Booking.com

BOŞLUK KORKUSU iÇiN MEDiTASYON-OSHO


Bazen büyük bir korku vardır ve nedeni belirsizdir. Hiçbir nedeni, hiçbir açıklaması yoktur.
Belki de korkuyu yaratan budur. Bir neden olduğu zaman bu nedeni çözebiliyorsun ve nedeni bildiğin zaman açıklama yapması kolay oluyor. Analiz yapabiliyor ve yapışacak bir şey buluyorsun. Ancak korkunun bir niteliği vardır – arada bir ortaya çıkar – ve nedensiz bir korku yaşanır.
Bu, varoluşçuların angst dediği kaygı, varoluşçu korkudur… Ondan ya da bundan değil ama varoluşun kendisinden korkmaktır. Varlık sürekli yoklukla çevrilidir; varlık, yokluk içinde varolur. Varlık sanki yokluk okyanusu içinde bir adadır. Varlık çok küçüktür ve yokluk engindir.

Olay sadece yokluğun bu enginliğidir. Ve bu devasa yokluğun ortasında minik bir varlık.
Korkunun başka hiçbir nedeni yoktur: Bu duygu insanın ayağının altındaki toprağı almaya
yeter. İnsan bir uçuruma düşmeye başlar ve belirli bir neden tespit edemediği ve “bundan ya da şundan korkuyorum” diyemediği için kaygı artar. Çünkü onu açıklayacak bir şey yoktur.İnsanlar psikanalistlere aslında tedavi olmak için değil, mutsuzluklarının nedenini öğrenmek için gidiyor. Ve psikanaliz çok yardımcı oluyor; ilaç olduğu için değil, açıklama getirdiği için.İnsan açıklamayı bildiğini düşündüğü zaman rahatlıyor. Artık her şey netleşmiştir. Artık kelimelere dökebilir, üzerinde düşünebilir, mantık yürütebilir.
Yani bu durum arada bir herkesin yaşadığı bir durumdur. Ve insanın bunları yaşaması iyidir;kaçınmanın bir anlamı yok. Eğer kaçınırsan bir fırsatı kaçırmış olursun. Eğer bunu yaşamayı kabul edersen, en başta bir bunalıma benzer ve çok tehlikelidir; sanki bütün bir geçmiş yok oluyormuş, insan ölüyormuş gibi. Ama bir süre sonra insan, bu güvensizliğin içinde kendini güvende hissetmeye başlar. İnsan yokluğun içinde gevşer ve bütün korku kaybolur. Yani en başta bir bunalıma benzeyen şey sonunda bir duvarın daha yıkılması anlamına gelir.



Bunu yaşa ve neden aramaya çalışma. Çünkü zihin çabalayacaktır. Zihin sürekli “işte bu
yüzden ya da şu yüzden korkuyorum” diyecektir. Aslında bir nedeni yoktur. Her gece kırk, elli ya da altmış dakika bunun içine gir. Odada sessizce otur ve engin yokluğun minik varlığını boğmasına izin ver. Bırak varlık adan yokluk okyanusu içinde yok olsun. Bir hiç ol. Korkuyu kabullen ve üzerine git. Çıktığın zaman çok taze, çok canlı ve korkusuz olacaksın.
Korkusuz olmak için insanın korkuyu yaşayıp aşması gerekiyor. Ve bu tür bir korkudan sonra sıradan bir korku bir şey yapmaz, değil mi? Erkek arkadaşının seni bırakabileceği korkusu var.Bu da bir korku ama bu sıradan bir korku çünkü birçok başka erkek arkadaş bulabilirsin; ciddi bir korku sayılmaz. Yaşamak için yeterli paran olmayabileceği korkusu var ama insan her zaman bu konuda bir şeyler yapabilir. Bu korkular çok önemsizdir, aslında özleri yoktur.
İnsanlar bu korkular içinde yaşıyor, o yüzden korkusuz olamıyorlar. Ancak insan bu korkuyu yaşayıp aşmalıdır.O yüzden bir açıklama bulmaya çalışma; çünkü yok. Sadece yaşa. İzle ve mümkün olduğunca derinine gir. Korkuyla git ama git. Bütün korkuna rağmen git. Ve ondan çok güzel bir şey çıkacak, ondan bir gül gibi bir şey doğacak. Varlığın giderek daha fazla bütünleşecek. Eğer insan yokluğun meydan okumasını kabul ederse, varlık bütünleşir. O yüzden endişe edecek bir şey yoktur. Korku orada ve senin onu yaşaman gerekiyor

