Booking.com

KENDI KENDINE GIZLI SABOTAJI 10 ADIMDA BULUN VE DURDURUN

İlgili resim

İçinizdeki görünmeyen yaşam nedir? Herhangi bir insan ya da olay ile karşılaştığınızda, görünmeye çalıştığınız şeklin tersine, esas hissettiklerinizdir.
Başka bir deyişle, içinizdeki görünmeyen yaşam, gerçek içsel durumunuzdur. Herhangi bir sözcük alışverişi olmadan çok önce, başkalarıyla iletişim kuran iç halinizdir. Sizinle karşılaşan biri, önce iç benliğinizden gelen bu sessiz işaretleri algılar. Bu noktadan itibaren, söz konusu işaretlerin okunmasıyla, ilişkinin temeli oluşur. Ne zaman iki insan karşılaşsa perde arkasında süren bu görünmez diyalog, genel olarak “birbirini tartmak” olarak algılanır.
Genellikle, önümüzde bir güç olarak duran ve başkalarını da etkilemeye çalışan, keşfedilmemiş bir zayıflık tarafından kendimize karşı davranmaya zorlanırız. Bu, kendi kendine gizli sabotajdır. Bir torpilin, vurduğu gemiyi harap etmesi gibi, bu sabotaj da kişisel ve iş ilişkilerimizde dibe vurmamıza neden olur.
Kontrol etme ya da baskın çıkma ihtiyacı duyduğunuz, böylece “istediğiniz” biçimde muamele göreceğinizi umduğunuz herhangi bir kişi, her zaman sizi kontrol edecek ve size davranışları buna göre olacaktır. Neden? Çünkü, herhangi bir istekte bulunduğunuz bir kişi, psikolojik açıdan düşünürsek, her zaman gizlice sizi kontrol eder.
Hiç kimse durup dururken bir başkasına göre daha güçlü ya da üstün olma isteği duymaz. Ancak içinde diğer kişiye göre daha zayıf ya da yetersiz olduğunu gizliden gizliye hisseden bir ruhsal karakter varsa, bu olabilir.
Başka bir kişinin önünde güçlü görünmek için yaptığımız her hareket, aslında o kişi tarafından bir zayıflık olarak algılanır. Bu tespitten şüphe duyuyorsanız, kendi ilişkilerinize ait eski etkileşim ve sonuçları gözden geçirin. Genel kural şudur; başkalarının saygısını kazanmak için ne kadar çok uğraşırsanız, kazanma şansınız o kadar azalır.
Öyleyse, iş başındaymış gibi görünmek amacıyla davranış kalıp ya da tekniklerini öğrenerek başkalarının size karşı muamelelerini değiştirmeye çalışmanın bir anlamı yoktur. Güçlü olmaya çalışmaktan vazgeçin. Bunun yerine, kendinizi zayıf davranmak üzereyken yakalayın. Bu garip talimata çok şaşırmayın. Kısa bir açıklama, bu önerinin akılcı yanını ortaya çıkaracaktır. Aşağıda, başkalarıyla ilişkilerinizi güçlendirdiğinizi sanarak yanılgıya düştüğünüz ve büyük ihtimalle kendinizi gizlice sabote ettiğiniz durumlara 10 örnek sıralanıyor:
1. Bir kimsenin gözüne girmek için ona yaltaklanmak
2. Birinin iyiliği için zoraki ilgi göstermek
3. Ortamı yumuşatmak için önemsiz şeyler söylemek
4. Birinin sözünden çıkmamak
5. Birinin onayını almaya çalışmak
6. Birinin size kızgın olup olmadığını sormak
7. Nazik bir sözcük aramak
8. Birini etkilemeye çalışmak
9. Dedikodu yapmak
10. Başkalarına kendiniz hakkında açıklama yapmak
Bir dahaki sefer yukarıdaki davranışlardan herhangi birine teslim olmak üzere olduğunuzu hissettiğinizde, kendinize hızlı ve basit bir iç test uygulayın. Bu test, kendinizi sabote etmenize neden olabilecek, keşfedilmemiş zayıflıkları arayıp bulmanıza ve yok etmenize yardımcı olacaktır.
Ne yapmalısınız? Bir baskı kontrolü yapın.
Nasıl yapacaksınız?
Uyanık davranın ve yapmak üzere olduğunuz açıklamanın ya da size sorulmadan vermek üzere olduğunuz yanıtın gerçekten istediğiniz şey olup olmadığını anlamak için, kendi içinizde ruh halinizi hızla gözden geçirin. Yapmazsanız oluşabilecek açıklanmamış bir sonuçtan korktuğunuz için mi konuşmaya yeltendiniz?
İçten içe bir baskı hissettiğinizi bilmek, şu gerçeğin kanıtıdır: Açıklamanın, yaltaklanmanın, etkilemenin, gevezeliğin ya da içsel baskıyla yapmaya zorlandığınız ve kendi kendini sabote etmeye yönelik herhangi bir hareketin temelinde siz değil, bir tür korku vardır.
Kendinizi kapıp koyvermenizi salık veren bu baskıyı hissettiğiniz her an, onun taleplerine teslim olarak baskıyı ortadan kaldırmayı, kibarca ama kararlı bir biçimde reddedin. Siz kanıp fırsat vermedikçe korkunun hiçbir söz hakkı olmadığını bilirseniz, başarıya daha çabuk ulaşabilirsiniz. Dolayısıyla, sessiz kalın. Bilinçli sessizliğiniz, kendi kendine sabotajı durdurur.

 Yaşamınızın her anında, ya kendinizi yönetirsiniz ya da yönetilirsiniz.
Yazar: Guy Finley

Mutlu Olmanın 6 Altın Kuralı


Çok bir şey istemiyoruz: Sadece mutlu olmak istiyoruz, o kadar. Ailemizle birlikteyken, arkadaşlarımızla vakit geçirirken, işte çalışırken, sevgilimizle el ele yürürken… Bugünümüzde ve geleceğimizde mutlu olmak istiyoruz. Bu masum dileğin arkasında ise hep aynı korku yatıyor: Ya elimdekilerden olursam, o eski depresif günlerime dönersem? Belki de tüm güzel umutların katili bir düşünce işte. Adeta bugünümüzü elimizden alan, bizi karanlık günlerin ellerine terk eden bir kabus.

Size bir sır verelim: Mutlu olunmaz, mutluluk yaşanır. Etrafındaki mutlu insanların bunu nasıl başardığını merak ediyorsanız, bu sırra siz de sahip olmalısınız. Şimdi bize katılın ve bu sırrı beraber aydınlatalım.

Mutlu olmak istiyorsanız, şimdi harekete geçme zamanı!

İşte mutlu olmanın 6 altın kuralı:

1- Sizi mutlu eden şeyi bulun.



Kendinizi gün içerisinde mutlaka olumsuz düşüncelere dalmış ve mutsuzluğun eşiğinde bekliyor olarak mı buluyorsunuz? O zaman şöyle yapalım: Kendinize her gün için sizi mutlu eden bir şey seçin ve her gün ona odaklanarak kendinizi rahatlatın. Mutluluk kaynağınız hayatınızdaki aldığınız ilk öpücük, ilk tatiliniz, izlediğiniz ilk film, mezuniyetiniz ya da kediniz olabilir. Bir an için bile olsa sizi gülümsetebilecek bir şeyler olsun yeter. Stres altında olduğunuzda, enerjinizin düştüğünü hissettiğinizde, tepkilendiğinizde ya da sinirlenizdiğinde sadece onların arasından birini düşünmeniz yeter.

2- Dünyadaki mutluluğun kaderi sizin omuzlarınızda değil.



Bu gerçeğin farkına varmalısınız. Hayatınızda birçok sorumluluk olabilir. Hatta birçok insanın sorumluluk yükünü de üstlenmiş olabilirsiniz. Ama o insanların mutluluklarının sizin omuzlarınızda yüklü olamayacağını bilmelisiniz. Başka insanları mutlu etmek istemek, mutluluğunuzu onlarla paylaşmak, bir noktaya kadar sizin ellerinizde olabilir. Eğer tüm sorumluluğu üstlenmek gibi bir gayeniz varsa, asla kazanamayacağınız bir oyunun içerisindesiniz demektir.

Mutluluk bir tercih meselesi. Her şey elinizden kayıp giderken mutlu olabilir misiniz? Hayır. Peki, tepkilerinizi düzenleyebilmek sizin elinizde mi? Kesinlikle evet.

3- Küçük şeyler, büyük mutluluklar…



Evet, bazı insanlar çok mutlu. Ama kendinizi bu denli büyük bir karmaşanın içinde sürekli olarak onlarla kıyaslarsanız, karmaşanın karanlık yüzünde tek başınıza dönüp durursunız. Eğer minnettarlık duygusunu özümseyebilirseniz, mutluluğun hiç de uzak bir ihtimal olmadığını kavrayabilirsiniz. Böylece, sizi gerçekten mutlu edebilen küçük şeyler, sizi o korkutucu kaosun içinden çıkarıp mutluluk ile ışıldatabilir.

4- Negatif insanlara aldırmayın.



Dostlarınız, aileniz ya da çalışma arkadaşlarınız istedikleri kadar karamsar olabilirler. Bu dünya görüşlerini size empoze etmeye de çalışabilirler. Peki sizin tercihiniz ne? Onların kervanına katılıp, bardağın boş tarafında boğulmak mı? Onlar, olumsuz düşüncelerinde kesin olarak haklılar mı? Hiç sanmıyoruz. O an sizi mutlu eden bir şey varsa ve diğer insanlar onu görebilmenize engel oluyorlarsa, sizin engel olmanız gereken şey de o insanların sizin mutluluğunuza müdahale etmemeleridir.

5- Özgürlüğünüzün ve fırsatlarınızın sonsuzluğunun farkına varın.



Hayatta elinizdeki her şeyi alsalar, alamayacakları tek bir şey var: Hayalleriniz. Hayal kurmanın kendisinin nasıl bir mutluluk kaynağı olduğu malum. Hayalleri için yaşayan ve özgür olan insanlar ile, hayal bile kurmadan içinde bulunduğu olumsuz koşullara boyun eğen insanlar arasında büyük fark var. Bu farkın karamsar tarafında olmamalısınız. İçinizdeki özgür sizin farkına varın.

Sizi ne mutlu ediyor? Ne mutlu edecek? Yapmaktan en çok hoşlandığınız, sizi en çok iyi hissettiren şey ne? Onu yaparken neredesiniz? Yanınızda kimler olacak? İşte size özgürce kurabileceğiniz hayallerin film seti. Sorumluluk alıp, kendi mutluluğunuz için mücadele etmeye hazır mısınız?

