patates tarlasında buldum. Bir anda büyük şaşkınlık içerisinde kaldım benim çocuklukta yaşadıklarım şimdi bana diyordu ki sen zengin olamazsın. Sen hayatını ancak başkalarının artıkları ile geçindirebilirsin. Ben o dünyaya nasıl ait olabilirdim ki? Hep başkalarından izin alarak bir şeylere sahip olmuşum. Hep tarlalarda başkaları ne der diye o stres içerinde mücadele içinde olmuştum. Ancak başkaları izin verirse bir şeylerin sahibi olmuştum.
Yukarıda yapmış olduğum çalışmalarla bilinçaltındaki kayıtlarımın büyük bir kısmını temizlediğimi düşünüyordum. Ama içimde hala o sahnelerle ilgili bir yerlerde çözemediğim konu vardı. O yaşlardaki kendime bu çalışmaları yaptırıyordum ama oradaki çocuk hala mahzun ve hüzünlü durmaktaydı. Büyük bir kısım temizlenmişti. Diğer çalışmalarımdan tecrübem oradaki sahnede gerekli tüm temizlikleri yaptığımda sahnedeki olumsuz durumun değişmesi farklı bir şeyler algılamamdı. Ama onu halledemiyordum. Bu konunun ne olduğunu bugün para ile yapmış olduğum çalışmada yakaladım. Aslında yapmam gerekenin çok basit olduğunun farkındaydım ama ne yapmam gerektiğini bir türlü bulamıyordum. Çalışmalar sonrasında oradaki çocuğa ne hissettiğimi sorduğumda çocuk sadece bakıyordu bir şey söylemiyordu. Ama bugünlerde okumuş olduğum EFT ile parasal blokajların çözülmesinde kullanılan cümlelerden birisi kafamda bir ışık yaktı ve hemen oradan öğrenip kendime uyarladığım cümle ile olumlamalar yaptım. Normalde olumsuz kelimeler içeren cümleler olumlama için tavsiye edilmezdi ama ben kullanmayı denedim.
Benim kimsenin artığına ihtiyacım yok.
Ben kimsenin artığına ihtiyacım olmadığını biliyor ve inanıyorum.
Ben kimsenin artığına ihtiyacım olmadığını kabul ediyorum.
Ben kimsenin artığına ihtiyacım olmadığını bildiğim için kendimi takdir ediyorum.
Ben kimsenin artığına ihtiyacım olmadığını bildiğim için Allah’a Şükrediyorum..
Devamında;
Ben kendi kendime yeterliyim.
Ben kendi kendime yeterli olduğumu biliyor ve inanıyorum.
Ben kendi kendime yeterli olduğumu kabul ediyorum.
Ben kendi kendime yeterli olduğum için kendimi takdir ediyorum.
Ben kendi kendime yeterli olduğum için Allah’a Şükrediyorum.
Ben değerliyim.
Ben değerli olduğumu biliyor ve inanıyorum.
Ben değerli olduğumu kabul ediyorum.
Ben değerli olduğum için kendimi takdir ediyorum.
Ben değerli olduğum için Allah’a Şükrediyorum.
Birden oradaki sahneler değişmeye başladı. Oradaki çocuk sırtından çuvalı bıraktı. Sonra arkadaşları ile oynamaya gitti. Mutlu ve huzurlu şekilde sokakta oynarken gördüm. Bu olayı yakalamamla birlikte devamında diğer sahneleri çalıştım, buğday, soğan ve diğer tarlalardaki sahneleri yukarıdakine benzer çalışmayla temizledim ve sonrasında garip bir şekilde bir anda gözlerimin önüne Bursa’da daha önce gezmiş olduğum maddi durumu iyi olanların oturduğu villaları ile ünlü bir semtte bir sokak geldi ve o sakaktaki evlerden birine araba ile girdiğimi gördüm. Daha önce orayı imgelediğimde o cadde ve sokaklarda gezmeye utanırken şimdi çok rahat bir şekilde o evlerden birisi gözümün önüne geldi. Hatta orda villa tarz evlerin bulunduğu başka yerleri neden gezmediğimi kendime sorgulamaya başladım. Benim için kritik olan bir sahneyi değiştirmeyi başarmıştım.