BOŞLUK KORKUSU iÇiN MEDiTASYON
Her akşam uyumadan önce yirmi dakika gözlerini kapatıp içindeki boşluğu hissetmeyi
alışkanlık hale getir. Kabullen, bırak orada olsun. Korku yükselir; bırak o da olsun. Korkuyla titre ama içinde doğmakta olan bu boşluğu reddetme. İki ya da üç hafta içinde onun güzelliğini ve kutsallığını hissetmeye başlayacaksın. Bu kutsallıkla temas ettiğin an korku kendiliğinden kaybolacaktır. Onunla savaşmamalısın.
Diz çöküp yere otur ya da rahat ettiğin bir pozisyon al. Eğer başın öne düşmeye başlarsa – ki başlayacak – buna izin ver. Neredeyse cenin pozisyonu almış olacaksın, bebeğin rahimde
olduğu pozisyon. Başın dizlerine dokunmaya başlayacak, ya da yere. Buna izin ver. Kendi
rahmine gir ve orada ol. Ne teknik, ne mantra, ne de bir çaba; sadece orada ol. Orada olana alışmaya çalış. Bu daha önce hiç bilmediğin bir şey. Zihnin kaygı duymaya başlar çünkü o çok farklı ve bilinmeyen bir boyuttan gelmektedir. Zihin ne yapacağını bilemez. Daha önce böyle bir şey tanımamıştır ve o yüzden şaşkındır; onu kategorize etmek, etiketlemek istemektedir.
Ancak, bilinen zihin, bilinmeyen Tanrı’dır. Bilinmeyen asla bilinenin bir parçası olamaz.
Bilinenin bir parçası olduğu zaman, artık bilinmeyen Tanrı değildir. Bilinmeyen, bilinmeyen olarak kalır. Onu tanısan bile, bilinmeyen olarak kalır. Gizem asla çözülmez. Gizem, özünde çözülemez.
O yüzden her akşam o boşluğa gir. Korku olacak, titreyeceksin; bu da normal. Ama zamanla korku azalacak ve sevinç ön plana çıkacaktır. Üç hafta içinde bir gün aniden içinde büyük bir coşku yükseldiğini hissedeceksin, bir enerji yükselmesi yaşayacaksın, varlığın o kadar güzel bir keyif yaşayacak ki, sanki gece sona ermiş ve güneş ufukta belirmiş gibi hissedeceksin.