6- Katlanmak zorunda değilsin.



Mutlu olma yolunda kendiniz için kazanabileceğiniz en güzel alışkanlıklardan birisi de insanları tolere etmekten vazgeçmeniz. Yumuşak yüzlü olmanız, bazen insanlar arasında sadece 2 kelimelik bir laftan ibaret kalabilir. Bunun da farkında olmalısınız. Onlar için boşa kürek çekmek yerine, onlara sorumluluklarını hatırlatıp kendiniz için bir şeyler yapmaya ne dersiniz? Emin olun ki böylesi sizin için çok daha iyi olacak. Sizin mutluluğunuzu sizden daha güzel gerçekleştirebilecek kimse yok. Her şey sizin ellerinizde…

Alıntı

Korkuyu Azaltan ve İnancı Güçlendiren Çalışmalar





Korkunun zıttı inançtır ve korkuyu seçmektense inancı seçmek sizi çok daha güçlü kılar.


Korkunun kişiyi ne kadar güçsüzleştirdiğini biliriz. Ancak korkunun hayatınızı ele geçirmesine izin vermeyebilirsiniz. Eğer korkularınızla arkadaş olursanız, onları kabul ederseniz, zaman zaman yüzeye çıktıklarında onların üstüne yoğunlaşmaktansa uzaklaşmalarına izin verirseniz çok daha iyi, güvende ve özgür hissedersiniz. Aynı zamanda korkunun yerine koymak için daha güçlü ve daha yüksek frekanslı bir şeye ihtiyacınız olabilir. Bu aşamada inanç devreye girer. Korkunun zıttı inançtır ve korkuyu seçmektense inancı seçmek sizi çok daha güçlü kılar. Önce korkularımızın farkına varır sonra da onların yerine inancı koyarız. Kulağa basit gelebilir ancak işe yaramaktadır.

İlk adım olarak boş bir kağıt alın ve sizi en çok korkutan, ideal hayatınızı yaşamanızı engelleyen 5 korkunuzu yazın. Bunları yazmak zor olsa da farkındalık çok önemli bir ilk adımdır. Sonra bu 5 korkuyu birbirinden farklı kağıtlara yazın. Bir çöp kutusu bulun. Her korkuyu kendinize yüksek sesle okuyun, derin bir nefes alın ve verirken korkunun yazılı olduğu kağıdı yırtın. Parçalanmış kağıdı çöp kutusuna atın. Yüksek sesle "Bu korku artık beni kontrol etmiyor, inancı ve sevgiyi seçiyorum” deyin. Tüm korkular için bu süreci uygulayın. Bu uygulama çok iyileştirici olabilir ve kağıdı yırtmak büyük rahatlama sağlar.
İkinci olarak boş bir kağıt alın. Bir tarafa "Korku Düşünceleri” başlıklı bir sütun açın. Bunun altına aklınıza gelen tüm korku düşüncelerini yazın. "İnanç Düşünceleri” adlı ikinci bir sütun açın. Burada tüm korku düşüncelerine denk gelen inanç düşüncesini yazın. Bu şekilde zihninizi korku her aklınıza geldiğinde onu inançla değiştirmesi için eğitebilirsiniz. Daha çok pratik yaptıkça süreç daha kolaylaşacaktır. Bir süre sonra bilinçsizce zihniniz bunu yapacaktır.

Şu örnekler daha net bir şekilde açıklayabilir.

Korku Düşüncesi: Asla bu işi / ödevi zamanında yetiştiremeyeceğim.
İnanç Düşüncesi: İhtiyacım olan her şeyi yapacağım ve üstüne zamanım kalacak.

Korku Düşüncesi: Ya gerçekten hastaysam?
İnanç Düşüncesi: Sağlıklıyım ve hayatın bana getirdiklerini açık bir zihinle karşılıyorum.

Korku Düşüncesi: Asla zam alamayacağım.
İnanç Düşüncesi: Zammı hak ediyorum ve özgüvenle isteyeceğim.

Korku Düşüncesi: Asla istediğim işe giremeyeceğim.
İnanç Düşüncesi: Bir sürü güzel iş var ve birini alacağımı biliyorum.

Korku Düşüncesi: Asla evlenmek için doğru kişiyle tanışamayacağım.
İnanç Düşüncesi: Dünya aşık olabileceğim mükemmel insanlarla dolu.

Korku Düşüncesi: Asla zengin olamayacağım.
İnanç Düşüncesi: Zekiyim, kaynaklarımı iyi kullanıyorum ve her zaman yeterince param olur.

Üçüncü adım olarak minnettarlık, korktuğunuzda odaklanmak için iyi bir tercihtir. Hayatınızda doğru gitmeyen şeyler yerine, doğru gidenlere odaklanın. Bunu yapmak için günlük bir minnettar olduğunuz şeyler listesi oluşturun. Her güne başlarken veya günün sonunda minnettar olduğunuz şeylerin bir listesini yapın. En basit şeylerle başlayabilirsiniz, beş duyu organınız sağlıklı olduğu için, başınızı sokacak bir yeriniz olduğu için, giyecek kıyafetleriniz olduğu için gibi. Bütün hayatınız boyunca sahip olmadığınız şeylere odaklandıysanız bu listeyi yapmak başta biraz zor olabilir ancak bu normaldir. Korku veya panik anında bu listeyi çıkarın ve okuyun. Böylece odaklandığınız şeyi değiştirebilir ve inancın gücünü devreye sokabilirsiniz.


Alıntı.

Üretken Insanların Her Sabah Gerçekleştirdiği 6 Rutin

Sabahları uyanmak işkence gibi mi geliyor? Kendinizi bir toplantı esnasında yumuşak bir yatakta mı hayal ediyorsunuz?
Merak etmeyin yalnız değilsiniz. Neyse ki, yaratıcılık, üretkenlik, verimlilik ve genel ruh halinizi artıracak bir kaç basit ve çok etkili sabah rutini önerilerimiz var.

Güçlü ve sağlıklı bir kahvaltı yapın

Kahvaltının günün en önemli öğünü olduğunu hepimiz biliriz. Gün boyunca almamız gereken enerjinin büyük bir çoğunluğunu bu öğünde alırız. Bu sayede gün içerisinde işinize daha rahat odaklanabilir ve üretkenliğinizi arttırabilirsiniz. Yapacağınız kahvaltıdan daha verimli bir sonuç almak istiyorsanız özellikle yüksek besin kaynağı, vitamin ve mineral içeren gıdalara yönelmelisiniz.

Egzersiz yapın

Egzersiz yapmanın vücudumuz için önemli olduğunu biliyoruz fakat egzersiz için en iyi zamanın günü ilk saatleri olduğunu biliyor muydunuz? Sabahları yapacağınız birkaç dakikalık egzersiz vücudunuza ve ruh halinize iyi gelecektir. Böylelikle odaklanmanız artacak, daha çözüm odaklı olacak ve daha iyi hissedeceksiniz.

Kişisel sorunlarınızı işe başlamadan önce çözün

Ofis ortamında dikkatimizi dağıtan bir çok unsur var fakat böyle durumlar kısa süreli dikkat dağıtıcılar olduğu için işimize kaldığımız yerden devam edebiliyoruz. Halbuki önceki günden özel hayatımızla ilgili yarım kalan bir işimiz var ise bunu çalıştığımız esnada yapmaya çalışırsak, bu durum dikkatimizi dağıtmak için yeterli olacaktır. Dikkatimizin dağılmaması için bu gibi işlerimizi daha sonra yapmak üzere erteleyebiliriz.

mutluluk kapak fotoğrafları ile ilgili görsel sonucu

Meditasyon yapın

Egzersiz vücudumuzu şekillendirir. Meditasyon ise, zihninizi açarak, sorunlara ve insanlara karşı olumlu bir tutum edinmenizi sağlar. Uyandığınızda kendinize 15 dakika ayırın ve işlerin nasıl daha iyi gittiğine tanık olun.

Gün için hedeflerinizi belirleyin

Günlük planlarınızı konusunda organize olmanız, verimliliğiniz arttırmanız açısından önemli bir faktördür. Planlarınız konusunda yazılı bir liste oluşturursanız, zamanı da daha iyi yönetebilirsiniz. Sabah saatleri, günlük planlarınızı değerlendirmek için en iyi saatlerdir, dinlenmiş gözler, belki de size daha önceki günden daha farklı bir bakış açısı katacaktır.

Ekranlardan uzak durun

Gün içerisinde bir monitörün önünde 8 saat bir sandalyeye yapışmış vaziyette oturuyor iseniz, gözlerinize ve beyninize biraz izin vermeniz rahatlamanıza yol açacaktır. Kendinize ait olan bu zamanda, güneşin batışını izleyebilir, müzik dinlemek yerine dışarda kuşların cıvıltılarını dinleyebilirsiniz.
İlk zamanlarda bahsettiğimiz rutine alışmak zor olabilir ama denediğiniz zaman konsantrasyonunuzun, verimliliğinizin, üretkenliğinizin arttığını görecek ve daha olumlu bir insan olabileceksiniz.

23 ADIMDA ENERJINIZI ARTIRIN


ENERJİK OLMAK ile ilgili görsel sonucu


Yoğun iş temposu, günlük koşuşturmacalar derken bir bakmışsınız enerjiniz uçmuş gitmiş…
İşte bilim adamlarının zirvede tutmak için sıraladığı 23 öneri…
1- Cardiff Üniversitesi’ndeki araştırmaya göre her gün 40 gr. buğday, mısır vb. lifleri almalısınız. Çünkü bu tür lifler enerjiyi artırıyor ve stresi azaltıyor.