Şu anda bile yazdıklarım karşısında nasıl bir girdabın içerisinde yaşamış olduğumu hayret ederek bakıyorum. Bu sahip olduğum olumsuz kayıtlara rağmen elde ettiklerimin benim için oldukça büyük başarı olduğunu fark ettim. Bunun nedenini düşündüğümde son çocuk olmam nedeniyle bazı konularda ailemin gözüne girmek için yapmış olduğum davranışlardan elde ettiğim alışkanlıklar olduğunu fark ettim. Göze girmek için onlarda daha zeki olduğumu aileme göstermek zorundaydım. Ve benim okul hayatım ağabeylerimden çok daha iyiydi. Kısa yoldan ben hayata atılma şansına sahip oldum. Aile ve çevremde zeki, çalışkan ve efendi bir çocuk olarak biliniyordum ve örnek olarak gösteriliyordum.
Ancak daha sonra fark ettim ki bu bilinçaltı kaydı bana ilerleyen yaşamımda farklı bir şekilde dönmüş olarak hayatımı etkilemiş. Onu da yine korku çalışmaları sonrasında tespit ettim. Ben kontrolü kaybetmek istemeyen, hatayı kabul etmeyen, mükemmeliyetçi bir yapıya sahip olmuşum. Başkaları ne der korkusu oluşmuş. Yaptığım iş için birilerinden onay almamın beni rahatlattığını, sorumluluk almayı sevmediğimi fark ettim. Kalıpların dışına çıkamayan, içine kapanık, kurallara uyan, pısırık birisi olduğumu fark ettim. Kural dışı bir şey yaparsam birileri tarafından yakalanacağımı, suçlanacağımı, kendimi kötü hissedeceğimi sahip olduğumu düşündüğüm saygınlığı kaybedip bir anda hiç olacağımı sanarak yaşamıştım. Geçmişten gelen bu duygularla aslında işte sahip olduğum makamın bana vermiş olduğu avantajları bile sahiplenemediğimi fark ettim.
Ben sahip olduğum makamın avantajlarını ve yetkilerini sahiplenemiyordum. Hep birilerinin desteğine ihtiyaç duyuyordum. Bu çalışmaları yapana kadar bu olayın nedenini bilmiyordum. Sadece kişilik yapım böyle diyerek insanlara hoş görünme adına kendi imkan ve yetkilerimi kullanmıyordum. İnsanların beni kullanmalarına müsade ediyor, bu durumdan rahatsız olmama rağmen bu yapımı değiştiremiyordum.
Bu siteyi yaklaşık 3 yıl önce kurmuş olmama rağmen kendi adıma hiçbir yazı yazmadım. İnternet bilgime ve teknik altyapımın avantajını kullanarak internetten bir çok yazıyı toplayım sitemde yayımladım. Kendimi hep gizledim. Farklı isimle, kod isimle insanlar ekledim. Ve Cevap verdim. Şu anda bu yazıyı yazıp sitemde yayımlamak benim için oldukça büyük değişim.
Siteme kendi resmimi koydum. İsmimi, mailimi, facebook adresimi yayınlamaya başladım. İnsanlara gerçek ismimle yardımcı olmaya başladım. Artık kendi fikirlerimi rahatça açıklayacak bir duruma geldim.
Bunların hepsini yapmış olduğum içsel temizlik çalışması sayesinde elde ettim. Ve bu çalışma dokümanlarını da burada paylaştım. Bu konuda dokümanı paylaştığım kişilerden olumlu geri dönüşümler aldım. Bundan sonraki günlerde bu konuda yaşadığım deneyimleri anlatmaya devam etmeye karar verdim.
Ben korkularımla yüzleşme cesaretini göstererek içsel temizliğimi yapmaya başladım. Hala da çalışmalara devam ediyorum. Bu sistemin gerçekten güzel bir çalışma olduğunu kalben inanıyorum. Sahip olduklarımızın paylaştıkça daha da çoğaldığını farkına vardım. Daha önce parasal zenginlik olan odak noktamı şimdi mutluluğa çevirdim. Ben temizliğimi yaptıkça, mutluluğu hedef aldıkça, parasal anlamda istediklerim zaten kendiliğinden gelecek şeyler olduğunu biliyorum.
Düşüncelerimin sizlerinde yaşantısında fark yaratması dileğiyle.
Herşey gönlünüze göre olsun. Saygı ve sevgilerimle
* ALINTI