ESKi KORKU KALIPLARINI YOK ETMEK iÇiN MEDiTASYON
Çocukken benimsemiş olduğum bir kalıbı hâlâ tekrarladığımı fark ettim. Ne zaman
ailem bana kızsa ya da olumsuz olduğunu düşündüğüm bir şey söylese, içime kapanır,
bir yere kaçar ve insanlar olmadan yaşayabileceğim, tek başıma yaşayabileceğim
fikriyle kendimi avuturdum. Şimdi, arkadaşlarıma da aynı tepkiyi verdiğimi görmeye
başladım.
Bu sadece kanıksanmış bir eski alışkanlık. Tam tersini yapmaya çalış. Ne zaman içine
kapanma duygusu hissetsen, kendini aç. Eğer gitmek istiyorsan, gitme; eğer konuşmak
istemiyorsan, konuş. Eğer tartışmayı kesmek istiyorsan, kesme ve tam aksine her şeyinle
devam et.
Korku yaratan bir durum yaşandığı zaman iki seçenek vardır; ya savaşırsın ya da kaçarsın.
Normalde küçük bir çocuk savaşamaz, özellikle geleneksel ülkelerde. Amerika’da çocuklar
öyle bir savaşır ki, anne ve babalar kaçar! Ama eski ülkelerde, geleneksele bağlı olan
ülkelerde – ya da geleneksel bağların hâlâ çok güçlü olduğu ailelerde – bir çocuk savaşamaz.
Tek yolu içe dönmek, korunmak için kendi kabuğuna çekilmektir. Yani sen kaçma numarasını öğrenmişsin.
Şimdi tek yapabileceğin şey, ne zaman kaçmaya çalıştığını hissedersen, orada kal, inatçı ol
ve var gücünle savaş. Sadece bir ay boyunca tersini dene ve sonra duruma bakalım. Tersini yapabildiğin zaman sana her ikisini de bırakmanı söyleyeceğim. İkisinin de bırakılması gerekir çünkü ancak o zaman insan korkusuz olabilir; çünkü ikisi de yanlış. Bir yanlış çok derinde kök saldığı için, diğeri tarafından dengelenmesi gerekir.
O yüzden bir ay boyunca gerçek bir savaşçı ol, her konuda. Ve kendini çok iyi hissedeceksin,hem de çok iyi, değil mi? Çünkü insan ne zaman kaçarsa, kendini çok kötü, hatta ikinci sınıf insan gibi hisseder. Bu, korkakça bir numara; kendi kabuğuna çekilmek. Cesur olmak mı? Hım? Sonra ikisini de bırakacağız çünkü cesur olmak aslında derinliklerinde korkak olmaktır.
Cesaret ve korkaklığın ikisi de yok olduğu zaman insan korkusuz olabilir. Bunu dene!

GÜVEN iÇiN MEDiTASYON
Eğer güvenmekte zorlanıyorsan, o zaman geri gitmen gerekiyor.Anılarının derinliklerine
ulaşman gerekiyor.Geçmişinin derinliklerine girmen gerekiyor.Zihnini geçmişin etkilerinden temizlemen gerekiyor.Geçmişinden gelen dağ gibi bir çöp yığını olmalı onu boşalt.
Bu işin anahtarı şudur: Bu dönüşü bir hatırlama olarak değil, yeniden yaşamak olarak gör.
Bunu bir meditasyona çevir. Her gün, akşamları sadece bir saatliğine geri git. Çocukluğunda olan her şeyi anımsamaya çalış. Ne kadar derine inersen o kadar iyi olur; çünkü yaşanmış birçok şeyi saklarız ve bunların bilinç seviyesine ulaşmasına izin vermeyiz. Onların açığa çıkmasına izin ver. Her gün yaptığın zaman giderek daha derine indiğini hissedeceksin. En başta dört ya da beş yaşında olduğun bir dönemi hatırlayacaksın ve bunun ötesine geçmen mümkün olmayacak. Birden karşına bir Çin Seddi çıkacak. Ama git… Zamanla, daha derine inebildiğini göreceksin: Üç yaş, iki yaş. Doğdukları ana kadar inebilen insanlar olmuştur.Rahimdeyken yaşadıklarına ulaşan insanlar vardır. Bunun da ötesine ulaşmış, ölmüş oldukları bir önceki hayatlarına ulaşmış insanlar var.
Ama eğer doğduğun ana ulaşabilir ve o anı tekrar yaşayabilirsen, çok derin bir acı
hissedeceksin. Sanki yeniden doğduğunu hissedeceksin. İlk nefesinde çığlık atan bir bebek
gibi bağırabilirsin. Rahimden ilk çıktığı an nefes alamayan bebek gibi nefesin kesilecek…
Bebek ilk birkaç saniye boyunca nefes alamaz; sanki boğuluyordur. Sonra çığlık atar, nefes
gelir, soluk borusu açılır ve akciğerleri işlemeye başlar. O noktaya kadar ulaşman gerekebilir.
Oradan geri dön. Her akşam tekrar git ve geri dön. En az üç ayla dokuz ay arasında
sürecektir ve her gün üzerinden bir parça yük kalktığını hissedeceksin. Bu yük kalkarken bir taraftan da içindeki güvencesizlik kaybolacaktır. Bir kere geçmiş temizlendikten sonra, tüm yaşananları gördüğün zaman, onlardan kurtulursun. İşin anahtarı bu: Eğer hafızanda olan bir şeyin farkına varırsan, onun yükünden kurtulmuş olursun. Farkındalık özgürleştirir, bilinçsizlik kölelik yaratır. Güven ancak özgürlükle mümkün olabilir.