2- Sabahları çıkarken bir soğuk bir sıcak duş alın. Önce ılık bir suyun altında durun. Ardından suyun sıcaklığıyla oynayın. Ancak başınızı suyun altına sokmamaya dikkat edin. 5- 6 dakika bunu tekrarlarsanız, çıktığınızda kendinizi daha rahatlamış hissedeceksiniz.
3- Yapılan araştırmalara göre her dört kadından birinde demir seviyesinin düşük olduğu belirlenmiş. Bu da yorgunluk ve halsizlik yaratır. Bu yüzden daha fazla demir içeren yeşil sebze, kurutulmuş meyve ve tahıl gevreklerinden bolca tüketmelisiniz.
4- Daha bol balık, tavuk, peynir, fasulye ve yumurta yemelisiniz… Çünkü vücut için gerekli Omega 3 bu besinlerde bulunuyor. Bu hormon da beyindeki mutluluk merkezini harekete geçiriyor.
5- Günde 2 ya da 3 litre su içmelisiniz. Harvard Üniversitesi’nde yapılan araştırmaya göre bu oranlarda su içmek dayanıklılığı artırıyor, stresin azalmasına yardımcı oluyor. Ancak aklınızda bulunsun; fazlası da zararlı.
6- Dik durun. Kambur durmak kasların daha hızlı çalışarak yorulmasına sebep olur. Nefes almanızı zorlaştırır. Dik konumdayken daha rahat nefes alınır, oksijen akciğerlere dolar ve böylece kanın daha rahat dolaşması sağlanır…
7- Yapılan araştırmalara göre en sevdiğiniz müzikleri dinlemek stresi hafifletiyor ve yorgunlukla daha rahat savaşmamızı sağlıyor.
8- Dışarı çıkın. Sabah kalkınca yapacağınız ilk iş dışarı çıkmak olsun. Amerikalı bilim adamları doğal ışığın beyni harekete geçirdiğini ve seratonin salgılamasına yardımcı olduğunu söylüyor. Bu da mutluluğunuzu artıracaktır.
9- Mutlaka gün içerisinde şekerleme yapın… Amerika’daki beyin sağlığı araştırmacılarına göre, 30 dakikalık kısa bir uyku bile insanları performanslarını olumlu etkiliyor.
10- Vücudun asit oranını dengelemeniz gerekir. Gereğinden fazla şekerli yiyecekler ve peynir aside sebep olur ve enerjiyi emer. Bu yüzden sebze ve meyve salatalarını bolca tüketin.
11- Doktorlar sizi mutlu eden şeyleri hatırlamanız için sizi mutlu eden şeyleri bir deftere yazmanızı öneriyor. Bunları okudukça sizi neyin mutlu ettiğini daha iyi bulabilirsiniz.
12- Düzenli yemek yiyin. Yemekler arasındaki uzun aralıklar şekerin düşmesine, dolayısıyla enerjinizin azalmasına neden olur. Günde üç kez mutlaka yemek yiyin.
13- Kaslarınızı hissederek enerji sağlayın. Mesela iki elinizi göğüs hizasında birleştirin ve birbirine doğru itin. Ardından başınızın üstüne kaldırın ve bunu 5- 10 defa tekrarlayın.
14- Güne iyi bir kahvaltıyla başlayın. Süt, 150 gr yoğurt, 1 muz, tereyağ, bal, fındık ve cevizi karıştırıp yiyebilirsiniz.
15- Nefes alıp vermenin önemini mutlaka kavrayın. Derin nefes alıp vermek, nefes yolunuzu açacak ve daha çok enerji almanızı sağlayacaktır. Her saat üç ya da dört kere derin nefes alıp verin.
16- Cep telefonunuzu kapatın. Bırakın günün birkaç saatinde kimse size ulaşamasın. Gerekli oluğunda iş ve aileniz için kullanın.
17- Düzenli olun. Dağınıklık sizi strese sokacaktır. Gereksiz yere panik yaparsanız, bu stresle işleriniz yolunda gitmeyecektir. Bu kaosu yaşayıp stresinizi artırmayın…
18- Adımlarınızı artırın. Daha fazla yürüyüş yapın, bol bol merdiven çıkın. Olabildiğince hareketli olmaya özen gösterirseniz, kanın hızlı hareket etmesini, kaslara ve organlara giden oksijenin artmasını sağlarsınız. Bu da sizi rahatlatacaktır.
19- Magnezyum almaya dikkat edin. Sebzelerde, fındıkta ve tahıllı ekmeklerde bulunan bu vitamin size zindelik kazandıracaktır.
20- Yiyeceklerdeki enerjinin hızlı emilimini sağlayan Co- enzim Q10, vücudun ürettiği bir antioksidandır. Bu enzimin oluşmasını sağlayan yiyeceklere de brokoli, kahverengi şeker, kepekli ürünler, soya ve fındıktır.
21- Çok kafein ve alkol uykuyu engeller ve enerji veren B vitaminini emer. Haftada birkaç kez 1 ya da 2 kadeh şarabı geçmemeye, çay ve kahve tüketimini en aza indirmeye özen gösterin.
22- Bilgisayarla çalışırken mutlaka aralar verin. Japon araştırmacılar, bilgisayar önünde çok oturan insanların endişeli olma halinin arttığını, gözlerde problem yaşandığını ve beden ağrılarının çoğaldığını söylüyor.
23- Ve son olarak beyinsel anlamda rahatlamak ve yenilenmek için kendinize 20 dakika ayırın ve şunları yapmaya çalışın…
- Ilık sessiz bir yerde oturun ya da uzanın. Üzerinizde rahat kıyafetleriniz olsun ve gözlerinizi kapatın.
- Nefes alışverişinize odaklanın ve nefesinizin rahat olmasını sağlayın.
- Kendinizi nehir kenarında, yeşil çimenlerin üzerinde düşünün. Güneş parlıyor, kuşlar cıvıldıyor ve siz suyun akışını duyuyorsunuz.
- Suyun içinde ayağa kalkıyor, yüzünüzü güneşe dönüyorsunuz. Güneşin sizi enerjiyle doldurduğunu hissediyorsunuz. Derin bir nefes alıp, bu enerjinin içinize işlemesini sağlıyorsunuz.
- Vücudunuzun ve düşüncelerinizin pozitife dönüştüğünü hissettiğinizde yavaşça gözlerinizi açıyorsunuz.

(Alıntıdır)

FARKINDALIĞINIZI ARTTIRACAK 10 TEKNİK

farkındalık ile ilgili görsel sonucu



Farkındalık; yargısız bir şekilde şimdiki ana odaklanabilmek amacıyla, dikkatinizi toplayabilmektir
Fakat hayatımızı farkındalık ile bu şekilde yaşamayız. Genellikle otomatik pilotta yaşarız. Nasıl mı? Bu yazıyı okurken tam olarak kaç dakikalık süre içinde, yazının tam olarak farkındaydınız? Yazıyı okurken aklınız bir anıya veya bir düşünceye daldı mı? Sonuçta beyin okumaya devam etti değil mi. O anda yazıyı okuyordunuz. Ama her şey otomatik pilottaydı. Bu yaşamın her alanında böyledir.
Yemek yerken, televizyon izleyip o sırada yarınki toplantıyı düşünüyor olabilirsiniz. Kısaca yemek ve televizyon aslında sadece yardımcı oyuncu konumundadır. Bu bazı durumlarda gereklidir. Ama çoğu zaman harika anları kaçırırız.
Hayatı bir akşam yemeği kutlaması olarak düşünün. Şimdi o kutlamaya gittiniz ve insanlar eğleniyor. Ama sizin kafanıza hesabın ne kadar geleceği takıldı. Sürekli olarak bunu düşünmeye başladınız. Sonunda akşam yemeği bitti. Ama siz ne yemekten bir şey anladınız ne de müzikten.
Farkındalık, bireyin şimdiki anı hissederek yaşamasını, yargılarından arınmasını, düşünce ve duygularına mesafe koymayı öğrenmesini, kabullenme becerisini edinmesini hedefler.
O halde hayatın ve anın farkında olmak önemli.

İŞTE FARKINDALIĞINIZI ARTTIRACAK 10 TEKNİK

1- Bir seferde sadece bir şey yapın.
Suyun saf olmasının nedeni sadece su olmasıdır. Bir kaç şeyi aynı anda yapabiliriz ama bunu yaparken sadece birinin farkında olabiliriz. O halde televizyon izlerken telefonunuzda mesajlaşıp aynı anda evdeki arkadaşınızla konuşmayın. Sadece birini seçin ve konsantre olun.
2- Bir iş yaparken o işe konsantre olun, düşünerek ve yavaşça yapın.
Bir iş yaparken yavaş ve konsantre olmuş şekilde yapmak önemlidir. Bu egzersiz sayesinde o işteki farkındalığınız artacaktır.
3- Az ama öz yapın.
Bir günde pek çok şey yapabiliriz. Ama sadece bir kaçına konsantre olabiliriz. Günlük programınızı azaltıp daha çok konsantre olabileceğiniz faaliyetler seçebilirsiniz.
4- Yapacağınız işler arasına zaman koyun.
Bir iş bittikten hemen sonra diğerine geçmeyin. Molalar verin. Bu sayede kafanız o işteyken diğerine geçmiş olmazsınız. Hem de yoğunluk duygusundan kurtulup anın içinde kalabilirsiniz.
5- Anı yaşamak için kendinize 5 dakika zaman ayırın.
En azından 5 dakika hiç bir yorum yapmadan etrafınızı izleyin ve şimdiye konsantre olun.
6- An'a konsantre olun. Şimdiyi fark edin. 
7- Birisi ile konuşurken konuşulanlara konsantre olun.
İnsanlar sohbet ederken çoğunlukla sizi dinlemezler kafaları hep başka yerdedir. Bu sizin için de geçerli. O anlatırken dikkatinizi vererek dinlerseniz çok güzel bir farkındalık yaşamış olursunuz.
8- Her sabah 5 dakika nefes farkındalığı yapın.
Sabah kalktığınızda 5 dakika kadar nefesinizi takip edin. Bu egzersizi her sabah yapmaya çalışın
9- Yemeğinizi yavaş ve tadını fark ederek yiyin.
Bir elmanın tadını tarif etmeye çalışın şimdi. Elmayı ısırdıktan sonraki bu egzersiz sizin farkındalığınızı arttıracaktır.
10- Yavaş ve anda kalarak yaşayın, hayatın tadını çıkarın.
En önemlisi bu. Sakin ve yavaş hareket edin, telaşı bırakın ve hayatın tadını çıkarın.

Şu anı düşünün geçmişe veya geleceğe odaklanmayın. Sonuçta geçmişi değiştiremez ve geleceği bilemeyiz.

ALINTIDIR

Hayatınızı Değiştirebilecek 10 Güçlü Olumlama Cümlesi




Olumlamalar veya olumlu cümlelerin tekrar tekrar söylenmesi ruh halinizi çok daha yüksek seviyelere çıkarabilir.


Eğer hissettiğiniz gibi olduğunuza inanıyorsanız, hayatınız gerçekten de düşüncelerinizden ve duygularınızdan filizlenir. Olumlamalar veya olumlu cümlelerin tekrar tekrar söylenmesi ruh halinizi çok daha yüksek seviyelere çıkarabilir. Düşüncelerimizi kelimelere dökerek ve daha sonra da niyete çevirerek istediğimiz şeylerin gerçek olmasını destekleyebiliriz. Olumlamalar kendini geliştirmenin kanıtlanmış bir yöntemidir çünkü beynimizin yeni bir şekilde çalışmasını sağlarlar ve insanların hayatını değiştirebilirler. Bilimsel kanıtlar da kendinle pozitif konuşmanın beyinde değişiklikler yarattığını doğrulamaktadır. Aşağıdaki 10 güçlü olumlama hayatınızı değiştirebilir:


1- Büyük Şeyler Başarabilirim
En ilham verici olumlamalardan biri günlük olarak kendinize hayatınızda büyük şeyler başarabileceğinizi söylemektir. Tüm vizyonunuza ve hayallerinize odaklanın ve daha sonra bu vizyona duyguları ekleyin. Kendinize söyleyerek ve büyük şeyler başarabileceğinize inanarak bu durumu gerçeğe dönüştürebilirsiniz.