Bazen susmak gerekir duymak için

Uzaklaşmak gerekir, yakınlaşmak için



Bazen uzaklaşmak gerekir, yakınlaşmak için, 
Bazen, hatırlamak gerekir hatırlanmak için, 
Bazen, ağlamak gerekir açılmak için, 
Bazen, anmak gerekir anılmak için, 
Bazen de susmak gerekir duymak için, 
Eğer çok konuşmak faydalı olsaydı, iki ağzın ve bir kulağın olurdu. Onun için az konuşup, çok dinlemek daha faydalı!

Eğer susarsan, konuşman daha aydınlık olur. 
Zira sükutta hem sessizliğin ışığı, hem de konuşmanın faydası gizlidir.

Sığ suları, en hafif rüzgarlar bile coşturabilir, 
Derin denizleri ise ancak derin sevdalar coşturur.

Anladım ki, derin ve esrarengiz olan her şey susar. 
Anladım ki susan her şey, derin ve heybetlidir. 

Biraz da sessizliğim konuşsun, Harfsiz bir dil bulalım içimizde,
"Sadece ikimizin anladığı bir hüzün olsun içinde"!

Sus gönlüm, çok dile getirme. Sen dile getirdikçe, gönlün daha da coşuyor, daha meraklanıyor ve beklemek daha da zorlaşıyor.

Sus gönlüm, çok laf etme. Az söyle ki, işimiz olgunlaşsın,
az söyle ki, Hakka karşı yanlış kelam çıkmasın.

Sus gönlüm, bir elif miktarı sus. Az kaldı bahara, dayan gönlüm. Denizin içinde meydana gelen, görünmeyen dalgalar gibi yüreğini biliyorum. Beklemekten başka çare olsaydı, seni durdurmazdım, inan bana ama yok, başka çare yok. Unutma ki, ilaç bile beklemeden tesir etmez, çiçek bile vakti gelmeden önce açmaz.

Sus gönlüm, bu kışın bahara dönünceye kadar. Bu gece, gündüz oluncaya kadar. Uzak yollar, yakınlaşıncaya kadar. Bu sıkıntının ardından, ferahlık gelinceye kadar. Ve yüzümüz vuslat gözyaşlarıyla ıslanıncaya kadar sus.

Sus gönlüm, seni senden daha iyi bilen Rabbinin hükmü vuk'u buluncaya kadar. Senin nasibin sana ulaşıncaya kadar, ulaşmayanların'sa senin nasibin olmadığını anlayana kadar sus.

Sus gönlüm, onun geleceğini görünceye kadar. Acının bala dönüştüğünü farkedinceye kadar. Onun gönlünün, senin gönlüne muhabbet düğümüyle bağlandığını görünceye kadar.

Sus gönlüm, sebepler var edilinceye kadar. Bahaneler oluşuncaya, birbirimizin nasibi oluncaya kadar sus.

Sus gönlüm, bütün bu susmalarına karşılık, her şeyin hayırlısının olacağına inanarak sus.

Sus gönlüm. Her susuşun bir cevap olsun. Her susuşun, sabrın olsun. Her susuşun, dua'n olsun. İçten yakarışının adı olsun, susuşun. Bekleyişinin, umut edişinin, inancının, sevdiğinin vurgusu olsun, susuşun!

Tuz basıp yaralarıma, ne kadar susulacaksa, o kadar sustum. Bir çığlık kanıyor en derininde yüreğimin. Açmadım kimselere yüreğimi, Hançeri sadece kendime sapladım ve sustum! 

"Susmak; kimi zaman ateşe su, kimi zaman da ateşe rüzgar olmuştur..!"

Yağmur olup toprağa karışmak, "Sessizlik en güzel sestir duyabilen için".

Sus gönlüm! Bütün bu susmalarına karşılık her şeyin hayırlısının olacağına inanarak sus. 
(Şemsi Tebrizi)

Olumsuz düşünceler ve hastalıklar


Yaşamlarımızı sürdürme tarzımıza dair aldığımız kararların bazılarının sınırları belirgin değildir. Bu yalnız çok fazla alkol almak, ya da halisünojenik ilaçlar kullanmak gibi şeyler değildir, bazen çok daha hassas şeylerdir. Bunlar sağlıklı yaşam sürmemize engel olan düşünceleri zihnimize dolmasına izin vermektir. Gençken, bazı insanlara karşı olumsuz düşünmekle kalmamış, bu düşünceleri beslemiştim bile. Yani bu davranışım bir tutku haline gelmiş ve bir şekilde, kendimi daha iyi hissetmemi sağlamıştı. Bunu kabul etmek zor ama bazı insanlara karşı hissettiğim kızgınlıktan, ya da duyduğum hoşnutsuzluklardan haz alan bir tarafım vardı. Ve gördüm ki, bir yönümü geliştiren bu kızgınlık, diğer yönümü çok yıkıcı şeylerle besliyordu. Bilirsiniz, kızgın insanlar, az da olsa, sürekli kalp krizi geçirir, mide sorunlarından kurtulamazlar, ülsere yakalanır, olumsuz fiziksel durumlar deneyimlerler. Başka bir deyişle, sürekli neşeli olup da, sürekli hasta olan insan pek yoktur. İstisnalar tabi ki var, ancak şunu söylemek lâzım ki, genelde kişi ne kadar olumluysa, okadar sağlıklıdır. Ve tersine, genellikle sağlıksız olan insanlar, sürekli şundan bundan, ya da ondan bundan yakınanlardır. 

Kronik hastalıkları olanlar, genelde yaşamla ilgili olumsuz düşünceleri besleyen ve kendilerini olumsuz enerjilerle donatanlardır. Bu olumsuz enerjilerin bazıları, kızgınlık ve dargınlıktır. Başkalarına, yaşamlarında, şimdiye kadar oynadıkları rollerden ötürü, darılan, eski günlerin acısını sanki şu anda, burada oluyormuş gibi bugüne taşıyan insanlardan bahsediyorum.

İnsan mekanizmasını, insan organizmasını, "geçmiş anılardan" gelen, çözülmemiş olumsuz düşünce ve duygular kadar başka hiçbir şey yıpratamaz. Bu duygu ve düşünceler, kim yada ne olduğumuzu belirler. Geçmişte yaşanan olumsuzluklar, zihinde hala yer aldığı sürece (çözülmediği sürece) olumsuz kimliğimiz var olmaya devam eder. Bu nedenle sağlıklı yaşamanın anahtarı bağışlamaktır. Bunu her iki açıdan kastediyorum. Yaşam, almak için değil, bağışlamak (vermek) içindir. İlahi şifayı öğrenmedikçe ve yaralarımıza bağışlayıcılığın merhemini sürmedikçe, bu yaralar (dıştaki sıyrıklar kapandıktan sonraları bile) içimizde yayılmaya devam edecektir. Ve yaşlanınca çok zorlayıcı psikolojik sorunlar yaşayacak, ama bunların neden kaynaklandığını bilemeyeceğiz.

Anladım ki, olumlu olmayan davranışların dışındaki her şey, insanı hasta edebilir. En ufak olumsuzluklar bile, tekrarlandığında, bedende hastalık ve rahatsızlığa neden olabilecek etkiler yaratabilir. Aslında düşüncelerimde olumsuz olduğum zamanların sayısı çok şaşırtıcıydı. "Asla başaramam" ya da "bu bana asla olmaz" gibi basit yada daha büyük olumsuz düşünceler. Böylelikle bana çektirdikleri olumsuz enerjilerle sarmalanmamak için, gitgide zihnime giren düşünceleri, özellikle diğer insanlar için düşündüğüm olsumsuzlukları kontrol etmeyi öğrendim.
Kaynak:
Neal Donald Walsch