KORKUYU SEVGiYE DÖNÜŞTÜRME MEDiTASYONU
Koltuğunda ya da kendini rahat hissettiğin bir pozisyonda oturabilirsin. Sonra ellerini
kucağının üstünde, sağ elin sol elinin altında olacak şekilde kavuştur. Bu pozisyon önemli
çünkü sağ el sol beyine bağlıdır ve korku her zaman sol beyinden gelir. Sol el sağ beyine
bağlıdır ve cesaret sağ beyinden gelir.
Sol beyin, muhakemenin oluştuğu yerdir ve muhakeme her zaman korkar. O yüzden hem
cesur, hem de entelektüel bir insan bulamazsın. Ne zaman cesur biriyle karşılaşsan onun
entelektüel olmadığını göreceksin. Mantıksız davranacaktır, bu kaçınılmazdır. Sağ beyin
sezgiseldir; o yüzden bu sadece sembolik bir pozisyondur. Sadece sembolik de değil, enerjiyi belirli bir konuma, belirli bir ilişkiye sokar.
O yüzden sağ el sol elin altında olur ve iki başparmak kavuşturulur. Sonra gevşe, gözlerini
kapat ve alt çenenin biraz gevşek olmasına izin ver – ama zorlama – sadece gevşet ki ağızdan nefes almaya başlayabilesin. Burundan nefes alma, ağızdan nefes almaya başla; bu çok rahatlatıcıdır. Burundan nefes almadığın zaman zihin artık eski kalıp içinde işlemeyi bırakır.Bu, yeni bir şey olacak ve yeni bir nefes alma sistemi içinde yeni bir alışkanlık daha rahat oluşturulur.
Ayrıca burundan nefes almadığın zaman, beynin uyarılmamış olur. Hava artık beyne gitmez,doğrudan göğse gider. Aksi halde sürekli bir uyarı ve masaj devam eder. O yüzden burun deliklerimizden nefes aldığımız zaman, hava çektiğimiz burun deliği sürekli değişir. Bir burun deliğinden nefes almak, beynin bir tarafına masaj yapar, diğer burun deliği ise beynin diğer tarafına. Her kırk dakikada bir değişirler.
Neyse, bu pozisyonda otur ve ağzından nefes al. Burun ikildir, ağız ise tekildir. Ağızdan nefes aldığın zaman herhangi bir değişiklik yaşanmaz: Eğer bir saat boyunca oturursan, aynı şekilde nefes alıyor olacaksın. Hiçbir değişiklik olmayacak; aynı halde kalacaksın. Burundan nefes alırken tek bir halde kalamazsın. Durumun otomatik olarak değişir; senin bilgin olmadan değişir.
O yüzden bu durum çok çok dingin, ikil olmayan yeni bir gevşeme hali yaratacak ve enerjilerin yeni bir şekilde akmaya başlayacak. En az kırk dakika boyunca hiçbir şey yapmadan sessizce otur. Eğer bir saat yapabiliyorsan çok iyi olur. O yüzden, mümkünse kırk dakikayla başla ve zamanla bir saate çık. Bunu her gün yap.
Ve bu arada hiçbir fırsatı kaçırma, ne zaman karşına bir fırsat çıksa üzerine atla. Her zaman yaşamayı seç. Her zaman bir şeyler yapmayı seç; asla geri çekilme, asla kaçma. Bir şeyler yapma, bir şeyler yaratma fırsatı karşına çıktığı zaman bunun keyfini çıkar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder