Booking.com

Huzurlu Kalp-Meditasyon



Şiva dedi ki: Herhangi bir pozisyonda, koltuk altlarının arasındaki alana yavaş yavaş büyük bir huzur yayılır.



Çok basit bir yöntemdir, ama mucizevi biçimde işler- deneyin bunu. Herkes deneyebilir bunu, tehlikesi yoktur. Rahat bir pozisyonda; birinci unsur gevşek bir pozisyonda olmaktır -rahatça, size nasıl rahat gelirse. O halde belli bir duruşu veya asana’yı denemeyin. Buda, özel bir pozisyonda oturur. Onun için rahattır bu. Bir süre uygularsanız sizin içinde rahat hale gelebilir;…….OSHO

Bir süre uygularsanız sizin içinde rahat hale gelebilir; ama en başta sizin için kolay olmayacaktır. Hemen şimdi, size rahat gelen herhangi bir duruşa geçin. Duruşla çaba harcamayın. Rahat bir iskemleye oturup gevşeyebilirsiniz. Yanlızca bedeniniz gevşek bir durumda olmalıdır.

Sadece yumun gözlerinizi ve tüm bedeninizi baştan aşağıya duyumsayın. Belirli bir gerilim olup olmadığına bakmak üzere bacaklarınızdan başlayın. Bir yerinizde belirli bir gerilim hissederseniz, bir şey yapın: Onu biraz daha gerginleştirin. Bacakta, sağ bacakta bir gerilim hissediyorsanız, bu gerilimi mümkün olduğunca yoğunlaştırın o zaman. Doruğa çıkarın onu ve birden gevşetin; böylece gevşemenin oraya nasıl yerleştiğini hissedebilirsiniz. Sonra, bir yerde belirli bir gerilim olup olmadığını bularak tüm bedenin üzerinde dolaşın. Gerilimi nerede bulursanız çoğaltın; çünkü, yoğun olduğu zaman onu gevşetmek kolaydır. Tam yarı düzeyde çok daha zordur bu; zira onu duyumsayamazsınız.

Bir uçtan öteki uca hareket etmek kolay, çok kolaydır; çünkü en son uç, ötekine hareket durumu yaratır. Şu halde yüzde belirli bir gerilim hissederseniz, tüm yüz kaslarınızı mümkün olduğunca gerin, gerilim yaratın ve bunu doruğa çıkarın. Daha fazlasının artık mümkün olmadığı bir noktaya götürün onu- o zaman aniden gevşetin. Böylece, bedenin tüm bölümlerinin, tüm eklemli uzuvlarınızın gevşediğini görün.

Yüz kaslarınızla özellikle meşgul olun; çünkü, bunlar gerilimlerin yüzde doksanını taşırlar- bedenin geri kalan yerlerindeki gerilim yalnız yüzde ondur- çünkü gerilimlerimizin hepsi akıldadır ve yüz depolama işlevi yapar. O halde yüzünüzü mümkün olduğunca kasın; utanmayın bundan. Onu yoğun biçimde kaygı, tedirginlik haline sokun- sonra da birden gevşetin. Beş dakika boyunca yapın bunu; böylece, şimdi tüm bedenin, her eklemli uzvun gevşediğini hissedebilirsiniz.

Bunu yatağa uzanarak ve oturarak da yapabilirsiniz- size hangisi kolay gelirse.

İkinci husus: Bedenin rahat bir duruşa geçtiğini duyumsadığınız zaman, fazlaca abartmayın bunu. Sadece bedenin gevşediğini duyumsayın, sonra da bedeni unutun. Çünkü aslında bedeni hatırlama, bir tür gerilimdir. Böylece, onu fazlaca abartmayın dememin nedeni budur. Bedeni gevşetin ve unutun onu. Unutma gevşemedir; zira, ne zaman çok fazla hatırlarsanız, bu aşırı hatırlama bedene bir gerginlik getirir.

O halde yumun gözlerinizi, iki koltuk altı arasındaki alanı duyumsayın sadece: Kalp alanını, göğsünüzü. Önce onu duyumsayın, tam iki koltuk altı arasını, bütün dikkatinizi, bütün farkındalığınızı oraya toplayın. İki koltuk altı arasındaki kalp alanı, göğsünüz dışında tüm bedeni unutup, bu bölgenin büyük bir huzurla dolduğunu hissedin.

Beden gevşediği anda, kalbinizde huzur kendiliğinden meydana gelir. Kalp sessiz, gevşemiş ahenkli bir hal alır. Tüm bedeni unuttuğunuz ve dikkatinizi sadece göğse çevirdiğiniz zaman, onun huzurla dolduğunu bilinçli olarak hissedin, derhal daha fazla huzur meydan gelecektir.

Bedende iki alan, özel duyguların bilinçli olarak yaratılabildiği belli merkezler vardır. İki koltuk altının arası kalbin merkezidir; ne zaman meydana gelirse, sizde meydana gelen tüm huzurun kaynağı kalbin merkezidir. Ne zaman huzurlu olursanız, huzur kalpten geliyordur. Huzuru kalp yayar. Bu nedenledir ki dünya üzerinde sınıf, din, ülke, kültürlü ya da kültürsüz ayrımı olmaksızın, her ırktan insanlar bunu hisseder: sevginin kalpten kaynaklandığını. Bilimsel hiçbir açıklaması yoktur bunun.

Böylece, ne zaman sevgiyi düşünseniz, kalbi düşünürsünüz. Gerçekten de, ne zaman aşık olsanız gevşersiniz ve gevşediğinizde belirli bir huzurla dolarsınız. Bu sevgi kalpten gelir. Huzur ve sevgi birleşmiştir, bağdaşmıştır. Ne zaman aşık olsanız, huzur içindesinizdir; aşık olmadığınız zamanlarda da huzurunuz kaçar. Huzur sayesinde kalp sevgiyle birleşir.

Şu halde iki şey yapabilirsiniz. Sevgiyi arayabilirsiniz, bazen huzur duyacaksınız o zaman. Ama yol tehlikelidir, çünkü sevdiğiniz öteki kişi sizden daha önemli olmuş hale gelebilir. Öteki ötekidir; bir bakıma bağımlı oluyorsunuz. O halde sevgi size huzur verecektir, ama her zaman değil. Orada birçok sıkıntı, birçok keder ve tedirginlik anı olacaktır; zira, işin içine öteki kişi girmiştir ve ne zaman öteki kişi girse bazı sıkıntılar zorunlu olur. Çünkü öteki kişiyle sadece yüzeyde buluşabilirsiniz; yüzeyse altüst edilebilecektir. Sadece bazı zamanlarda- her ikiniz de, hiç çekişmesiz derin sevgi duyacağınız zaman- rahatlamış olacaksınız ve kalp huzurla şevklenecektir.

Şu halde, sevgi size ancak huzurun anlık görüntülerini verir; ama, asla gerçekte huzur içinde hiçbir yerleşim, hiçbir kök salma olanağı veremez. Onun aracılığıyla sonsuz huzur mümkün değildir; sadece anlık görüntüler mümkündür. İki anlık görüntü arasındaysa çatışma, şiddet, nefret ve öfkenin derin vadileri olacaktır.

Diğer yol, huzuru sevgi aracılığıyla değil, doğrudan doğruya bulmaktır. Huzuru doğrudan bulabilirseniz- yöntem budur- yaşamınız sevgiyle dolacaktır. Ama, şimdi sevginin niteliği farklı olacak. Sahiplenen bir sevgi olmayacak, bir kişi üzerinde odaklanmayacak. Bağımlı olmayacak, kimseyi size bağımlı kılmayacak. Sevginiz, sadece bir sevecenlik, bir merhamet, derin bir tutku halini alacak.

Artık hiç kimse, bir sevgili bile sizi rahatsız edemez; zira, huzurunuz şimdiden kök salmıştır, sevginiz bir gölge gibi içsel huzurunuzdan gelmektedir. Tüm olay tersine dönmüştür. Buda da seviyor; ama onun sevgisi büyük bir ıstırap değildir. Severseniz acı çekeceksiniz, sevmezseniz acı çekeceksiniz. Sevmezseniz yokluktan acı duyarsınız; severseniz aşkın varlığından acı duyarsınız. Yüzeydeniz ve yaptıklarınız size anlık doyumlar verebilir sadece; sonra da yeniden karanlık vadiyi.