Öyle sabah uyanır uyanmaz fırlama



Pozitif Bir Yaşam İçin Harika Öneriler

large-174
Pek çok insan, pozitif düşüncenin gücünü bilir; ama çoğu zaman pozitif düşünce yapısından ister istemez uzaklaşırız. Pozitif enerji, pozitif enerji doğurur. Yaşamınızda pozitif sonuçlar almak istiyorsanız, bunları kendinize çekecek enerjiyi yaratın.
1) Bir saniye durun ve şunu fark edin… Yaşıyorsunuz!
İşler ne kadar kötüye gitse de yaşadığınız bu deneyimlerin alternatifinin ne olacağını düşünün: hiçbir şey yaşamamak; başka bir deyişle ölüm. Yaşadığınız için şükredin.
2) Durun ve gülleri koklayın. Cidden. 
Hepimiz çok meşgulüz. Ama ara sıra, günbatımını izlemeli; bir bulutun nasıl oluştuğuna bakmalı ya da bir ağacı seyretmeliyiz. Gerekirse, ofisinize çiçek getirin ve bunları günlük meditasyon aracı olarak kullanın. Bu his doğal olarak oluşmuyorsa, kendinizi tabiatın güzelliğine inandırın. Bunda ısrar edin ve sonunda ne olduğuna bakın.
3) Rasgele kibar davranın. 
Gerçekten. İşe yarıyor. Otomobilin şeridinize girmesine izin verin. Marketteki kasiyerle samimi bir sohbet gerçekleştirin. Bir çocuğa gülümseyin. Pozitif edimlerinizin farkında olun.
4) Kaliteli yiyecekler yeyin. 
Kaliteli yiyeceği hak etmekle kalmaz; onlara ihtiyaç da duyarsınız. Sağlığınıza yatırım yapın.
5) Düzenli olarak egzersiz yapın. 
Evet, yapıverin. Bir jimnastik salonuna yazılın. Çevrede bir jimnastik merkezi olup olmadığını araştırın. Bir jimnastik gurusu ya da milli şampiyon olmanız gerekmez. Gününüzün 45 dakikasını, hem kaslarınızı çalıştırmak, hem de vücudunuzu, zihninizi ve ruhunuzu güçlendirmek için harcayın.
6) Günde en az bir kere samimi bir telefon görüşmesi yapın. 
İş için ya da başka bir ihtiyacı karşılamak adına değil. Birini, dostça bir “merhaba” demek için ve hiçbir karşılık beklemeden arayın.
7) Kişisel duygularınız için sorumluluk alın. 
Patronunuzu, amansız rakibinizi ya da çocuklarınızı suçlamayın. Evet, yapmalarını istediğiniz ya da yapmaları gerektiğini düşündüğünüz şeyleri yapmıyor olabilirler; ama onlar yapmayı istedikleri ya da yapmaları gerektiğini düşündükleri şeyleri yapıyorlar. Bu da gayet iyi bir durum. Kendiniz için doğru olduğuna inandığınız şeyi yapın; kendinize ve yaşamınıza yönelik hislerinizin sorumluluğunu üstlenin.

8) Yeterli uyku uyuyun. 

Uyku, sizi canlı ve zinde tutar. Daha fazlasını söylememize gerek var mı?
9) Kendinizi affedin. 
Her zaman. Unutmanız gerekmiyor; ama mutlaka bağışlayın. Kimse mükemmel değildir ve her birimiz, seçimlerimizi o an için en iyisi olduğuna inandıklarımız arasından yaparız. Kendinizi affedin ve sıradaki işe yönelin.
10) Unutmayın; sizi sevecek biri her zaman vardır: kendiniz!
Bu ifadeyle ilgili sıkıntılar yaşıyorsanız, bir “ilk 10” listesinde bulunanlardan daha fazlasını yapabilirsiniz. Kendinizi sevin… Hem mutluluğunuzun, hem de sağlıklı ve cömert ilişkiler yaşama yetinizin temeli budur.
Virginia L. Walz

Dört Köşe Prensibi

large (1)

DÖRT KÖŞE PRENSİBİ

Birinci köşe:
-İçinde başlangıç yapılan her an, doğru andır. Her şey doğru anda başlar, ne erken ne geç. Hayatımızda yeni bir şeyler olmasına hazırsak, o da başlamaya hazırdır.
İkinci köşe:
-Karşına çıkan kişiler her kimse, doğru kişilerdir. Bunun anlamı şudur, hayatımızda kimse tesadüfen karşımıza çıkmaz. Karşımıza çıkan, etrafımızda olan herkesin bir nedeni vardır, ya bizi bir yere götürür ya da bize bir şey öğretirler.
Üçüncü köşe:
-Yaşanmış olan her ne ise, sadece yaşanabilecek olandır. “Şöyle yapsaydım, böyle olacaktı” gibi bir cümlenin yani “keşke” lerin manası yoktur. Ne yaşandıysa, yaşanması gereken, yaşanabilecek olandır. Her ne kadar zihnimiz ve egomuz bunu kabul etmek istemese de, hayatımızda karşılaştığımız her olay, mükemmeldir.
Dördüncü köşe:
-Bitmiş olan bir şey bitmiştir. Bu kadar basittir. Hayatımızda bir şey sona ererse bu gerekiliğindendir. Bu bizim gelişimimize hizmet eder. Bu yüzden serbest bırakmak, gitmesine izin vermek ve elde etmiş olduğun bu tecrübeyle ileriye, yeni bir başlangıç yapma anına doğru bakmak daha iyidir.

ALINTIDIR

Kelimelerin sihri!


Sözcükler büyüdür...
Kullandığınız her sözcükle bir anlaşma imzalarsınız. Hem kendinizle hem karşınızdaki ile.. Hemde tüm evrenle! Bir insan gelecekte ne yaşayacağını merak ediyorsa bugün ne konuştuğuna baksın. Olasıdır ki bugün en çok konuştuğunuz şey yarının deneyimi olacak.

Peygamber efendimizin bir hadisi vardır der ki "Bela insanın diline bağlıdır!"
Bir rivayete göre Peygamber efendimiz hasta olan birisini ziyarete gittiğinde hangi duaları ettiğini sormuş o da Allahtan sabır dilediğini söylemiştir.
Bunun üzerine Peygamber efendimiz." Musibetimde bana sabır vermek yerine neden yerine "Rabbena atina...  " (Ya Rabbi bana dünyada da Ahirette de iyilik ver ) duasını okumuyorsun" demiş..
Ayrıca Peygamber yanından geçerken " Ey Rabbim senden sabır istiyorum" diye dua eden bir kişiye "Sen Allahtan bela istemiş oldun. Bunun yerine O'ndan sağlık ve afiyet dile" buyurmuş.

Olmasını istemediğiniz şeyleri dualarınızda dileklerinizde de anmayın.
İstemediğiniz şeyleri sıralamayın.
Sadece OLMASINI İSTEDİĞİNİZ şeyleri söyleyin.
Ben hasta olmak istemiyorum yerine Ben sağlıklıyım. 
Yaşlanmak istemiyorum yerine ben her daim genç kalacağım.
Yaşlanmak istemiyorum diyen insanların oradaki odağı yaşlanmaktır mesela.. Ve sonucunda yaşlanmak kaçınılmazdır.
Öyle ki beyin negatifi algılamaz söylenen her sözü gerçek kabul eder. Mesela siz "Unutma" dediğinizde onu "unut" olarak alır. Onun yerine "Aklında tut" demek daha doğrudur. Birisine "Panik yapma" dediğinizde daha fazla panik olacaktır. Bunun yerine "sakin ol" demek daha uygundur.
Bu yüzden ne yapmak istemediğimizi değil, ne istiyorsak onu söylemeliyiz!

Birisi size eğer sizi gördüğünde "hasta gibi görünüyorsun" dediğinde eğer siz buna inanır ve onaylarsanız bu anlaşmayı imzalamış olursunuz ve çok fazla sürmeden hasta olacağınıza dair sizi temin ederim! 
Hastalık demişken bazı insanlar var hastalıklarına sıkı sıkı sahip çıkan... 
"Benim şekerim var!"
"Benim tansiyonum var!"
BENİM!!!
"Benim" diyerek siz bu kadar sahip çıkarsanız o hastalık da sizi hayatta bırakmaz! Çünkü"Ben" diye başlayan her cümleyi bilinçaltı sahiplenir ve emir kabul eder.
Bazen de kişi burada kurbanı oynamayı seçer. Hatta bazen bundan hoşlanır bile.. Çünkü o hastadır ve çevresinden daha önce görmediği ilgiyi görüyordur.
Farkındalığı olan kişi ise o noktada bedeninin kendine verdiği mesaja bakar. 
Ve şu soruyu sorar "Bilmem gereken şey ne? Hayatımda neyi değiştirmem gerekiyor?"
"Neden ben?" değil... "Nerede hata yaptım ve bu hastalıkla bedenim beni uyarıyor?"

Büyüklerin çok söylediği bir söz vardır.  "Bir şeyi kırk kere söylersen olur. "
Hiç düşündünüz mü neden acaba?
Çünkü dil neyi çok söylerse bilinçaltı onu gerçek kabul eder, beyin onu gerçekleştirmek için harekete geçer.
Olumlu konuşmak ve düşünmek işte bu yüzden çok önemlidir.
Dr. Andrew Newberg şöyle der:
"Olumlu kelimelere odaklanarak ve bunları yansıtarak genel sağlığınızı iyileştirebilir ve beynimizin işlevselliğini artırabiliriz.
Enerjinizi hangi kelimeler üzerine odaklıyorsunuz? Eğer hayatınızın istediğiniz kadar güzel olmadığını fark ettiyseniz, olumsuz kelimeleri ne sıklıkta kullandığınızı not etmek için bir defter tutun. Gerçekten daha iyi bir hayatın ne kadar kolay ulaşılabileceğini gördüğünüzde şaşıracaksınız. Kelimelerinizi değiştirin, hayatınız değişsin."

Sözlerinizle birlikte davranışlarınızda değiştiğinde siz değişmeye başlarsınız.
Siz değiştikçe yaşamınızda değişir.
Bir bakarsınız ki yaşamınız söyledikleriniz, düşündükleriniz, davranışlarınız olmuş.
Bu yüzden olmasını istediğiniz şey neyse ona odaklanın olmamasını istediğinize değil..!

Şimdi şu iki cümleye bakın. Ve iki cümlenin de ayrı ayrı size ne hissettirdiğini düşünün..
Bugün hava çok güzel ama yarın yağmur yağacak.
Yarın yağmur yağacak olsa bile bugün hava çok güzel!
Sadece iki kelime AMA ve OLSA BİLE kelimeleri cümledeki ifadeyi ne kadar değiştiriyor değil mi? İlkinde olumsuz bir duygu durumu ikincide ise her şeye rağmen mutlu olma durumu.

Sabri Tandoğanın sohbetlerinden bir bölüm çok etkilemişti beni
“İslam’ın Güler Yüzü” isimli kitabında Profesör Eva Hanımıçok ilginç bir tespiti var. Bir kimse, diyor,“Çayını içerken, kaşığını bardağın içinde dolaştırırken çıkan ses, uzaydaki bütün zerrelerden duyulur.
Aman Yâ Rabbi... Bu sözü okurken tüylerim ürperdi, kendimden geçtim. Her şey ne kadar birbiriyle ilgili. Bazı kimseler der ki, evimde kapım kilitli, perdelerim örtülüyken ben yapayalnızım. Kimseler yok.İstediğimi yapabilirim. Kimin ne haberi olacak. Bugünkü modern bilime ne kadar aykırı bir düşünce. Mesele hiç de o kimsenin sandığı gibi değil. Hepimiz, her an, aklın alamayacağı bir gözetim, denetim içindeyiz. Biz sâde düşüncelerimizden değil, duygularımızdan da, bütün evrene karşı sorumluyuz.

İçimizdeki kinden, nefretten, intikam duygusundan yükselen eksi elektrik, dünyadaki bütün zerreleriürpertiyor, haberimiz var mı? Veya içimizden yükselen ve içine yeryüzündeki bütün insanları, bütün hayvanları, bütün nebadâtı, bütün eşyayı içine alan bir hayır dua, bir güzel dilek, dalga dalga bütün zerrelere, iyinin, güzelin, temiz, asil ve yüce olanıışınlarını yayıyor. Ne olur kalbimizi, kafamızı hep sevgiyle, saygı ile, edep ile, ince­likle, güzel duygularla doldursak."
Ya hayır söyle ya da sus!

kaynak:http://www.milliyet.com.tr/

Birisinin arkasından konuştuğunuzda sanıyorsunuz ki o kişi bunu duymuyor.Ahh ne kadar yanılıyorsunuz


Size o kişinin dünyevi boyutta duymasa da ruhen bunu hissettiğini söylesem….
Aynen öyle!

Min kalbi ila kalbike sebila
Benim kalbimden senin kalbine yol vardır.

Yani kalpten kalbe yol vardır.

Gün boyunca eşinizin arkasından atıp tutuyorsunuz, söyleniyorsunuz, bütün o söylediklerinizi duymuyor sansanız da ruhuna ulaşıyor o adamı- kadını daha eve gelmeden geriyor da geriyorsunuz. Sonra da "bana niye böyle davranıyor ben ne yaptım ki" diyorsunuz. Duygu ve düşünceler birbirimize gönderdiğimiz en güçlü enerjilerdendir. Dolayısıyla biri başkası için kötü sözler söylediğinde onları kendine karşı çevirmiş olur.
Bunun yerine sözlerinizi özenle seçin sevginizi paylaşın-sevgi enerjisi gönderin bakın bakalım ilişkiniz nasıl değişecek. Sözlerin ve düşünce gücünün dönüştürücülüğünü keşfettiğinizde her şeyinde değiştiğini fark edeceksiniz.

Şemsin sözünü hatırlayın: "…sen o insan hakkında kırk gün kırk gece sadece güzel sözler et. Kırk günün sonunda göreceksin her şey değişmiş olacak!"



Hepimiz görünmeyen bağlarla birbirimize bağlıyız. Ruhlarımız arasında iletişim var. Hepimiz birer telepatız da diyebiliriz aslında.
Örneğin aklınızdan geçen bir şarkı radyoda birden çalmaya başladıysa, ya da canınız bir şey istediğinde birinin onu size getirdiği oluyorsa, bir arkadaşınızı düşündüğünüz an o kişi sizi arıyorsa siz de bu bağlar başkalarına nazaran daha güçlü demektir.

Dünyanın gelmiş geçmiş en büyük telepatlarından kabul edilen Wolf Messing nasıl telepatik iletişim kurduğunu şöyle anlatıyor.
"Zihnimizi gevşetip başka şeyler düşünmekten vazgeçtiğimiz sırada pasif duruma geçiyor ve dışarıdaki düşünce dalgalarını yakalayabiliyoruz. "
Tabii telepati özelliğini geliştirmemiş insanlar bu düşünce dalgalarını net bir şekilde ayırt edemiyor ama kendimizi geliştirdiğimizde bunu da başarmak mümkün. Örneğin Aborjinler bu özelliklerini çok geliştirmişlerdir. Ve onlar çok fazla konuşmazlar çölde düşüncelerle iletişim kurarlar...


Ha bu arada bazen birini görüyor ve diyorsunuz ki sanki daha önceden tanıyor gibiyim. Evet aslında onu ruhen tanıyorsunuz. Ve o kişi hakkında ilk olarak ne düşündüyseniz doğru olan (genellikle) o biliyor musunuz.
Yapılan araştırmalar insanların karşılaştıkları bir kişi hakkında ilk bir kaç saniyede karar verdiklerini söylüyor. Çünkü burada bilinçaltımız devreye giriyor. Net bir şekilde hatırlayamasanız da size mesajları veriyor..
Hani bir insanı ilk  görüşte sevdiniz sevdiniz sevmediyseniz çokta zorlamayın. Ruhunuzun vardır bi bildiği :)

kaynak:http://www.milliyet.com.tr/