Kalp, doğallıkla huzurun kaynağıdır; hiçbir şey yaratmıyorsunuz böylece. Her zaman orada olan bir kaynağa geliyorsunuz yalnızca. Bu hayal gücü huzuru yaratmayacak, kalbin huzurla dolu olduğunun farkında olmanıza yardım edecek. Tantra tutumu ile Batı’daki hipnotizma arasındaki fark budur: Hipnotizmacılar bunu sizin hayal gücünüzle yarattığınızı düşünürler; tantra bunu sizin yaratmadığınızı düşünür- hayal gücü sayesinde orada zaten bulunan bir şeye alışmış hale gelmişsinizdir. Hayal gücüyle yarattığınız herhangi bir şey sürekli olamaz. Gerçek değilse sahtedir, gerçek dışıdır; bir halüsinasyon yaratıyorsunuzdur o zaman.

Şunu deneyin: Ne zaman iki koltuk altı arasındaki huzurla dolduğunuzu, huzurun kalp merkezinize yayıldığını duyumsama yeteneğinde olursanız, dünya aldatıcı görünecektir. Dünya aldatıcı hissi verip, öyle göründüğü zaman, bu meditasyona girdiğinizin işaretidir. Dünyanın aldatıcı olduğunu düşünmeyin; düşünmeye gerek yok- duyumsayacaksınız bunu. Ansızın aklınıza şu gelecek “Dünyaya ne oldu?”. Dünya birdenbire hülyalı, rüya gibi bir varoluşa erişti. Orada sadece perdedeki bir sinema filmi gibidir dünya. Gerçek gibi görünür; üç boyutlu bile olabilir- sadece aksettirilmiş bir şey gibi görünür. Dünya aksettirilmiş bir şey değildir, gerçekdışı da değildir aslında- hayır. Dünya gerçektir, ama siz mesafe yaratıyorsunuz; mesafe isse gitgide büyüyor, daha büyüyor. Dünya hakkında ne hissettiğinizi bilerek, mesafenin büyüyüp büyümediğini anlayabilirsiniz. Bu nedenle bu ölçüttür. Bu gerçeklik değildir- dünyanın gerçekdışı oluşu- meditasyona ait bir ölçüttür. Dünya gerçekdışı olsaydı, varlığın içinde odaklanmış olurdunuz. Yüzey ve siz pek uzaklaştınız şimdi; yüzeye nesnel bir şey, sizden başka bir şey gibi bakabiliyorsunuz. Özdeşleşmiyorsunuz.

Bu teknik çok basittir; bunu denerseniz pek fazla zamanınızı almayacaktır. Hatta bazen daha ilk çabada bu teknikle onun güzelliğini ve mucizesini duyumsayacaksınız. O halde deneyin bu tekniği. Ama, ilk çabada duyumsamıyorsanız bile hayal kırıklığına uğramayın. Bekleyin ve bunu yapmayı sürdürün. O kadar kolaydır ki, her zaman yapabilirsiniz. Gece yatağınızda yatarken yapabilirsiniz; sabahları tam uyandığınızı hissederken yapabilirsiniz. Önce bunu yapın ve sonra kalkın; on dakika bile yeter, ya da gece tam uykuya dalmadan önce on dakika. Dünyayı gerçekdışı yapın, uykunuz pek derin olacaktır -şimdiye kadar hiç böyle uyumamış olabilirsiniz. Dünya tam uykuya dalmadan önce gerçekdışı olursa, rüyalar daha az olacaktır; zira, dünya rüya haline geldiyse, rüyalar devam edemez. Eğer dünya gerçekdışıysa, tamamiyle gevşersiniz, aksi halde dünyanın gerçeği sizde çarparak, şiddetle vurarak sürer.

Bildiğim kadarıyla, bu teknik -onu uykusuzluktan rahatsız olan çok sayıda kişiye tavsiye ettim- son derece yardımcı olur. Dünya gerçekdışı olursa, gerilim dağılır. Sınırdan uzaklaşabilirseniz, çoktan derin bir uyku durumuna doğru yola çıkmışsınızdır -uyku gelmeden önce zaten onun derinliğindesiniz. O zaman sabahleyin güzeldir bu; çünkü, pek tazesiniz, pek gençsinizdir, tüm enerji titreşip tam o sırada merkezden çembere geri gelmektedir.

Artık uyku bitip de, uyanık hale geldiğiniz anda hemen gözlerinizi açmayın. Önce şunu yapın: Bütün geceden sonra beden tazelik ve canlılık hissederek gevşedi; bu yüzden on dakika için bu deneyi yapın, sonra gözlerinizi açın. Gevşeyin. Zaten gevşiyorsunuz; fazla zamanınızı almayacak. Yalnızca gevşeyin. Bilincinizi kalbe, iki koltuk altının arasına getirin. On dakika boyunca huzur içinde kalın, sonra da gözlerinizi açın. Dünya tamamiyle farklı görünecek; çünkü, huzur gözlerinizden de yayılacaktır. Bütün gün farklı duygular taşıyacaksınız -sadece farklı duygular taşımakla kalmayıp, insanların size karşı farklı davrandıklarını duyumsayacaksınız.

Her ilişkiye bir şey katabilirsiniz. Eğer katkınız bulunmazsa, insanlar farklı biçimlerde davranırlar; zira, sizin değişik bir kişi olduğunuzu hissederler. Farkında olmayabilirler de. Ama, siz huzur dolu olduğunuz zaman, herkes size farklı davranacaktır. Daha sevecen ve daha kibar, daha az dik başlı, daha açık, daha yakın olacaklardır. Orada çekim vardır. Huzur çekimdir. Huzurlu olduğunuz zaman, insanlar size daha yakınlaşır; rahatsız olduğunuz zaman herkes sizi reddeder. Bu öyle fiziksel bir olgudur ki, kolayca gözlemleyebilirsiniz. Ne zaman huzur içinde olursanız, herkesin yakınınıza gelmek istediğini hissedeceksiniz; zira, bu huzur yayılır, çevrenizde bir titreşim halini alır. Huzur halkaları çevrenizde hareket eder; kim yakına gelirse, size daha yakın olma duygusu taşır -aynı bir ağaç gölgesi gibi; gölgede hareket etme ve orada dinlenme fikrine kapılırsınız.

OSHO

Meditasyon “İlk ve Son Özgürlük”

Bilinçaltının 20 Gizemli İşlevi



1- Bütün anıları depolar. Hiçbir şeyi silmez. Ana rahminden ölene kadar… Geçici olan ve geçici olmayan her şeyi kaydeder. 0–7 yaş arasında kritik akıl faaliyette olmadığı için her şey doğrudan bilinçaltına kaydedilir, doğru-yanlış, güzel-çirkin, ahlaklı-ahlaksız ayrımı olmadan… Kayıt anında anlamsız olsa bile ilerleyen dönemlerde kaydedilene, yaşantılar sonucu bir anlam yüklenir ve bu anlama göre kişinin tepki vermesi sağlanır.
2- İlişkilendirmeler, genellemeler yapar. Benzer şeyler ve düşünceler arasında bağlantılar kurar ve hemen öğrenir. Bu özellik çoğu zaman kişiyi zor durumda bırakır. Örneğin belli bir köpek yüzünden gerçekleşen korku yaşantısını bütün köpeklere genelleyerek bir fobi yaratabilir. Bir başka örnek: bahar aylarında acı bir kayıp yaşayan kişinin bilinçaltı bu acı ile baharı birbirine bağlayarak kişiye yıllarca süren bir döngüsel depresyon yaşatabilir. Çoğu zaman insanlar yıllar önce olan o olayı unutmuş olsalar bile bilinçaltı unutmaz.
3- Tüm anıları organize eder. Bunun için de zaman çizgisini kullanır. Bilinçaltı geçmiş, şimdi ve gelecek zamanı farklı yerlere kodlar. Örneğin geçmiş zaman, bazıları için arkada, bazıları içinse sağ veya sol yanda olabilir. Gelecek ise önünde uzanmış olabilir. Özellikle geçmiş ile ilgili hatıraların kodlandığı yer yaşanan birçok problemin kaynağı teşkil eder.
4- Çözümlenmemiş, olumsuz duygu yüklü anıları bastırır. Amacı kişiyi korumaktır. Yine de baskılanmış bu anılar ile ilgili semptomlar yaratmaktan da geri kalmaz. Örneğin kişinin yaşadığı taciz olayını bastırır ama kişinin kirlenmişlik hissini temizlik takıntısı ile dışa vurur. Bunu klasik bir obsesif-kompülsif durum olarak görürseniz tedavi şansınız kalmaz. Bu davranışı baskılasanız bile ya bir süre sonra yeniden ortaya çıkar ya da şekil değiştirir.
5- Bastırılmış anıları çözüm için sunar. Bir davranışın neden yapıldığını açıklamak ve “sahibini” korumak için bunu yapar. Ama sunduğu anının, o davranışla ilgili olması gerekmez. Sadece mantığınıza yatması ve o duygusal tepki için “sahibine” hak vermeniz yeterlidir.
6- Bedeni işletir. Bunun için detaylı bir planı vardır: Vücudun şimdiki halinin ve mükemmel sağlığın planına sahiptir. Bu nedenle bilinçaltının yarattığı psikosomatik rahatsızlıkları yine bilinçaltının yardımıyla gidermek mümkündür. Bazen bunu kendisi de yapar. Örneğin sınav kaygısı yüksek bir öğrencinin bilinçaltı kaygıyı yaratan sınavdan sahibini korumak için bağırsak sistemini bozabilir, o geceyi acilde baygın geçirtebilir, elleri ayakları, sanki sinir ucu iltihaplanması varmış gibi tutmaz olabilir vs. Ve sınav saati gelip geçtiğinde sahibini tekrar eski haline getirebilir. Aynı zamanda Yüksek Benliğin işleyişini kontrol eder.
7- Bedeni korur. Bedenin bütünlüğünü korur. Hücre düzeyinden sistemlere, sistemlerin uyumlu çalışmasına kadar bütün bedenin işleyişini bir an bile bırakmaksızın kontrol eder. Siz nefes almayı unutabilirsiniz ama o unutmaz.
8- Duyguların hâkimidir. Bilinçaltı tüm duygularımızın kaynağı ve yerleştiği yerdir. İnsan duygudan bir an bile çıkamaz. Bir duygu durumundan bir başkasına geçer ve bütün davranışların altında duygular vardır. Bilinçaltı olaylar ve duygular arasında bağlantılar kurar. Kurulan bu bağlantılar ve yüklenen anlamlar davranışlarımızın gerçek sebepleridir. Bir davranışı değiştirmek için ona yüklenmiş anlamı göz ardı eden yaklaşımlar, bilinçaltı karşısında yetersiz kalmaktır. Örneğin eğer sigaraya kendine güven gibi bir anlam yüklenmişse, bu anlamı yükleyebileceği yeni bir davranış seçeneği sunmazsanız sigarayı bırakmanıza izin vermez. Bulunan davranış seçeneğinin de en az sigara kadar kolay ulaşılabilir olması gerekir.
9- Son derece ahlaklıdır. Size öğretilen ve içinde yetiştirildiğiniz ahlaksal yapıya sıkı sıkıya bağlıdır. Tersi davranışlarda yaşanan suçluluk duygusu bazen bir ömür boyu sürer. Bu kez de bilinçaltı kişiyi cezalandıracak bir hastalık veya bir mahrumiyet yaratabilir.
10- Hizmet etmekten hoşlanır, gerçekleştirmek için net ifadelere ihtiyaç duyar. Bilinçaltı sahibi ne isterse sahibine onu verir. Yalnız bilinçaltı çok istediğimiz veya hiç istemediğimiz şeylere, yani iyi konsantre olduğumuz şeylere ulaşmamızı çabuklaştırır. Bundan dolayı Hipnozda kişi hep olumlu olana, istenen duruma yönlendirilir.
11- İstenene ulaşılması için kaynaklar üretir, muhafaza eder, dağıtım yapar ve “enerji” iletir. İsteme noktasında dikkatli olmak gerekir. Sürekli ölmek istediğini söyleyen biri, sonunda bilinçaltını tedavisi çok zor ya da imkânsız bir hastalık yaratmaya itebilir.
12- Negatif olanı doğrudan işleme koymaz. Konuşma dilindeki olumsuzluk eklerini algılamaz. Örneğin “artık korkmak istemiyorum” sözünün bilinçaltı için doğru versiyonu şu soruya verilen cevapta saklıdır: “Korku duygusu yerine hangi duyguyu yaşamak isterdin?”
13- Bilinçaltınıza ne ekilirse onu biçersiniz. Özellikle çocukluk döneminde çevre kişiye nasıl davranmış ise bilinçaltı bunları benimser. Kişiye ve kişinin çevresine aynı davranışları yansıtır. Bu nedenle birçok insan anne ve babaları gibi olmayacaklarını bilinçli tercihleri olarak dile getirseler bile, yaşları ilerledikçe anne ve babalarına benzerler. Bilinçaltı kendini nasıl algılıyorsa kişinin davranışlarını da bu algılar doğrultusunda belirler. Bilinçaltı algılar hipnoz ile değiştirildiğinde istenmeyen davranışlar da değişir. Kısacası bilinçaltınız ne ise davranışlarınız da o olma durumundadır.
14- Tüm algıları gerçekleştirir ve kontrol eder. Bunlar alışılmış, olağan algılar olabildiği gibi telepatik algılar da olabilir. Örneğin uzaktaki bir sevdiğinizi sebepsiz düşünmeye başladığınızda o kişiden bir telefon alabilirsiniz. Ya da bir rüya ile olabilir bu… Bu algıları alır ve onları bilinçli zihne gönderir.
15- İçgüdülerden sorumludur ve alışkanlıklar üretir. Alışkanlıklar aslında üçe ayrılabilir: İyi, kötü ve günlük alışkanlıklarımız. Bunların kontrolü tamamen bilinçaltındadır. Bilinçli olarak yapmaya başladığınız bir davranışa, bilinçaltı bir duygu yükleyerek kaydeder ve davranış tamamen onun kontrolüne geçer. Bu nedenle bu derinlikteki sigara alışkanlığınızı bırakamazsınız… Bıraktıktan bir süre sonra geri dönüşler olur.
16- Bir davranış yer edene kadar tekrarlamaya ihtiyaç duyar. Bir kez yer ettikten sonra da davranışı bırakmaz. Çünkü değişimden ve yenilikten nefret eder. Geçmişteki duygu, düşünce ve davranışlarını değiştirmeyi sevmez. Geçmişteki olaylara verdiği tepkileri, yeni olay ve durumlar farklı olsa da sürdürür. Bu da aslında sahibini sıkıntıya sokar. Örneğin çocukken büyüklerin yanında bir davranıştan dolayı birkaç kez yüzü kızaran biri, artık istemese de her otoriteyi temsil eden insanların karşısında aynı durumu yaşatabilir. Bilinçaltı değişim yönünde tembeldir. Bir kez doğru olduğunu kabul ettiği bir inanç edindikten sonra o inancı destekleyen bilgiler dışındakilere karşı kendini kapatır. Zaten bu nedenle “sokma akıl yedi adım gitmez” der atalarımız. Yani nasihatin çoğunlukla işe yaramamasının sebebi budur.
17- Bilinçaltı oldukça inatçı, ısrarcı ve sabırsızdır. İhtiyaçları karşılanana kadar bir bebek bıkmadan ağlar.
18- Durmaksızın daha fazlasını aramaya programlanmıştır. Her zaman keşfedecek daha fazlası vardır. Bilinçaltı çocuk merakıyla 7 gün 24 saat durmadan çalışır.
19- En iyi şekilde bir bütün olarak çalışır. İşlev için bölümlere ihtiyaç duymaz.
20- En az çaba ilkesiyle işlevini yerine getirir. En az dirençli yolu izler. En az çabadan kasıt, işlevini yerine getirirken gerektiği kadar enerji ve zaman kullanımıdır. Ne daha az ne daha çok…

ALINTIDIR

Denge - Yaşamın Dengesi




İnsanın kendini, yaşamı, varoluşunu sorguladığı, sorularına “hızlı” yanıtlar aradığı, modern çağın mekanik ihtiyaçlarının ve üretiminin yanı sıra tüm bunların “neden?” ve ne için?” yapıldığı ve “olduğu”nun sorgulandığı bir dönemdeyiz. Bu konuların artık sadece felsefe sohbetlerinde değil, günlük hayatın içinde, iş yaşamında, okullarda konuşulur, tartışılır olduğuna hepimiz şahit oluyoruz.

Doğu toplumları bu soruları sufizm gibi mistik, ruhsal bakış açılarıyla cevaplamaya çalışırken, batı toplumları ise “yönetim bilimi”, “kişisel gelişim” gibi isimlerle ortaya çıkardıkları sistematize edilmiş anlayışlarla cevaplamaya çalıştılar. İnsanlığın bu arayışı ve aslında gelişimi nedeniyle olsa gerek ki; doğu toplumlarının mistik ruhsal gelişim anlayışı ile batı toplumunun sistematik yönetim ve gelişim anlayışı tek başlarına insanların ihtiyaçlarını karşılayamaz, sorularını yanıtlayamaz oldu. Yani; insan aklı ve kalbi ayrı ayrı varlıklarını sürdürmeye ve ispat etmeye çalıştılar. Bu sanki insanın sağ yarısı ile sol yarısının ayrı ayrı hayat bulma çabası gibiydi. Şimdi insanın ayağa kalkmasını ve yürümesini sağlamak üzere aklı ve kalbini temsil eden bu iki yarının biraraya gelmek istediği, bütünleşmek istediği bir zamandayız. Her dönemde olduğu gibi insanlık yeni bir yol dönemecinde, değişme / dönüşme ve yeni yollar seçme zamanındadır belki de.


Peki insan kendini nasıl BİRleştirebilir?

Şimdiye kadar ki tüm zamanlardan farklı olarak şu an neler yaparsa bu bütünlüğü oluşturabilir?

ortaya çıkan bu insan yeni bir insan modeli olsaydı ve hep beraber onu tasarlayıp var edecek olanlar bizler olsaydık, ona ne tür özellikler, nitelikler ve yetenekler verirdik?

Gözleri nasıl bakar, kendine neler söyler, tüm bu değişimden nasıl etkilenirdi?

Çevresini içinde bulunduğu toplumu ve dünyayı nasıl etkilerdi?

Ne tür davranışlar sergilerdi?

Bu değişim ve dönüşüm onun yaşamında nasıl bir anlam ifade ederdi?

İnsan tüm bunları NEDEN yapardı?…İnsanlık için değişim tabiki kaçınılmaz. Varoluşundan beri bireyler, toplumlar, sistemler daima değişmiş. Her değişim sürecinin ardından yeni ihtiyaçlar doğmuş. İnsan kendi tetiklediği değişime ayak uydurabilmek ve kendinin bir sonraki versiyonu için gerekli koşulları yine kendi kendine tasarlayıp dünya şartlarında yaşanılır, inanılır tekniklere, yöntemlere, bilimsel keşiflere dönüştürmüş.

“Çözüm Odaklı Dönüşümsel Koçluk” yaklaşımı da, günümüzdeki; insanın “BİR”leşmek, ayağa kalkıp yürümek ihtiyacını son derece ustaca karşılayan, ruhsal keşiflerin, düşünsel düşlerin, somutlaşarak elle tutulur, gözle görülür, yaşanır, hissedilir dünyasal ürünlere dönüşmesinde olabildiğince etkili bir katalizör oldu.

Dönüşümsel koçluk ve konuşmalar; İnsanın -belki modernizmin de etkisiyle- çok derinlerde kalan değer ve inanç sistemlerini farkedip çözümlemesinde ve bu sayede gerçekçi düşlere dayalı amaçlar / hedefler belirleyerek, mutlaka o yönde adım atma, harekete geçme ve üretme isteği oluşturmada son derece etkili olan bir yaklaşımdır. Bunun en önemli ve asıl nedeni; bu yaklaşımla eğitilmiş Çözüm odaklı koçların yaptıkları dönüşümsel konuşmalarla tüm inisiyatifi kişinin kendi eline almasına, kendinin üretmesine, keşfetmesine ve kendi yol planını oluşturmasına ortam sağlama ve kişinin odağını o sınırlar içinde tutma ustalığına sahip olmalarındadır. Koç, yaşamı bir arkeolojik kazı alanı olan insanı o alanın sınırlarında tutan ve o alanı, eserlerin zarar görmemesi ve gözden kaçmaması için tüm detayların fark edilebileceği şekilde aydınlatandır. Çünkü;

“İnsan hayatta neye odaklanırsa mutlaka ondan sonuç alır” Dr. Marilyn Atkinson

2008 yılında, bu yaklaşımla henüz tanışmış ve yaşamaya çalışan biri olarak gelecekte bir zaman diliminde “Çözüm / Sonuç Odaklı Dönüşümsel Koçluk” anlayışının aileye, okullara, işyerlerine, siyasete, toplumun her birimine girmesini, bizlerin “kendimizi”, “gruplarımızı”, isteklerimizi, yaşamlarımızın ve her türlü eylemlerimizin anlamını/değerini keşfetmeyi, “Soru”nlarımıza bu anlayışla yaklaşarak cevapların tamamının aslında içinde var olduğu kendi içsel kütüphanelerimize ulaşabilmeyi ve böylece İNSAN potansiyelinin kapalı sandıklar ve tozlu raflar içinden çıkıp, her an ulaşabildiğimiz, avuçlarımızın içine yerleştiği günler düşledim. Yaşamın anlamını sorgulayan, kendini gerçekleştiren bireylerin biraraya gelerek oluşturduğu İNSAN kültürüne ve ruhuna sahip, her anını heyecanla, dinamizmle yaşayan, yaratan, üreten, her an keşfeden, yaşamı “tam ortasında” umutla coşkuyla yaşayan, tüm detaylarıyla ve incelikleriyle kendi elleriyle yarattıkları bireysellikleriyle meydana getirdikleri bir “BİRLİK” anlayışı içinde olan bir gençlik ve bir toplum kurguladım:

2020′li yıllar

Güler yüzlü insanlar, gençler var çevrede. Mutlu görünüyorlar. Oldukça dingin ancak dinamikler. Dışarıdalar. Başları ve omuzları dik. “yaşamın yükü, ağırlığı” kavramı anlamını yitirmiş, “yaşamın desteği” kavramı anlam bulmuş zihinlerinde. Öyle ki; bedenleriyle sırtlarına binmiş dünyanın ağırlığını sanki bertaraf etmişler ve uçarcasına adımlar atıyorlar. Oldukça hafiflemişler. Adeta yaşamla akıyorlar. Mizah yaşamlarının en önemli parçası olmuş. Tüm şehirde neşe hakim.

Her ne yapıyorlarsa, ona tutkuyla, heyecanla, istekle sarılıyorlar. Kendilerini, yaptıkları işlerle tanımlamıyorlar. İfadelerinde “ben mimarım, mühendisim, gazeteciyim, yöneticiyim…” cümlelerine rastlanmıyor. Bunların, sahip oldukları kimliklerden sadece bazıları olduğunun farkındalar. Her birinin ayrı ayrı özgün “BEN KİMİM?” tanımları var. Tüm kimliklerine yönelik gelecek resimleri var ve bunları neden yaptıklarını iyi biliyorlar. O resimlere giden yolda ellerinden gelenin en iyisini, en içten, en coşkulu ve en özdisiplinli şekilde yapıyorlar. Görev ya da sorumluluk kavramlarını unutmaya başlamışlar. Çünkü kimse onlara bunları vermiyor. Buna gerek kalmıyor. Görev veya sorumluluk olduğundan değil, herşeyi sadece istedikleri ve seçtikleri için yapıyorlar. Varoluşlarına, yaşama, dünyaya, topluma, yaşamda üstlendikleri tüm kimliklere dair ve tüm eylemlerine dair anlamları, değerleri keşfetmişler, anbean keşfetmekteler. Böylece yaşamlarının tüm inisiyatifi kendi ellerinde… Bunun da bilincindeler.

“Şuanda, şimdide”, geçmişten deneyimler anlamında yararlanarak, yüzleri geleceğe dönük yaşıyorlar.

Bu nedenle son derece yaratıcılar, son derece üretkenler, verimliler. Yeniden düşünmüşler ve anbean yeniden düşünmekteler.

?Nasıl dönüştüler?


Çözüm / sonuç odaklı dönüşümsel yaklaşımla, çevrelerine kalın duvarlar olarak ördükleri, “Canım sıkılıyor” “Yapacak ne var ki?” “Bu ülkede şartlar kötü, bir tek ben ne yapabilirim?” gibi düşünceleri, cümleleri yerini önce, duvarların olmadığının farkındalığına ve ardından da, “Ben tam olarak ne istiyorum, geleceğimle ilgili gözümün önünde canlanan resim neye benziyor?”, “Tüm bunları gerçekleştirmemin benim için değeri nedir?” “Peki ben bunları nasıl yapabilirim?” gibi soruları yanıtlayarak oluşturdukları özgür, gelecek resimlerine bıraktı. Artık onlar düşleyen, yeniden düşünen, motivasyonunu kendinden alan, yaratıcı, üretken ve tüm adımlarının anlamını bilen “lider” gençlere, bireylere dönüştüler; 
alıntıdır

KENDİNİZİ KÖTÜ HİSSETİĞİNİZDE RAHATLAMAK İÇİN KULLANACAĞINIZ 5 TAKTİK


Sabah işe geç kaldınız, gününüz berbat geçti, sıkıntıdan ve stresten patlamak üzeresiniz ve yatağınıza yattığınızda uyuyamıyorsunuz..!
Bu kabusa son verip keyfinizi yerine getirecek 5 taktikle yüzünüz gülecek…
Bir gününüzün diğerine uyması gerektiğini kim söylemiş? Salı günü yüzünüzde çiçekler açarken, çarşamba günü aynaya bile bakmak istemeyebilirsiniz. Unutayın ki, bu gibi durumları lehinize çevirmek elinizde. Gününüzün rezil olmasına izin vermeyin ve tavsiyelerimizi okuyun.

1) SIKINTIDAN PATLAMAK ÜZEREYKEN:

Öyle günler olur ki keşke hiç yaşamasaydım diye düşünürüz. Böyle bir durumda size önereceğimiz tekniğin çok işe yaradığını göreceksiniz. Kalp, vücudunuzun ritmini koruyan bir organdır. O sakin olduğunda vücudunuz ve aklınız sakinleşir. Önereceğimiz bu aktivite sadece bir dakikanızı alacak:
– Elinizi göğsünüzün sol tarafına koyun ve üç kez yavaş yavaş nefes alın.
– Yorgunluğu ve kızgınlığı üzerinizden atmak için sevdiğiniz birini düşünün.
– Düşüncelerinizi dağıtabilmek için 10 dakikalık bir yürüyüşe çıkın. Bu, kalp atış hızınızı yavaşlatacak ve sorunlannızı daha açık bir zihinle düşünebileceksiniz.

2) BİRİ SİZİ ÜZDÜĞÜNDE:

Kendinizi iyi ifade edemediğinizde kötü bir ruh hali içine girersiniz. Biri sizi üzdüğünde bunu ondan saklamayın. Ne hissettiğinizi dile getirin. Buna sandviç tekniği deniyor; önce pozitif bir şey söyleyin, ardından üzüldüğünüzü belirtin ve konuşmanızı pozitif herhangi bir şeyle sonlandırın.
Sizi üzen patronunuz olduğunda bunu uygulayamayabilirsiniz. Böyle bir durumda sinirinizi bozan şeyi bir arkadaşınıza ya da yakınınıza anlatın. Kendinizi ne kadar iyi hissedeceğinize şaşıracaksınız.

3) GÜN BOYUNCA KÖTÜ BİR RUH HALİ İÇİNDE OLDUĞUNUZDA:

Bir şey ya da biri sinirinize dokunduğunda bütün gününüz rezil olabilir. Sonrasında ise istemeden de olsa çevrenizdeki başka insanlara kötü davranmaya ve onları kırmaya başlayabilirsiniz. İşte böyle durumlarda aşağıdakileri yapmayı deneyin:
– Durumu puanlayın. Ne kadar sinirlendiğinize 1 ile 10 arasında bir puan verin.
– Daha farklı davranabilmeniz mümkün olur muydu diye düşünün.
– Durumu nasıl daha iyi bir hale getirebileceğinizi düşünün. Arkasından da yaşananların bir daha tekrarlanmaması için olayları kafanızda tartın.
– Başka insanların duygularını kontrol edemeyeceğinizi kabullenin.
– Unutmayın ki, problemlere bakışınız sonrasında olacakları ve bütün hayatınızı derinden etkiler.

4) STRESTEN ÇOK BUNALDIĞINIZDA:

Konuşmayın, parmak uçlarınızı kullanın! Parmak uçlarınızla küçük darbeler gerçekleştirmeniz vücudunuzdaki enerji akışını dengeler. Uzmanlar bu tekniğe duygusal akupunktur adını veriyorlar. Gözlerinizin üzerine orta parmağınızın ucuyla hafifçe 5 kez vurun. Sonrasında köprücük kemiği ile kaburganızın birleştiği yerlere aynı vuruşları tekrarlayın. İşlemi göğüs kafesiniz ile tamamlayın. Bu enerji noktalarına parmak uçlarınızla masaj yapmak sizi rahatlatacaktır.

5) KAFANIZDAKİ DÜŞÜNCELER YÜZÜNDEN UYUYAMADIĞINIZDA:

Yatakta dönüp durmak yerine sırt üstü pozisyona gelin, çenenizi gövdenizle aynı hizaya getirip tavana bakın. Bacaklarınızı iyice gerin ve kollarınızı düzgünce vücudunuzun yanına koyun.
Parmak uçlarınızdan başlayarak vücudunuzun her noktasını hissetmeye çalışın. Vücudunuzdaki tüm kasları rahatlatırken düzenli bir şekilde nefes almaya çalışın. Gözlerinizi kapatın, bu arada dişlerinizi sıkmamaya dikkat edin. 10 defa derin nefes alıp verin.
Bu şekilde önce vücudunuza sonra nefesinize odaklanarak zihninizi boşaltmanız mümkündür. Yarım saatte uykuya dalacağınızdan emin olabilirsiniz.
*alıntıdır

Hayatımıza bahar temizliği...

Bahara daha enerjik başlamak ister misiniz?
Enerjinizi tüketen durumları hayatınızdan çıkarmadan, bu durumları iyileştirmeden temiz bir başlangıç yapamazsınız.

​Peki nedir yeni başlangıçlar ve yeni kararlar almamıza engel, enerjimizi tüketen bu durumlar?
• Kendimize verdiğimiz fakat bir türlü tutamadığımız sözler
• Kullanmadığınız halde evinizde işinizde bulundurduğunuz her türlü materyaller, her sene seneye giyerim diye saklayıp hiç kullanmadığımız halde dolabımızda tuttuğumuz kıyafetler
• Görüşmek istemediğiniz halde ayıp olur düşüncesiyle iletişim halinde olduğunuz herkes
• Geçmişinizde affedemediğiniz, hala kavga halinde olduğunuz aile fertleri ve diğer kişiler
• Evinizde sizi bekleyen fakat bir türlü vakit bulamadığınız için tamamlayamadığınız işler
• İstemeyerek giriştiğiniz her türlü iş ve projeler
• Sevmediğiniz ve size pazartesi sendromları yaşatan işiniz
• Her türlü dağınıklık
• Yarın yaparım diye sürekli ertelediğiniz idealler
• Yapamadığınızı başaramadığınızı düşündüğünüz her şey
• Tutamadığınız sözler
• Keşke diyerek hayıflandığınız her şey
• Vermek isteyip veremediğiniz cevaplar
• Cevaplamadığınız her türlü mailler
• Tamamlanmamış ötelediğiniz ertelediğiniz ve sizi yiyip bitiren her şey
• Sağlığınızla ilgili aldığınız ama bir türlü uygulayamadığınız kararlarınız (Pazartesi diyete başlayacağım spor yapacağım …)





Hiç kimse geriye gidip yeni bir başlangıç yapamaz ama bugün her şeye bir SON verip ‘Yeni’ den başlayabilir.

O halde hemen şimdi kendiniz için güzel şeyler yapın. Bahara tazelenmiş, daha hafif, daha enerjik bir başlangıç yapmak için enerjimizi tüketen durumların listesini yapıp bu durumları iyileştirin.
Hayatınızdaki tüm fazlalıkları ihtiyaç sahipleriyle paylaşın. Dolabınızda bekleyen fazla kıyafetleri, ayakkabıları, buzdolabındaki fazla yiyecekleri …
Telefon rehberinizdeki gereksiz bekleyen isimleri, arkadaş listenizi yeniden gözden geçirin, atıl duran her şeyi temizleyin bugün. 
Sizi yoran, size bıkkınlık veren her şeyi çıkarın hayatınızdan…


Hatırlayın ‘Eskileri atmadan Yenilere yer açılmaz’ …


alıntıdır

Bilinçaltını Anlama ve Temizleme çalışmaları




Bilinçaltını anlamak için çalışma ilkelerini, bilinçaltı yasalarını ve bunları hazırlayan içsel dinamikleri bilmek gerekir.
Bilinçaltını bir bilgisayarın hard diski olarak düşünebiliriz. Ekranda görülenler sizin gerçeğiniz veya yaşantınızdır. Yani bilinçaltınızdaki olumlu, olumsuz inançlarınızın hayatımıza yansımalarıdır.
Nasıl bir bilgisayar programında direkt emir şeklinde komutlar veriliyor ise bilinçaltımız da komutlarımızı alır ve gerçekliğimize uyarlar.




Başaramayacağımıza inanıyorsak başaramayız. Değişeceğimize inanıyor isek değişiriz. Mali, malı şeklindeki ifadeler bilinçaltımızda mulaklık yaratır. Örneğin sigara içmemeliyim dedikçe sigara içmek isteriz. Çok yememeliyim dedikçe yemek isteriz. Size sakın kırmızı bir mercedes düşünmeyin veya şu an annenizi düşünmemelisiniz diyecek olursam her ikisi de akınıza gelecektir. Korkmayın diyecek olursam o ana kadar böyle bir duygu taşımasanız bile korkmaya başlarsınız. Bilinçaltımıza ne istediğimizden emin olarak, net ve şimdiki zaman üzerinden komutlar vermeliyiz. Geleceğe yönelik ifadeler istediklerimizin bir şekilde ötelenip, gerçekleşmesine engel olur.

“Aklınız neyi kabul edip inanıyorsa, onu gerçekleştirebilir” der. Napoleon Hill’

Evren yasalarla yönetilir. Bilinçaltlarımız da tıpkı evren gibi yasalarla yönetilir. Bilinçaltımızın yasası inanç yasasıdır. Bilinçli aklınızın kavrayıp, bilinçaltınızın inandığı şeyler gerçekleşir. Böylesine büyük bir güce sahip olduğumuzun çoğu zaman farkında değilizdir.


Bilincimizin gücünü bir fikri kavramak için, bilinçaltımızın gücünü ise sonuca ulaşmak için kullanırız. Birçok kişi bunun tersini yapar. Bilinçlerini neticeye ulaşmak için kullanırlar, bu da genellikle stres ve endişe yaratır. Bu durum bilinç gücümüzle, bilinç altı gücümüzün kullanımındaki farktır. Örneğin bir bayan danışanım içinde bulunduğu gerçekliği kendisinin yarattığına inanmıyordu. Evlenmek istiyordu ancak karşısına uygun kişinin çıkmamasından ve birlikteliklerinin kısa sürede bitmesinden yakınıyordu. Bilinç üstü seviyede bir hayat arkadaşı istiyordu ve kendince uygun standartları belirlemişti. Yaptığım çalışmalarda fark ettik ki ! bilinçaltı seviyede evliliğin özgürlüğünü kısıtlayacağı inancı, çevresinde gördüğü mutsuz evlilikler ve kendisinin de böyle olabileceği korkusu, karşısına daha iyi biri çıktığında evliliğinin bu birlikteliğine engel olacağı endişesi taşımaktaydı. Bu kadar yoğun bilinçaltı dinamikleri ile isteğine ulaşması mümkün değildi. Bir ipi düşünelim iki tarafından aynı anda iki kişi çekiyor. İpin gerilmesi gibi kişide gerginleşir.


Bilinçaltımız mıknatıs gibidir. Kendi inançlarını yansıtan şeyleri çeker. Bilinçaltımızda belli bir inanç varsa, bilinçaltımız bu inanca uygun titreşimler yaratır ve bunu yansıtan veya buna uyan olayları ve insanları kendine çeker. Buna son dönemlerde adı çokça duyulan çekim yasası denmektedir. Yerçekimi yasasının varlığının kesin olması gibi çekim yasasının varlığı da kesindir. Eğer bilinçaltınız yaşamınızın zor geçeceğine inanırsa, gerçekten yaşamınız zor olacaktır. Karşılaşacağınız olaylar ve insanlar hayatımızı zorlaştıracaktır. Eğer bilinçaltımız paranın zor kazanılacağına inanırsa, para zor kazanılır. Karşınıza çıkan fırsatlar para kazanmak için insan üstü çaba göstermeniz gerekenler olacaktır. Sizin gerçeğinizi yaratan inancın ne olduğuna siz karar veremezsiniz, bilinçaltınız verir.

İstemediğimiz bir durum karşısında bu durumu hazırlayan içsel sebepler ne olabilir ? Bu durum çoğu zaman bilinçaltı korkularımızın bir sonucudur.
Birçok insan kendini sık sık aynı senaryonun içinde bulur. Ne yaparlarsa yapsınlar aynı sorunlarla karşılaşırlar. Böyle bir durumda dışsal şartları değiştirmek yerine içimizdeki bilinçaltımızdaki engelleyici inançlarımızı değiştirmek, korkularımızla uyumlanıp, onların varlığını kabul edip, bu korku dinamiğinin ikincil çıkarlarına saygı duyup, kişiye daha fazla fayda sağlayan, olumsuzluk taşımayan, mutluluk, huzur ve sağlık veren sevgi enerjisine dönüştürmek gerekir. Bu şekilde bilinçaltımız yeniden programlanır. Bilinçaltı virüslerimizin farkına varıp olumlama çalışmaları ile temizlemeliyiz.

Bilinçaltımız sezgilerimiz aracılığıyla bizimle konuşur. Bilinçaltımızdan rehberlik veya yardım istediğimizde, bir dürtü, ilham veya önsezi hissederiz. Bilinçaltımızı programlarsak, rüyalar şeklinde cevaplar da alabiliriz. Sezgisel olarak, bir mesaj olduğunu anlarız.

Hayatınızda bir şeyi gerçekleştirmek istiyorsak önce kavramak yani ne istediğimizi tam olarak tespit etmek, sonra olmuş gibi inanmak ve daha sonra da bunun için şükretmek gerekir. Kendiniz için olmasını istediğiniz şeyi bir yere yazın. Bilgisayarınızdaki ekran koruyucuya, cep telefonunuzun açılış mesajına, veya gün içinde sıkça görebileceğiniz bir yerlere koyun. Her gece, aynı yaratıcı imgelemeyi düşünün, gördüklerinizi görün, duyduklarınızı duyun ve hissettiklerinizi hissedin… istediğiniz yerlerde değişikliklerinizi yapın. İstediğiniz şeyin gerçekleşeceğine güvenin…


BİLİNÇALTI PROGRAMLAMA ARACI (ONAMALAR)

Bilinçaltımızı, yeniden programlamanın en temel yollarından biri onamadır.

Onama; basitçe bilinçaltımıza yerleştirmek istediğimiz hedeflerimizi veya yeni inançlarımızı tekrarlama sürecidir. Bu süreç, söylem bilinçaltına yerleşinceye kadar devam etmelidir. Bazı onama yöntemleri;

• Kendi onamalarınızı yüksek sesle veya zihnen tekrarlamak,

• Onamalarımızı yazmak,

• Kayıt ettiğiniz kendinden telkin bantlarını dinlemek

• Olmak istediğiniz kişi gibi davranmak, (hayran olduğunuz bir kişi yerine kendinizi koymak ve onun gibi davranmak )


• Kitap ve makaleler okumak


Hayattan şikayet ettiğinizde bilinçaltımız şikayet ettiğiniz hayatı size vermek için talimatlarınızı sadakatle yerine getirir. Ne söylediğimize ,özellikle ‘tekrar ,tekrar’ söylediklerimize dikkat edelim.


Bilinçaltı virüs programınızı çalıştırmadığınızda dışarıdan gelen olumsuz telkinlerin etkisi altında kalabilirsiniz. Her gün arkadaşlarınızdan çok gülersek çok ağlayacağımızı, çocuğu olanın derdi olduğunu, paramız olunca düşmanlarımızın çok olacağını, hayatın zor olduğunu vs.. duyuyorsunuzdur. Devamlı dinleyince bilinçaltımız onun doğru olduğuna inanmaya başlar sonra da (çekim yasasından ötürü) gerçekliğinizde onun doğru olduğunu görürsünüz.


Kendimize verebileceğimiz telkin örnekleri ; her gün, her şekilde daha iyi oluyorum, her şey bana kolay ve zahmetsizce geliyor, sevgi ile dolu, neşe saçan bir varlığım, keyif aldığım her şey şimdi burada, hayatımın patronu benim, ihtiyacım olan her şey zaten bende var, hepimiz için bolluk var, sonsuz zenginlikler şimdi hayatıma özgürce akıyor, daha çok verdikçe daha çok aldıkça daha mutlu hissediyorum,


Bu onamaları uyurken veya yataktan kalkmadan önce yazabilir, okuyabilir veya kaydedip dinleyebilirsiniz.


Onamada başarının anahtarı tekrardır. Bilinçaltımız kaslarımız gibidir. Onu istediğiniz şeylerle onamanız gerekir. Onamaları her gün yapmakta tembellik ederseniz, onu sizin yerinize başkaları yapacak, sonuçlar da her zaman sizin istediğiniz gibi olmayacaktır


Gandi derki “Söylediklerinize dikkat edin, düşünceleriniz olabilir. Düşüncelerinize dikkat edin, davranışlarınız olabilir. Davranışlarınıza dikkat edin, alışkanlıklarınız olabilir. Alışkanlıklarınıza dikkat edin kaderiniz olabilir.”


BİLİNÇALTI ONAMA MEDİTASYONLARI:




Belli başlı korkularımız; değersizlik, güvensizlik, parasızlık, yalnızlık, başarısızlık, esir olma, suçlanma, acı çekme, dışlanma, çaresizlik, ayrılık, aşağılanma, güçsüzlük, yokluk, kaybetme, yetersizlik, yok olma, hastalık, incitilme, sevilmeme, reddedilme, acizlik, terk edilme, onaylanmama … korkusu

Korku enerjisini sevgi enerjisine dönüştürmek gerekir.


Bilinçaltı Onama Örnekleri


Benim………..……….korkum var.


Ben…………..………..korkumu kabul ediyorum.


Ben…………..………..korkumu şu anda sevgiye dönüştürmeye niyet ettim.


Ben…………..………..korkumu seviyorum.


Ben…………..………..korkumu sevgiyle gönderiyorum.


Olumlaması


Ben……………………yım.


Ben her halimle…………………olduğumu biliyor ve inanıyorum


Ben her halimle…………………….. olduğumu kabul ediyorum.


Ben her halimle ……………………olduğum için kendimi takdir ediyorum.


Ben her halimle……………………..olduğum için şükrediyorum


DEĞERSİZLİK


Benim………..(değersizlik)……….korkum var.


Ben…………..(değersizlik)………..korkumu kabul ediyorum.


Ben…………..(değersizlik)………..korkumu şu anda sevgiye dönüştürmeye niyet ettim.


Ben…………..(değersizlik)………..korkumu seviyorum.


Ben…………..(değersizlik)………..korkumu sevgiyle gönderiyorum.






Ben yalnız ve tek başıma çok değerliyim.


Ben yalnız ve tek başıma çok değerli olduğumu biliyor ve inanıyorum


Ben yalnız ve tek başıma çok degerli olduğumu kabul ediyorum.


Ben yalnız ve tek başım çok degerli olduğum için kendimi takdir ediyorum.


Ben yalnız ve tek başıma çok degerli olduğum için şükrediyorm.

Ben her halimle çok değerliyim.

Ben her halimle çok değerli olduğumu biliyor ve inanıyorum.

Ben her halimle çok değerli olduğumu kabul ediyorum.

Ben her halimle çok değerli olduğum için kendimi takdir ediyorum.

Ben her halimle çok değerli olduğum için şükrediyorum.

Ben kendime değer veriyorum.

Ben kendime olduğum gibi değer veriyorum.

Ben herkese değer veriyorum.

Ben herkese olduğu gibi değer veriyorum.

Ben herkesin olduğu gibi olmasına izin veriyorum

Ben kendime değer veriyorum.

Ben kendime olduğum gibi değer veriyorum.

Ben herkese değer veriyorum.

Ben herkese olduğu gibi değer veriyorum.

Ben herkesin olduğu gibi olmasına izin veriyorum

Ben kendi değerime sahip çıkıyorum.

Ben kendi değerime sahip çıktığımı biliyor ve inanıyorum.

Ben kendi değerime sahip çıktığımı kabul ediyorum.

Ben kendi değerime sahip çıktığım için kendi mi takdir ediyorum.

Ben kendi değerime sahip çıktığım için şükrediyorum.

Kendi gerçeğimi sevgiyle yaratıyorum.

Ben içimdeki değere ulaşıyorum.

Kalbinizden çıkaracağınız en güzel pembeliği çıkarın, pembe ışıklar,

Pembe tüller..korkunuzun karanlığını pembelik içinde yok edin.

Şu an korku enerjisinin sevgi enerjinse dönüştüğü çok değerli bir an

Bilinçaltımız aynı zamanda duygularımıza ve hislerimize renkler verebilir. Genelde çalışmalarımda insanlar olumsuz hisleri koyu, karanlık renkler ile tarif ederler. Pembe evrende sevgi rengini temsil eder. İnsanlar bu rengin yanında karamsar düşünmezler. Kendi içinde olumlu, iyileştirici bir enerjiye sahiptir. Beş duyumuzla algılarımızın da ötesinde çok farklı titreşimlere sahip pembe renkler vardır. Bilinçaltı onama çalışmalarında da pembe renk kullanılır.

SEVGİ

Ben kendimi seviyorum.

Ben kendimi olduğum gibi seviyorum.

Ben kendimin olduğu gibi olmasına izin veriyorum.

Ben herkes seviyorum.

Ben herkesi olduğu gibi seviyorum.

Ben herkesin olduğu gibi olmasına izin veriyorum.

BOLLUK

Evren bolluk içinde.

Evrenin bolluğu bana akıyor.
Para bana çoğalarak geliyor.

İhtiyacım olan her şeyi ihtiyacım olduğu anda evren bana verir.

Ben çok parayı hak ediyorum.

Ben çok paraya layığım.

BEREKET-BOLLUK

Evrenin bana vermek istediği tüm bolluk ve bereketi ayırım yapmaksızın olduğu gibi kabul ediyor ve istiyorum.

Bu bilinç ve sorumlulukla onu paylaşmak için elimden geleni yapacağım.

Çok parayı hak ediyorum.Çok paraya layığım.

Ben MUTLUYUM.

Ben SAĞLIKLIYIM

Ben HUZURLUYUM.

Ben GÜÇLÜYÜM.

Ben BAŞARILIYIM.

Ben GÜVENDEYİM.

Ben ÖZGÜRÜM.

Ben DEĞERLİYİM

Ben YETERLİYİM

GÜÇSÜZLÜK

Benim güçsüzlük korkum var.

Ben güçsüzlük korkumu kabul ediyorum.

Ben her halimle çok güçlü olduğumu biliyor ve inanıyorum.

Ben her halimle çok güçlü olduğumu kabul ediyorum.

Ben her halimle çok güçlü olduğum için kBen güçsüzlük korkumu şu anda sevgiye dönüştürmeye niyet ettim.

Ben güçsüzlük korkumu seviyorum.

Ben güçsüzlük korkumu sevgiyle gönderiyorum.

Kalpten pembe ışık çıkarılır.

GÜÇ

Ben yalnız ve tek başıma çok güçlüyüm.

Ben yalnız ve tek başıma çok güçlü olduğumu biliyor ve inanıyorum

Ben yalnız ve tek başıma çok güçlü olduğumu kabul ediyorum.

Ben yalnız ve tek başım çok güçlü olduğum için kendimi takdir ediyorum.

Ben yalnız ve tek başıma çok güçlü olduğum için şükrediyorum.

Ben her halimle çok güçlüyümendimi takdir ediyorum.

Ben her halimle çok güçlü olduğum için şükrediyorum.

Ben kendi gücüme sahip çıkıyorum.

Ben kendi gücüme sahip çıktığımı biliyor ve inanıyorum.

Ben kendi gücüme sahip çıktığımı kabul ediyorum.

Ben kendi gücüme sahip çıktığım için kendi mi takdir ediyorum.

Ben kendi gücüme sahip çıktığım için şükrediyorum.

Kendi gerçeğimi sevgiyle yaratıyorum.

Ben içimdeki güce ulaşıyorum.

DEĞİŞİME GÜVEN

Gelecekte her şeyin iyi olduğunu bilerek güven ve huzurla ilerliyorum.

Geçmişi kolayca ve rahatça bırakıyorum.

Yeniyi sevinçle karşılıyor ve kabul ediyorum.

Evren güvende ben güvendeyim.

Ben kendimi tam olduğum halimle seviyor, beğeniyor, onaylıyorum.

Ben herkesi tam olduğu haliyle seviyor, beğeniyor, onaylıyorum.

Ben kendi hayat yolumu kendim açıyorum.

Ben kendi hayat yolumu kendim açtığımı blilyor ve inanıyorum.

Ben kendi hayat yolumu kendim açtığımı kabul ediyorum.

Ben kendi hayat yolumu kendim açtığım için kendimi takdir ediyorum.

Ben kendi hayat yolumu kendim açtığım için şükrediyorum.

Gerçekleşmesini istediğiniz hayalinizi bu şekilde imgeleyebilirsiniz.

GÜVENSİZLİK

Benim güvensizlik korkum var.

Ben güvensizlik korkumu kabul ediyorum.

Ben güvensizlik korkumu şu anda sevgiye dönüştürmeye niyet ettim.

Ben güvensizlik korkumu seviyorum.

Ben güvensizlik korkumu sevgiyle gönderiyorum.

Kalpten pembe ışık çıkarılır


GÜVEN


Ben yalnız ve tek başıma güvendeyim.

Ben yalnız ve tek başıma güvende olduğumu biliyor ve inanıyorum

Ben yalnız ve tek başıma güvende olduğumu kabul ediyorum.

Ben yalnız ve tek başım güvende olduğum için kendimi takdir ediyorum.

Ben yalnız ve tek başıma güvende olduğum için şükrediyorum.

Ben evrende güven içindeyim.

Ben herkese güveniyorum.

Bütün insanlar bana güveniyor.

Ben kendime güveniyorum.

Ben yaşamın akışına güveniyorum.

Ben güvendeyim.

Evren güvenli.

Evren beni seviyor,onaylıyor ve destekliyor.

(başarısızlık,başarı sevilmeme,sevgi,esaret,özgürlük…..)

BAĞIŞLAMA (AFFETME) MEDİTASYONU

Kendimize ve başkalarına karşı duyduğumuz; öfke, kızgınlık, kırgınlık, nefret, suçluluk… duygularımız enerjimizi tüketip, geleceğe umutla bakmamızı ve sağlıklı bir yaşam sürmemizi engeller. Bağışlamak geçmişin günümüz üzerindeki olumsuz etkisini ortadan kaldırır ve geleceğe umutla bakma özgürlüğünü verir. Ruhsal iyileşme sürecinin doğal bir ürünüdür. Geçmişten gelen olumsuz duygu yükünden özgürleşmektir. Bağışlamak hayatımızın en özgürleştirici ve zenginleştirici yatırımıdır.

BAŞKASINI BAĞIŞLAMA (Afettme): Bağışlamaya karar verdiğiniz ve niyet ettiğiniz kişinin görüntüsünü imgeleyin.Ona bakarak yüksek sesle tekrarlayın.

Ben seni bağışlamaya niyet ettim.

Ben seni kendi iyiliğim için bağışlıyorum.

Ben kendimi sevdiğim için seni bağşlıyorum.

Sana en güzel düşüncelerimi yolluyorum.

Seni serbest bırakıyorum.

Sen özgürsün.

Ben özgürüm.

Seni bağışlıyorum.

Seni seviyorum.

Kalbinizden çıkaracağınız pembe ışığı onun kalbine yolla ve yüzündeki değişimleri gözlemle.

KENDİNİ AFFETME: Kendi görüntünü imgele,gözünün önüne getir.Ona bakarak yüksek sesle

Yaşadığım ve yaptığım her şeyi seviyorum.

Tüm Yaşadıklarımı yaşanması gerektiği için yaşadım.

Yaşadığım ve yaptığım her şey için KENDİMİ ONAYLIYORUM.

Beni bir başkasının onaylaması gerekmiyor.

Ben kendimi onaylıyorum.

Ben kendimi seviyor,beğeniyor ve onaylıyorum.

Yaşadığım her şey benim kendi seçimim.

Verdiğim her karar benim kendi seçimim.

Ben tüm kararlarımı ve yaşadığım her şeyi onaylıyorum.

Ben kendimi onaylıyorum.

Ben kendimi bağışlıyorum.

Ben kendimi tümüyle seviyor ve takdir ediyorum.

Hayatı seviyorum.

Yaşamayı seviyorum.

Kalbinizden çıkaracağınız pembe sevgi ışığını kendi kalbinize yollayın.Işıklar gittikçe yüzünüzdeki değişimleri takip edebilirsiniz.

OLUMSUZ HUYLARI TEMİZLEME MEDİTASYONU:

ÖRNEK-İNATÇI

Ben ……….(inatçıyım.)….

Ben ……….(inatçı)……….olduğumu kabul ediyorum.

Ben………..(inatçılığımı)…sevgiye dönüştürmeye niyet ettim.

Ben………..(inatçılığımı)…seviyorum.

Kalpten pembe ışık çıkarılır.

*Meditasyonun gayesi bedenimizdeki korku enerjisini sevgi enerjisine dönüştürmektir.Günde 1 kere sizde var olan korkular için bu meditasyonu yüksek sesle yapabilirsiniz.

*Gün içinde korku duygusunun yükseldiğinin hissedilmesi durumunda önce derin bir nefes alıp verin.Ardından mümkünse yüksek sesle aşağıdaki cümleyi tekrarlayın.

Bu benim…………………..duygum.

Ben kendimi……………….duygum olduğum halimle seviyor ve kabul ediyorum


Odağımı,ruhsal gelişimim için,özgürce,kolayca ve sevgiyle yönlendiriyorum





Alıntıdır.