2- Bugün Enerji ve Neşeyle Doluyum
Neşe sizin içinizden gelir, dışarıdan değil. Ayrıca uyanır uyanmaz başlar. Dolayısıyla sabah kalktığınızda bu olumlamayı tekrarlamayı alışkanlık haline getirin.

3- Kendimi Olduğum Gibi Kabul Ediyor ve Seviyorum
Kendini sevmek, sevmenin en saf ve yüksek şeklidir. Kendinizi sevdiğinizde otomatik olarak kendinizi kabullenmeye ve kendinize saygı duymaya başlarsınız. Eğer yaptığınız şeylere özgüven duyar ve bunlardan gururlanırsanız kendinizde yeni bir ışık göreceksiniz. Böylece daha büyük ve güzel şeyler yapmak için cesaretiniz olur ve ilham alırsınız.

4- Vücudum Sağlıklı, Zihnim Parlak ve Ruhum Sakin
Sağlıklı bir vücut sağlıklı bir zihin ve ruhla başlar. Bunlardan herhangi biri olumsuz duygulardan zarar görürse, diğerleri de etkilenir. Hastalığın ve sağlığın bir numaralı kaynağı sizsiniz. Dünyadaki tüm sorunlara bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde size gelmeleri için verdiğiniz izni geri alabilirsiniz Hastalıklarınızı ve kusurlarınızı fethedebilir, her gün yenmeye devam edebilirsiniz.

5- Her Şeyi Yapabileceğime İnanıyorum
Bunu her gün kendinize söylemeniz gerekir. Çünkü hevesli kalmanız için çok önemli bir cümledir. Bunu söyleyerek her şeyi yapabilme, başarabilme yetisine sahip olursunuz

6- Şu An Olan Her Şey Benim Nihai İyiliğim İçin Oluyor
Kurbanlar, kazalar, tesadüfler yoktur. Siz ve çevrenizdekiler parçası olduğunuz şeyleri çekersiniz. Her şeyin gerçekleşmek için bir nedeni olduğuna ve mükemmel bir senkronizasyonla aktığına inanın. Gerçekleşen ve gerçekleşecek her şeyle barış içinde olun. Böylece korkularınız eriyip gider.

7- Hayatımın Mimarı Benim, Temelini Ben Attım ve İçindekileri Ben Seçtim
Her gün uyandığınızda kendinize bu cümleyi söyleyin. Her yeni gün yeni bir başlangıç sunar ve etrafınızdakiler üzerinde bir etki bırakır. Bu günü istediğiniz şekilde kullanabilirsiniz çünkü hayatınızın mimarı sizsiniz. Eğer gününüze olumlu bir düşünceyle başlarsanız gününüzü mükemmele dönüştürebilirsiniz.

8- Geçmişte Bana Zarar Verenleri Affettim ve Onlardan Sakince Uzaklaştım
Bu yapılanları unuttuğunuz anlamına gelmez ancak yaptıklarıyla ve aldığınız derslerle barışık halde olabilirsiniz. Affetme gücünüz hayatınıza devam etmenizi sağlar ve herhangi bir tecrübeye tepkiniz diğerlerinin sizin hakkında ne düşündüğünden bağımsızdır. 1000 kişiyi affetseniz ve hiçbiri sizi affetmese bile, onların aynı noktaya gelene kadar sahip olamayacağını bildiğiniz bir barış ve özgürlük hissi tadarsınız. Onları affetmek ayrıca size nasıl tepki verdiklerini de anında değiştirir.

9- Zorlukları Fethetme Yeteneğim Sınırsızdır, Başarma Potansiyelim Sonsuzdur
Basitçe şöyle söylenebilir: Kendinize koyduklarınız dışında hiçbir limitiniz yoktur. Nasıl bir hayat istiyorsunuz? Sizi durduran ne? Kendinize hangi engelleri zorluyorsunuz? Bu olumlama bütün sınırları fark etmenizi sağlar.

10- Bugün Eski Alışkanlıklarımı Bırakıyorum ve Yeni, Daha Olumlu Alışkanlıklar Ediniyorum
Zor zamanların hayatın geçici dönemleri olduğunu fark edin. Eski alışkanlıklarınızı bıraktıkça bunlar da geçecektir. İçinizde bulunan yaratıcı enerjiyle her şeye uyum gösterebilen bir varlık olmanız sizi sürekli yeni ve parlak fikirlere doğru götürüyor.


Alıntıdır

Sizi Rahatlatacak 3 Farkındalık Egzersizi

farkındalık nedir ile ilgili görsel sonucu

1. Nefes alma tekniği

Derin nefes alma ile ilgili bir çok tavsiye de bulunmuşuzdur fakat burada önemli olan nokta nefes egzersizi esnasında mümkün olduğunca zihninizdeki düşüncelerden kurtulmanızdır.
Nasıl yaparım?
1. Mümkün olduğunca derin nefes alarak akciğerlerinizi oksijen ile doldurun. Bunu yaparken aynı zamanda gülümsemeyi de ihmal etmeyin. Gülümseme esnasında yüzünüzdeki tüm kasların kasılışını ve bu halin size verdiği rahatlığı hissedin.
2. Sakinleştiğiniz hissettiğinizde, her nefes alıp vermenizde vücudunuzun enerji ile dolduğunu düşünün.
3. Nefes alıp vermeye devam edin. Gülümsemenin size kattığı pozitif enerjiyi akciğerlerinizden aldığınız nefes ile parmaklarınızdan başlayarak tüm vücudunuza yayıldığını ve stresten arındığınızı hayal edin.

2. Farkındalık egzersizi

Zihninizde düşünceler dolaşırken bütün her şeyi bir anda susturmak zor gibi gözükse de aslında da kolaydır. Beş duyunuzu tamamen sıfırlamanız ve Dünya ile gerçek bir bağ kurmanız tamamen sizin elinizde.
Nasıl yaparım?
1. Bir an yaptığınız her şeyi bırakın ve 5 duyunuza odaklanın. Görme, işitme, tat alma, koku alma ve dokunma duyularınızı teker teker deneyimleyin. İçinizi dolduran havanın ferahlığını ve kokusunu özümsemeye çalışın. Oturduğunuz yerin vücudunuza yaptığı hissi ve ayaklarınızı yer ile temasını hissedin.
2. Yolda yürüyorsanız, çevrenize karşı gözlerinizi dört açın. Gökyüzünün renginin güzelliğini, yoldan geçen arabaları ve insanları izleyin. Tüm yargılarınızdan kurtulun ve sadece ana odaklanın. Zihninizden geçenleri belli bir kalıba ya da iyi veya kötü olarak ayırt etmeye çalışmayın sadece olduğu gibi kabul edin.
3. Nerede olursanız olun sadece gülümseyin. Unutmayın gülümsemek hiç bir zaman size bir şey kaybettirmez.

3. Mola verin

Sürekli meditasyon yapmasanız bile gün içerisinde kendinize ayıracağınız kısa molalar ile stresinizi azaltıp rahatlamanızı sağlayabilirsiniz. Bu egzersizin amacı gün içerisinde yaşadığınız koşuşturmaca esnasında yorulan zihninizi bir nebze de olsa rahatlatmaktır.
Etrafınızda Dünya akıp giderken kendinizi ayıracağınız 2 dakikalık mola ile hem kendinizi pozitif bir bakış açısı katacak hem de üretkenliğinizi arttırabileceksiniz.
Nasıl Yaparım?
1. Kendinizi aşırı stresli veya kontrolden çıkmış hissettiğiniz zamanlarda yaptığınız ne var ise iki dakikalığına bırakın. Bu esnada kendinize sizi rahatlatacak bir bitki çayı yapabilirsiniz.
2. Bu mola esnasında tüm düşüncelerinizden uzaklaşmaya çalışın ve sadece yaşadığınız ana odaklanın. İçtiğiniz çayın tadının güzelliğini keşfedin mesela, bundan zevk almaya bakın. Derin nefes alın ve gözlerinizi kapatın, aldığınız nefesin tadına varın.
Yukarıda anlattığım 3 egzersizi günlük alışkanlıklarınız arasına katmaya özen gösterin. Kendinizi rahatlatın ve stresten arının.
Mutlu kalın.😊
ALINTIDIR

YENİAY BAŞAK BURCUNDA 20 EYLÜL 2017


Otomatik alternatif metin yok. 
Yeniay yeni başlangıçlar demektir.
Ama yeni başlangıçlar için sağlam bir temel gerekir.
Sağlam bir temeli atmak da, sağlam bir temizlikle gerçekleşir.
Dolayısıyla ilk önce içimize yönelip, şöyle güzelce bir bakmak gerekir.
Hayatımda beni rahatsız eden şeyler neler?
Huzurum için, arınmam için temizlemem gereken neler var?
Açın dolaplarınızı, kalbinizi, eski eşyalarınızı sakladığınız kutularınızı, anılarınızı.
Ne var ne yok gerekli gereksiz, herşeyi boşaltın ve arının.
Kırgınlıklardan, öfkeden, intikam arzularından, takıntılardan kurtulun.
Onları hepsi size zarar.
Allah herseyin gereğini bilir, herkese ektiğini biçtirir.
Bu yeniay güzel şeyleri ekmenin zamanı.
Bu yüzden kullanın bu anı.
Başak burcu mantık burcudur.
Kalbiyle değil, aklıyla hareket etmeyi sever.
Plan program yapar, düşünür tartar ve en uygun zamanı yakaladığında hedeflerini hayata geçirir.
Başak sezonundayız, bu yüzden gökyüzü bizlerden bu burcun özelliklerini tıpkı bir elbise gibi üzerimize geçirmemizi istiyor. Bir başak gibi hareket edip, onun gibi düşünmemizi istiyor.
Bu yeniay eski yaralarımızı şifalandırmamızı, bilinçaltımıza hapsettiğimiz köklü korkularımızdan arınmamızı talep ediyor.
Aksi taktirde, 'temelini sağlam attırmam, ayağını kaydırırım, binanı da yıkarım,' diye fısıldayan Satürn'le, önümüzdeki 6 ay içerisinde gerçeklerle yüzleşmek zorunda kalabilir ve onun yükü altında ezilebiliriz.
Satürn'ün yeniaya yaptığı bu zorlayıcı kare açıyı yenmenin en güzel yolu, yukarıda bahsettiklerimi yerine getirmek.
Büyümüş, olgun, akıllı ve sorunlarla nasıl başedilmesini bilen bir insan gibi davranalım ve içimzdeki bu gücü ortaya çıkaralım.

Yeniay Ritüeli

Hilali gökyüzünde gördüğünüzde, ışığın yüzünüze vuracağı şekilde karşısına oturun. (Eğer hilali göremiyorsanız, odanızın bir köşesinde de oturabilirsiniz.)
3 derin nefes alın.
Aldığınız nefeslerin diyaframdan olmasına özen gösterin. Karnınıza kadar oksijenin inmesini sağlayın.
Aldığınız her nefesinizle, hayatınzda olan birşey için şükredin ve verdiğiniz her nefesinizde hayatınızda artık olmasını istemediğiniz şeyi düşünün ve bedeninizden ayrılan nefesinizle birlikte, istemediklerinizden de ayrıldığınızı zihninizde canlandırın.
Beyin hayal ile gerçek arasında ayırım yapmayı bilmez. Bu yüzden her birimiz küçük birer yaratıcıyız. Düşüncelerimizle yarınlarımızı yaratıyoruz. Bu yeniay ile bilinçli bir şekilde yaratalım yarınları. 
Örnek mi ? Bolluk ve bereket için para tütsüsü yakın. 

İsterseniz saatinizi 10-15 dakikalığına kurabilirsiniz.
Bu 10-15 dakika boyunca zihninizi sakinleştirmenizi ve içinizdeki sesleri susturmanızı istiyorum.
Sonra sarmaşıklarla dolu olan karmaşık bir bahçeye adım attığınızı düşünün.
Bu bahçe sizin bahçeniz olacak ve her bir sarmaşık, bilinçaltınızda yer edinmiş köklü zehirli duygularınızı temsil edecek.
15 dakika boyunca bu sarmaşıkları kökünden kazırken, onlara 'sen içimdeki hangi duygumsun' diye sorun ve cevabın gelmesini bekleyin. Eğer sabırlı davranırsanız, sezgileriniz aracılığıyla cevaplara kavuşacaksınız. 
Bilinçaltı acıyla bilince ulaşır.
Acı bir duygudur ve duygular hissedilerek şifalanır.
İçinizdeki karanlıkları korkusuzce hissedin ve kendinizi özgürleştirin.
Bu yeniay size bu konuda yardımcı olmaya hazır.


ALINTI

Minimalizm Ile Hayatınıza Mutluluk Katın

tıkabasa gardrop ile ilgili görsel sonucu
Modern hayatın bitmek bilmeyen beklentileri, aile içi sorumluluklar, yetiştirmeniz gereken işler derken; her gün kendinizi fiziksel ve zihinsel bir kalabalığın içinde buluyorsunuz. Peki bu kalabalıktan arınmak ve kafanızı boşaltmak için hangi yöntemleri uyguluyorsunuz?
Kafanızda biriken düşünceler, çoğu zaman yorgun ve bitkin hissetmenizin sebebi olurken; bu yoğunluk esas yapmanız gerekenleri sürekli ertelemenizin de en büyük nedenlerinden biri. Zihniniz günden güne açık bir savaş alanına dönüşürken, artan stresle birlikte hafızanız zayıflıyor ve psikolojik yorgunluğunuz zamanla fiziksel yorgunluk olarak da baş gösteriyor.
Stres söz konusu olduğunda, farkındalık, stresle baş edebilmeniz için en büyük yardımcınız olarak karşınıza çıkıyor. Enerjinizi geçmişle ilgili negatif düşüncelere yönlendirmek ya da sürekli olarak geleceği planlamakla harcamak yerine, anda olmanızı sağlayacak minimalizm mutluluk önerileri ile daha mutlu ve huzurlu olmanız mümkün.

Paylaşarak Hafifleyin

Kafanızda sürekli aynı düşünceler dönüp durmaya başladığında, kendi düşüncelerinizden kurtulabilmek için uygulayabileceğiniz en etkili yöntem, sahip olduklarınızı paylaşmak; zamanınızı, sahip olduklarınızı ya da fikirlerinizi…
Fazla zamanınızı başkalarına yardım için kullanın, fazla kıyafetlerinizi ihtiyacı olanlarla paylaşın, artan yemeklerinizle evsizleri ya da ihtiyaç sahiplerini doyurun. Küçük ya da büyük diye düşünmeden; zamanınızı, kıyafetlerinizi ya da gerçekten ihtiyaç duymadığınız şeyleri paylaşarak mümkün olduğunca minimalizm odaklı yaşayın.  Kendinize, içinde bulunduğunuz şartlar ne kadar zor olursa olsun, her zaman daha zoruyla uğraşan birileri olduğunu hatırlatın ve enerjinizi bu kişilere yardım etmek için kullanın.
Maneviyata Önem Verin
Paranın mutluluğu satın alamayacağı gerçeği şurada dururken, çoğunlukla bir şeyler satın almaktan asla vazgeçmiyoruz. İndirim sezonları ile dolaplarımızı ve evlerimizi daha da kalabalıklaştırırken, bunların hiçbirinin bizi rahatlatmadığının farkına varamıyoruz.
Ne var ki eşyalara değil, insanlara değer vermek, daha sade ve mutlu bir yaşama yol almanızı sağlayabilir. Aşağıdaki sorulara vereceğiniz cevaplar, aslında sizin için minimalizm ve dolayısıyla huzur ve mutluluğun anahtarları.
Esas önemsediğiniz şey nedir?
Hayatınıza anlam katan değerler nelerdir?
Yanınızda kimleri görmek istiyorsunuz?
Sadeleştirin
Fiziksel dağınıklık aslında mental dağınıklığın da en büyük sebebi. Örneğin, minimal bir bakış açısıyla “kapsül gardırop” oluşturan kişiler, kendilerini her gün ne giyeceklerini düşünmek gibi uzun süreler ayrılan işlerden de kurtarabiliyor. Ya da asla kullanmadığınız renkli ve gösterişli mutfak eşyalarını mutfağınızdan çıkarmak, sizi bulaşık, temizleme, kurulama ve yerleştirme gibi işlere ayırdığınız vaktin azalmasını sağlayabiliyor. Dolayısıyla, daha minimal bir yaşam sürmek, zihninizin yanı sıra enerjinizi de daha faydalı şeyler için harcamanıza yardımcı oluyor.
Hayatınıza Minimalizmi Dahil Edin
Düşünün, yapmak zorunda olduğunuz daha az şey olsaydı nasıl hissederdiniz?
Pek çok insan, olumsuz düşünceler, kararsızlık, yürümeyen ilişkiler, alkol bağımlılığı, alışveriş bağımlılığı ya da herhangi bir şeyin fazla tüketimi gibi problemleriyle ilgili olarak terapiye başvuruyor. Zihin sağlığı söz konusu olduğunda, yavaşlamak ve sakinleşmek, aslında tüm problemlerinizin çözümünün temelinde yer alıyor. Derin nefes alma, meditasyon ve farkındalık; yalnızca daha sakin bir zihne değil, rahatlamış bir vücuda da sahip olmanıza yardımcı oluyor.
İnsanlar olarak sonsuz bir enerjiye ya da zaman sahip değiliz. Dolayısıyla enerjinizi ve zamanınızı neler için kullanmak istediğinizi, ilişkilerinizi, düşüncelerinizi ve hareketlerinizi özenle seçmenizde, fazlalıkları hayatınızdan çıkarmanızda fayda var.
Hayatınızı hemen sadeleştirmeye başlamak için:
Daha az stres yapın.
Daha az araba kullanın.
Daha az mesajlaşın.
Daha az konuşun.
Daha az yiyin.
Daha az…
Çünkü sadeliği benimsediğiniz minimalist bir zihinle daha mutlu ve huzurlu bir yaşama kavuşmanız mümkün.

Gülmenin İnsan Sağlığına 10 Faydası

gülen insanlar ile ilgili görsel sonucu

Gülmenin sağlığa sanıldığından daha fazla yararı olduğunu biliyor musunuz? ABD’de yapılan bir araştırmaya göre gülmenin stresi azaltmada etkili bir tedavi yöntemi olduğu ortaya çıktı.
Araştırma, şen bir kahkahanın beklentisinin bile, vücuttaki “kortizol”, “adrenalin” ve “dopamin”hormonlarının seviyelerini düzenlediğini gösteriyor. Hormonların düzenli çalışması bağışıklık sistemini koruyor ve kanseri önlemede yardımcı olabiliyor. Ayrıca gülme ağrıyı da azaltabiliyor.
Araştırmacılar, “Eğer kronik bir ağrı çekiyorsanız, tedavinize yardımcı olması için bir stand up izleyin ya da komedi filmine gidin” önerisinde bulunuyor. Çünkü hayata olumlu bakmak ve neşeli olmak ağrı toleransını yükseltiyor. Sadece 15 dakika bile içten gülmek, sıkıntıyı yüzde 10 oranında düşürebiliyor.
Gülme anında, tıpkı egzersiz sırasında salgılanan ve ağrının şiddetini azaltan endorfin hormonu gibi, vücutta kişinin kendisini iyi hissetmesine neden olan kimyasallar salgılanıyor.
İşte gülmenin zihin ve beden için faydaları:
  • Stres ve gerginlik azaltıyor
  • Vücudun ağrı toleransını artırıyor
  • Bağışıklık sistemini güçlendiriyor
  • Depresyonla savaşıyor
  • Hayattan zevk alma duygusunu ortaya çıkarıyor
  • Kan basıncını düşürüp kalp fonksiyonlarını iyileştiriyor
  • Kan şekeri seviyesini düşürüyor
  • İş ortamında iyimserlik , esneklik, öz-yeterlilik ve diğer olumlu duyguları pekiştiriyor
  • İlişkide mutluluğu sağlıyor
  • Güven oluşturup sosyal hayatta zorluklarla mücadele etmeyi kolaylaştırıyor.
Neşe ile kalın!

21 Günde Hayatınız Değişsin



Çok duygusal bir filmin en can alıcı sahnesini izlerken hepimizin gözleri dolar. Aslında filmin bir parçası değilizdir fakat zihnimiz bize oyun oynar. Zihnimiz geçmişte yaşadığımız deneyimlerimizle görsel öğeler arasında bağlantı kurarak davranışlarımızı yönlendirir.

Bazı telkinler ile zihnimizde plasebo etkisi yaratmamız mümkündür. Örneğin herhangi bir ağrımız olduğunda bir hap sayesinde tüm ağrılarımızın azaldığına inanırız. Aynı şey hipnoz için de geçerlidir. Kendimize söylediğimiz telkinlerin gücünü kullanarak biz de hayatımızı değiştirebiliriz.

Zihnimizi pozitif düşünceler ile telkin ederek kandırabilmemiz mümkündür. Uzmanların dediği gibi “Siz düşünün ve olsun”. Yoga felsefesine göre, insanın kendi içinde bir gerçeklik yaratarak, olumlama yapması sonucunda, bu gerçeklik hayatımıza dönüşüyor.

Bizlerde beynimize olumlu telkinler yaparak kendimizi, algılarımızı ve hayatımızı değiştirebiliriz. Siz sadece düşünün, zihnimiz onu gerçekleştirmek için kendisine bir yol bulacaktır.

Aşağıda bulunan 21 telkini, gün içerisinde kendinize boş olduğunuz anlarda söyleyin. Bir yere yazın, kendinize mail olarak gönderin veya aynanıza yapıştırın. 21 günün boyunca kendinizi olumlayın ve sonunda değişimi sonuna kadar hissedin.


Anı sevin, Hayatı Sevin, Kendinizi Sevin.

İşte hayatınızı değiştirecek 21 telkin
Ben huzurlu ve sakinim.
Her zaman sevilmeyi hak ediyorum.
Kendime güveniyorum.
İnsanların dikkatini çekiyorum.
Kendimi seviyorum ve onaylıyorum.
Vücudumla barışığım.
Geçmişin üzerimde hiç bir gücü yoktur.
Kendimi iyi hissediyorum.
Sevilmeye açığım.
Hayatımda sevgi dolu insanlar var.
Kendimi olduğum gibi kabul ediyorum.
Ben kabulleniciyim.
Minnettarım.
Diğer insanlar kolaylıkla ve zevkle beni seviyor.
Asla yalnız değilim.
Özgürce sevgimi ifade ederim.
Kendi hayatımdan sadece ben sorumluyum.
Benim içim ışık ve sevgi dolu.
Hayatımda sevgi dolu anlar istiyorum.
Ben sağlıklı ve güçlüyüm.
Ben hayallerimi, gerçeğe dönüştürebilirim.


ALINTI

Size Olumlu Düşünme Alışkanlığı Kazandıracak 10 Öneri


Pozitif düşünün, pozitif olsun!

Olumlu düşünme ile hayatınızda bulunan olumsuzluklara karşı alışkanlık geliştirebilirsiniz.

Kendinizi tanıyarak ve düşünce tarzınızı değiştirerek hayatınıza fark katabilirsiniz.
Kendinizi kötü hissettiğiniz zamanlarda iyi olmak için kullandığınız ilaçlar bile bazı zamanlarda olumsuzluklardan kurtulmanız için yeterli olmaz. Bu zor zamanları atlatabilmek ve hayatınızda karşınıza çıkan zorlukların üstesinden tam anlamı ile gelebilmeniz için olumlu düşünce büyük öneme sahiptir.
Pozitif düşünceyi hayatınızın bir parçası yapmak için sahip olduğunuz güce inanmanız gerekmektedir. Önemli olan tek şey inanmanız!
İnanırsanız her zorluğun üstesinden gelebilirsiniz. Tek yapmanız gereken olumsuz düşüncelerinizi bir yana bırakıp kendinizi olumlu düşünmeye yönlendirmek.Olumlu düşünmek için ne yapmalı ?

1. Öncelikle pozitif olmaya gayret edin

Sürekli aklınızda yapamam gibi düşünceler var ise, ilk iş bu düşüncelerden kurtulmanız gerek. Bu tarz olumsuz düşünceler sizi aşağı çekmekten başka bir işe yaramazlar.
Öncelikle olumsuz düşünceler yerine kendinizi daha iyi hissetmenizi sağlayacak düşünceler edinmelisiniz. Kendinizi “yapamam” düşüncesinden kurtarın ve elinizden gelenini en iyisini yapacağınızı düşünün.

2. Tüm olumsuz düşüncelerden kurtulun

Olumsuz duyguların sizi ele geçirmesine izin vermeyin. Güzel günler çok yakın ve tek yapmanız gereken şey denemek. Olumlu düşünmeyi kendinize bir alışkanlık haline getirin ama bu değişimin öyle bir anda olmasını da beklemeyin-sadece deneyin. Gün içerisinde bir kaç saat bile olsa bu düşüncelerden uzaklaşmanız, başlangıç için ufak ama hayatınız için büyük bir adım olacaktır.

3. Kendinizi güçlü ve başarılı hissetmenizi sağlayacak cümleler bulun

Kendinizi güçsüz hissettiğiniz zaman size mutlu ve güçlü hissettirecek cümleler edinirseniz. Kontrolün sizde olduğunun farkına varmanızda kolaylaşır.
Öncelikle eksik yönlerinizi netleştirin ve bu eksiklikten kaynaklı yaşadığınız olumsuz durumlara karşı sizi motive edecek herhangi bir söz bulun ve kötü hissettiğiniz anlarda kendinizi bu sözlerle telkin edin.

İnsanlar, olmak istedikleri kadar mutlu olurlar. A. Lincoln

4. Olumlama egzersizleri yapın

Olumlu düşünün, olumlu hissetmeye başlayın. Olumlama egzersizleri pozitif düşünmenize sağlayacak en önemli egzersizdir. Bu egzersiz ile size olumlu düşünceler çağrıştıran cümleleri gün içerisinde tekrar ederek kendinizi iyi hissetmenizin yolunu açmaya çalışıyorsunuz. Unutmayın ki istemek başarmanın yarısıdır. Olumlu düşünmenin gücüne inanırsanız isteklerinizin önündeki duvarların birer birer kalktığına şahit olacaksınız.

5. Başaracağınıza inanın

Mutlu olmanızı engelleyen şeyin genellikle karşılaştığınız olaylar ve insanlar olduğunu düşünürsünüz. Bu tamamen yanlıştır. Mutluluğu engelleyen tek şey sizin düşünceleriniz!
Bu yüzden inandığınız şeyleri değiştirmelisiniz. Bugüne kadar edindiğiniz deneyimleriniz ve yaşadığınız olumsuzluklar sizi bu duruma getirdi. Yaşadığınız her şey geçmişte kaldı artık sonuçları değiştirme zamanı, başaracağınıza inanın.




6. Hayatınızın kontrolünü ele alın

Olumlu düşünün dediysem olumsuz düşünceleri de boş verin demedim. Yaşadığınız sıkıntılarda yaptığınız hataların farkına varmak, neler yapabileceğinizi düşünmek, geleceğiniz için daha parlak bir yol sağlayacaktır. Böylelikle gelecekte yapabileceğiniz hatalardan kaçınmış olacak hem de pozitif düşünmeniz kolaylaşacaktır.

7. Kendinize şans tanıyın

Kendinizi üzgün veya yorgun hissedebilirsiniz. Böyle zamanlarda genellikle yaptığınız hatalara odaklanarak durumu üstesinden gelinemez hale getirebilirsiniz. Hatalardan ders almak ve yola devam etmek çok önemlidir. Hayatınızda hiç bir şey yolunda gitmiyor olamaz, yolunda gitmeyen şeylere değil yolunda giden şeylere odaklanırsanız emin olun kendinizi daha rahat hissedeceksiniz.

8. Geçmişten ders alın

Geçmiş geçmişte kaldı ve hiçbir şekilde değiştirmeniz mümkün değil. Yapabileceğiniz tek şey var o da geçmişten ders çıkarmaktır.
Geleceğe odaklanın yoksa geçmişin külleriyle uğraşırken karşınıza çıkacak önemli fırsatları kaçırabilirsiniz. Gücünüzün farkına varın ve kendinizi motive edin. Yaşadığınız olumlu olayları hatırladıkça zevk alırsınız, olumsuzları hatırladıkça “geçmişte kaldı” diye düşünür ve ders çıkarırsınız.

Sonuç olarak her iki durumda da geçmişin faydasını görmüş olursunuz. Bunu bu şekilde değerlendirin ve böyle düşünün, tabii abartmadan. Her şey geçmişte kalacak diye üst üste hata da yapmamak gerek.

9. Daha kötüsü olabileceğini unutmayın

Hayat yolunda iyi veya kötü bir çok olay ile karşılaşacaksınız. Bu yüzden başınıza gelen kötü durumların her zaman daha kötüsünün olduğunu unutmayın ve yaşadığınız hayata, soluduğunuz havaya minnet duyun.

10. Belki de bir fırsattır

Bazen yaşadığınız durumlar ne kadar olumsuz bile olsa sonucunda olumlu sonuçlar doğurabilir. Hiç sevmediğiniz bir işte çalışırken işinizden olmanız belki de yıllardır ertelediğiniz hayallerinizi gerçekleştirmeniz için size yeni bir başlangıç sağlayacaktır.

Sonuç olarak, kendinizi geliştirmek ve hayat kalitenizi yükseltmek isterseniz, olumlu düşünme alışkanlığını edinmelisiniz. Dünyayı pozitif bir pencereden seyretmenin siz de uyandıracağı huzura tanık olabilirsiniz. Düşüncelerin inançları şekillendirdiğini, inançların davranışları etkilediğini, davranışların da çevreyle kurulan iletişimin kalitesini belirlediği düşündüğünüzde, olumlu düşünme alışkanlığı edinmenin ne denli büyük bir öneme sahip olduğunu kavrayabilirsiniz.

ALINTI

Psikologlara Göre Daha Mutlu Bir İnsan Olmak İçin Yapmanız Gereken 7 Aktivite


1. Amaçlarınızın peşinden gidin.



Tıpkı çikolata ve fıstık ezmesi gibi, hayattaki amaçlarımız ve mutluluğumuz birbirini destekleyen ayrılmaz iki unsurdur. Bu süreç oldukça basittir: Mutlu insanlar hayat enerjisiyle dolup taşar ve bu enerji onların amaçlarına ulaşmasına yardım eder.
Psikologların söylediğine göre, bir amacı ne kadar kendimizin bir parçası olarak görürsek, o amaca ulaşmamız o kadar kolaylaşır çünkü ona ulaşmak için yaptığımız şeylere büyük bir enerji ile sarılırız. Zürih Üniversitesi psikologlarından Bettina Wiese: "Deneye dayalı araştırmalar gösterdi ki kişilerin kendileriyle özdeşleştirdikleri amaçları, kişinin amacına ulaşmak için geçirdiği süreç ile mutluluğu arasındaki bağı güçlendiriyor."

2. Yaptığınız işte anlam bulun.



1997 yılında, Yale Üniversitesi psikologlarından Amy Wrzesniewski ve arkadaşları, insanların mesleklerine nasıl yaklaştıkları hakkında detaylı incelemeleri içeren bir araştırmanın bulgularını yayınladı. Sonuca göre insanlar yaptıkları iş hakkında şu 3 yaklaşıma sahip olabiliyor:
• Bir iş: "Maddi getirilerine odaklan ve zevk almak/kendini tatmin etmek gibi unsurları düşünme çünkü bunlar seni daha mutlu bir insan yapmayacak."
• Bir kariyer: "Kendini geliştirmeye odaklan."
• Bir meslek: "Dünya için önemli bir şey yapmanın keyfini çıkar ve sosyal anlamda faydacı bir iş yapıyor olduğuna odaklan."
Sonuç: Yaptıkları işte anlam bulabilen insanlar daha mutlu.


3. Sevdiğiniz insanlarla sık sık zaman geçirin.



Bu başlık size bir falcının sözlerini çağrıştırabilir: "Sevdiğin kişilerle birlikte olacaksın." Fakat konu ile ilgili olarak yapılan araştırmaların söylediği de tam olarak bu. Sevdiğiniz -ve hatta yalnızca dayanabildiğiniz- insanlarla vakit geçirmek sizi daha mutlu bir birey haline getiriyor. Bununla beraber, sosyal bir ağın tam ortasında bulunmak ve çevrenizin insanlarla donatılmış olması da sizi daha mutlu bir insan haline getiriyor.


4. Uzun süreli bir ilişkiye sahip olun.



Geçtiğimiz günlerde The New York Times tarafından yayınlanan bir incelemeye göre: "Evli insanlar bekar insanlara göre daha mutlu ve hayatlarından daha memnun. Bu durum özellikle insanların 'yaşlanıyorum!' krizine girdikleri 30'lu yaşlarda çok daha net bir şekilde gözlemlenmekte."
Neden mi? İki insanın birlikteliği her zaman hayata karşı daha güçlü bir direnç ve küçük şeylerden mutlu olma arzusunu da beraberinde getiriyor.

5. Taze yiyecekler tüketin.



2013 yılında yayınlanan Many Apples A Day Keep The Blues Away isimli araştırmaya göre, her gün taze yiyecekler -özellikle meyve ve sebze- tüketmenin mutluluğunuz üzerinde doğrudan bir etkisi bulunuyor.
Araştırmaya göre, özellikle sebze ve meyve tüketen genç insanların diğerlerine göre daha mutlu olduğu birçok deneyle kanıtlanmış durumda.

6. Spor yapın.




Hollanda'da 16 ile 65 yaş arası 8000 kişi ile gerçekleştirilen bir araştırma sonucunda sporun mutluluk üzerindeki etkileri hakkında oldukça ilginç ve kapsamlı bulgulara ulaşıldı. Araştırmanın en dikkat çekici cümlesi şu şekilde: "Spor yapan insanlar diğerlerine göre daha mutlu ve hayattan daha çok zevk alıyor." Ünlü psikolog Walter Mischei'ye göre, eğer spor yapmak istiyorsanız fakat buna 'vaktim yok' diyorsanız, bu kendinizi aldatmaktan başka bir şey değildir çünkü her insanın en azından 20 dakika düşük tempo koşu yapmaya vakti vardır.

7. Deneyim satın alın.



Harvard Üniversitesi psikologlarından Daniel Gilbert'a göre, eğer para mutluluk satın almıyorsa, o halde bu para yanlış bir şekilde harcanıyor demektir. Doktorun söylediğine göre paramızı bizi mutlu edecek deneyimleri satın almak için harcamalıyız.
Amerika'da yürütülen bir çalışmada 1000 kişiye sorular soruldu ve bu kişilerin %57'si, paralarının karşılığında bir seyahat veya konser gibi deneyimsel bir aktiviteye katıldıklarında daha mutlu olduklarını söyledi. Doktorların şiddetle tavsiye ettiği de aslında bu: Örneğin bir araba almaktan ziyade dünya turuna çıkın. İnsanlar deneyimleri daha çok sever çünkü onları hatırlamak ve zihnimizde her zaman yaşatmak gibi bir yeteneğimiz bulunmakta.
Gilbert: "Yeni aldıkları evlerinin zeminini nasıl kaplatmaları gerektiği hakkında günlerce düşündükten sonra yeni bir Güney Amerika usulü tarzı seçen ve zemini büyük bir iştahla kaplatan ev sahipleri için, aradan geçen birkaç hafta sonrasında o zemin asla farketmedikleri sıradan bir şey haline geliyor. Bunun aksine, Safari'ye çıkan ve bir bebek çitanın gün doğumuyla birlikte koşuşunu gören insanlar, bu anıyı zihinlerinde her zaman canlı tutuyorlar ve o an sahip oldukları mutluluğu içlerinde yaşatıyorlar."

Negatif Heyecanlara Yönelik Yaklaşımlar






“Negatif heyecanlar” terimi tüm şiddet ve depresyon heyecanlarını ifade eder. Kendine acıma, öfke, şüphe, korku, tedirginlik, sıkıntı, güvensizlik, kıskançlık ve diğerleri gibi. İnsan bu negatif heyecan ifadelerini, sıradan bir biçimde, oldukça doğal ve hatta gerekli bir şeymiş gibi algılamak eğilimindedir. Büyük sıklıkla da, bu heyecanlar, “samimiyet” olarak adlandırılır. Elbette ki, bunun samimiyetle ilgisi yoktur; bu heyecanların ifadesi sadece insandaki bir zayıflığın, kötü huyun ve kederini kendine saklama kapasitesinin yetersizliğinin sembolüdür. İnsan bunu, bu anlatıma karşı çıkmaya çabalarken idrak eder ve buradan bir başka ders daha çıkarır. Mekanik tezahürlerle (görünümlerle) ilişkili olarak; onları gözlemlemenin yeterli olmadığını, onlara karşı direnmenin şart olduğunu, çünkü insanın direnç göstermeden onları gözlemlemesinin imkansız olduğunu idrak eder. Bunlar, öylesine çabuk, öylesine alışkanlık eseri ve öylesine fark edilmez bir biçimde ortaya çıkarlar ki, insan onlara engel olmak için yeterli çabayı göstermezse, onların farkına bile varmayabilir.


Bu negatif heyecanlar çok kötü fenomenlerdir ve yaşamımızda çok büyük yer tutarlar. Pek çok insanın tüm yaşamlarının bu heyecanlar tarafından düzenlendiği, kontrol edildiği ve sonunda da yine onlar tarafından berbat edildiği söylenebilir. Aynı zamanda, negatif heyecanlar yaşamlarımızda yararlı bir rol de üstlenmezler. Çevre koşullarına alışmamıza yardımcı olmazlar, bizi bilgilendirmezler, makul bir şekilde yönlendirmezler. Tam tersine, tüm zevklerimizi yok edip, yaşamı bizim için bir yük haline getirirler ve gelişme olasılığımıza büyük bir başarıyla son verirler. Çünkü yaşamımızda negatif heyecanlardan daha mekanik olan hiçbir şey yoktur.


Negatif heyecanlar, asla kontrolümüz altına girmezler. Negatif heyecanlarını kontrol edebildiklerini ve ancak kendi istedikleri bir zamanda açığa çıkardıklarını sanan insanlar sadece kendilerini aldatırlar. Negatif heyecanlar özdeşleşmeye bağlıdırlar; eğer özel bir durumda özdeşleşmenin üstesinden gelinirse , yok olurlar. Negatif heyecanlarla ilgili en garip ve fantasik gerçek ise, insanları aslında onlara tapmasıdır. Sıradan, mekanik insan için en zor şey; kendisinin ve başkalarının negatif heyecanlarının her ne olursa olsun herhangi bir değerleri olmadığını ve herhangi bir asil, güzel veya güçlü bir şeyi içermediklerini idrak etmektir. Gerçekte negatif heyecanlar, zayıflık ve büyük çoğunlukla da histeri, cinnet ya da suç başlangıcından başka bir şey içermezler. Onlarla ilgili tek şey, yararsız oluşları ve hayal kurma (imajinasyon) ve özdeşleşme(*) (eşkoşma, idantifikasyon) yoluyla yapay olarak yaratılırlarken, hiçbir kayıp olmaksızın -ki bu, insanın sahip olabileceği tek kaçış şansıdır- tahrip edilebilmelerinin mümkün oluşudur.


Aslında, negatif heyecanlar üzerinde sandığımızdan çok daha fazla güce sahibiz, özellikle de onların ne kadar tehlikeli olduklarını ve kendileriyle mücadele etme gereksiniminin ne kadar acil olduğunu zaten bildiğimiz zamanlarda. Fakat yine de bu heyecanlar için pek çok bahane bulur, kendine acıma ya da bencillik denizlerinde yüzmeye devam eder, kendimiz dışındaki her şeyde bir kusur ararız.


(*) Özdeşleşme: insanın yaşamının yarısını kendisi ile geçirdiği tuhaf bir durumdur; yaşamın diğer yarısı ise tam bir uykuda geçmektedir. İnsan herşeyle özdeşleşir; söyledikleriyle, hissettikleriyle, inandıklarıyla, inanmadıklarıyla, diledikleriyle, dilemedikleriyle, kendisini cezbeden şeylerle, kendisinde nefret uyandıran şeylerle. Herşey o olur ya da daha doğrusu, o herşey olur. Sevdiği her şey olur ve sevmediği her şey olur. Bu demektir ki özdeşleşme durumunda insan kendisini özdeşleştirdiği nesneden ayrı tutma becerisini gösteremez. İnsanın özdeşleştirmeyi başaramadığı en küçücük bir şeyi bile bulmak çok güçtür. Aynı zamanda, özdeşleşme durumunda, insanın mekanik reaksiyonları üzerindeki kontrolü diğer zamanlardakinden çok daha azdır.


ŞUURLULUK VE FONKSİYONLARI


Negatif heyecanlar hususunda daha fazla bir şeyler söylemeden önce, bizim insanı ele alış çalışmamızın üzerinde temellendiği ana görüşü kısaca özetlemek gerekli olacaktır. Bildiğimiz kadarıyla, insan tamamlanmış bir varlık değildir; doğa onu belli bir noktaya kadar geliştirir ve sonra ya kendi çaba ve araçlarıyla daha da ileri gitmesine, ya da doğduğu gibi yaşaması ve ölmesine izin verir. İnsan, kendisine, sahip olmadığı ve tamamlanmış bir varlık seviyesine gelmedikçe de asla olamayacağı pek çok güçler, yetenekler ve özellikler atfeder (yakıştırır). İnsan aslında bağımsız hareket kabiliyeti olmayan, dışsal etkiler tarafından çalıştırılan bir makine olduğunu idrak etmez. İnsanın kendisine yakıştırdığı ama sahip olmadığı en önemli özelliklerden biri de şuurluluktur. Şuurluluktan kastımız; insandaki bir tür uyanıklık hali, kendisinin, kim olduğunun, ne hissettiği ya da düşündüğünün veya şu anda nerede olduğunun farkında oluş halidir.


İnsanın her zaman eşit derecede şuurlu olmadığını ve bizim insanı ele alış yöntemimize göre, şuurluluğun dört haline sahip olduğunu anımsamalısınız. Bu haller: 1. uyku; 2. uyanıklık durumu veya görece şuurluluk; 3. şuurluluğun üçüncü hali(*) veya öz-şuurluluk; 4. şuurluluğun dördüncü hali veya objektif (nesnel) şuurluluktur, fakat sıradan yaşamında, insanın objektif şuurluluk hakkında herhangi bir şey bilmesi ve bu yönde herhangi bir deneme yapması olası değildir. Aslında insan sadece iki aşamada yaşamaktadır: Yaşamının bir kısmı uykuda geçer ve diğer kısmı ise uyanıklık durumu olarak adlandırılan, ancak gerçekte uykudan çok da büyük bir farkı olmayan bir aşamada geçer. Şuurluluktan bahsettiğimizde, bu nedenle, sıradan uyanıklık durumumuzdan çok daha yüksek dereceli bir şuurluluk halini kastediyoruz. Bu hal (uyanıklık durumu) üzerinde bir kontrole sahip değiliz; fakat onun hakkındaki düşünme biçimimiz üzerinde belli bir kontrolümüz ardır ve düşünce sistemimizi bizi şuurluluğa ulaştıracak bir tarzda inşa edebiliriz. Düşüncelerimize bir şuurluluk anında sahip olacakları bir yön vererek şuurluluğa varabiliriz. Bu pratiği kendini anımsama olarak adlandırıyoruz.


(*) Bu üçüncü şuur durumu, yazarın diğer eserlerinde kendi kendini hatırlama, sübjektif şuur veya varlık şuuru olarak da tanımlanmıştır.


Daha da ileri giderek insan üzerindeki çalışmamızla ilişkili olarak, insan makinesinin dört temel işlevini -düşünme, hissetme, hareket ve içgüdü- anlamamızın şart olduğundan ve bunların tezahürlerinde şuurluluğun her üç aşamasında ortaya çıkan nitelik farklılıklarını gözlemlemeye çalışmanın zorunluluğundan bahsettik. Bu dört işlevin tümü de, tezahürleriyle, kendilerini uykuda ortaya çıkarabilirler, fakat bu tezahürler tutarsızdırlar, güvenilir değildirler; hiçbir şekilde kullanılamazlar, kendi başlarına hareket ederler. Göreceli şuurluluk ya da uyanıklık durumunda, uyum (orientation) programımıza bir dereceye kadar hizmet edebilirler. Buların sonuçları karşılaştırılabilir, doğrulukları ispat edilebilir, yanlışları düzeltilebilir.


Bu tezahürlerin pek çok illüzyon yaratabilmelerine karşın, şu anki sıradan düzeyimizle yapacak başka hiçbir şeyimiz yoktur ve elimizde olanla en fazla ne yapabilirsek onu yapmakla yetinmek zorundayız. Eğer bu aşamada yapılan yanlış gözlemlerin, yanlış teorilerin, yanlış hesaplamaların ve sonuçların niceliğini bilmiş olsaydık, kendimize inanmaktan tümüyle vazgeçerdik. Ama insanlar gözlem ve teorilerinin ne kadar aldatıcı olduğunu idrak etmezler ve ve onlara inanmaya devam ederler. İşte, insanın şuurluluğun ya da benlik şuurunun üçüncü aşamasına ait küçük kıvılcımlarla bağlantılı olan işlevlerinin (fonksiyonlarının) kendilerini açığa çıkardığı o nadir anları gözlemlemesine engel olan budur.


İşlevlerin gözlemlenmesi uzun iştir. Her biri için pek çok örnek bulmak gerekir. Çalışma sırasında, her şeyi aynı düzeyde göremeyeceğimizi, kendi kendimizi tarafsız olarak gözlemleyemeyeceğimizi görmeye başlarız. Bazı işlevlerimizin doğru olduğunu, diğerlerininse çalışmanın görüş açısına ters düştüklerini kaçınılmaz bir biçimde anlarız. Ve bir amacımız olmak zorundadır, aksi taktirde hiçbir çalışma hiçbir sonuç veremez. Uykuda olduğumuzu idrak edersek, amaç uyanmaktır; makine olduğumuzu idrak edersek, amaç makine olmaya son vermektir.


Daha şuurlu olmak istiyorsak, bizi kendimizi anımsamaktan alıkoyan şeyin ne olduğu konusunda çalışmalıyız. Bu yüzden işlevlerimizin, kendini anımsama açısından yararlı mı, zararlı mı olduklarına bakarak bu işlevlere belli bir değer biçme ölçüsü geliştirmek durumundayız.


İşlevleri kendiniz için gözlemlerken ciddi bir çaba gösterirseniz, bir şeyi idrak edeceksiniz. Sıradan bir biçimde ne yaparsanız yapın, ne düşünürseniz düşünün, ne hissederseniz hissedin, kendinizi anımsamadığınızı idrak edeceksiniz. Aynı zamanda, yeterince uzun bir süre içinde, yeterince çaba gösterirseniz, kendini anımsama kapasitenizi arttırabileceğinizi keşfedeceksiniz. Kendinizi daha sık, daha derin anımsayacaksınız; tıpkı şuurluluk fikri gibi, çalışma fikri gibi ve benlik çalışması fikri gibi daha pek çok fikirle bağlantılı olarak kendinizi anımsamaya başlayacaksınız.


Soru şu olmalı: Kendimizi nasıl anımsayacağız, kendimizi daha uyanık bir hale nasıl getireceğiz?


Negatif heyecanlar hakkında ciddi bir biçimde düşünürseniz, bizi kendimizi anımsamaktan alıkoyan esas faktörlerin onlar olduğunu anlayacaksınız. Bu nedenle bir şey, diğeri olmadan süremez. Kendinizi daha fazla anımsamadan, negatif heyecanlarla mücadele edemezsiniz ve negatif heyecanla mücadele etmeden de kendinizi daha fazla anımsayamazsınız.


ÖFKENİN NEDENLERİ KENDİMİZDEDİR


Negatif heyecanlarla mücadeleye başlamadan önce faydalı tek bir negatif hecanın bile var olmadığını idrak etmek şarttır. Tüm negatif heyecanlar eşit derecede kötüdürler ve tümü de zayıflık simgesidirler. İkinci olarak da onlarla mücadele edebileceğimizi, gerçek bir merkezleri olmadığı için fethedilip tahrip edilebildiklerini idrak etmeliyiz. Gerçek bir merkezleri olsaydı, hiçbir şansımız olmazdı; sonsuza dek negatif heyecanların egemenliği altında kalırdık. Şansımız varmış ki, negatif heyecanlar tahrip edilip, kaybolabilen yapay bir merkez üzerinde var oluyorlar. Ve bu merkez yıkıldığında da kendimizi çok daha iyi hissediyoruz. Bunun mümkün olabileceğini idrak etmek bile çok büyük bir aşamadır; fakat bu konuda o kadar çok kanaat, önyargı ve hatta ilke sahibiyiz ki, negatif heyecanların gerekli ve mecburen oldukları fikrinden kurtulmamız çok zor. Kendimizi ifade edebilmek veya diğer pek çok şey için negatif heyecanların gerekli, kaçınılmaz ve hatta yararlı olduklarını düşünmeye devam ettikçe hiçbir şey yapamayız. Negatif heyecanların hiç de yararlı olmadıklarını, yaşamımızda hiçbir faydalı işlevlerinin olmadığını ama yine de, aynı zamanda tüm yaşantımızın onlar üzerine kurulu olduğunu idrak edebilmek için belli bir mental mücadele vermek şarttır. Kimsenin idrak etmediği budur işte.


Negatif heyecanların koşullar yüzünden ortaya çıktıklarını sanmak en güçlü illüzyonlarımızdan biridir ve bu koşullara tam tamına uygun düşen “mükemmel bir neden” bularak, kendimizi kızgın hissettiğimizden bahsederiz, fakat tüm negatif heyecanlar; bizde, bizim içimizdedirler. Onlarla mücadele etmeye başlamadan önce, kızgın olmak için uygun nedenler olmadığını idrak etmeliyiz. Negatif heyecanların başka insanların hataları yüzünden ya da koşulların bozukluğu yüzünden ortaya çıktığını düşünürüz ve böyle düşünmeyi severiz. Bu bir illüzyondur. Öfkem bir nedenden kaynaklanmıyor, öfkemin kaynağı benim içimde. Öfkeniz bir nedene bağlı değil, kaynağı sizde. Negatif heyecanların kaynağı dışsal nedenlere bağlı değildir, içimizdedir. Bir başkasının eyleminin ya da belirli koşulların bende negatif bir heyecan yaratmasını gerektirecek tek bir kaçınılmaz neden bile yoktur. Bu sadece benim zayıflığımdan kaynaklanır.


Kendinizi gözlerseniz, nedenler hep aynı kalsa da, sizde bazı zamanlarda negatif bir heyecan yaratırlarken, diğer zamanlarda böyle bir negatif heyecan yaratmadıklarını göreceksiniz. Bunun nedeni, negatif heyecanın gerçek kaynağının sizde olduğu ve dışsal olayın sadece görünürdeki neden olduğu şeklinde açıklanabilir. Eğer bir iyilik hali içindeyseniz, kendinizi anımsıyorsanız, özdeşleşmiyorsanız, o zaman –göreceli konuşarak ve felaketleri bertaraf ederek- dışarda olup biten hiçbir şey sizde negatif heyecanlar yaratamaz. Oysa kötü bir ruh hali içindeyseniz, özdeşleşiyorsanız, hayaller ya da benzeri şeyler içinde dalıp dalıp gitmişseniz, o zaman küçücük bir tatsızlık bile sizde şiddetli negatif bir heyecana neden olabilir.


Negatif heyecanların bir dış neden sonucu ortaya çıktığı gösterilmeye çalışılırken, bir arkadaşın ölümü ve diğer elemli olaylarda duyulan acı ile ilgili sorular sorulur bazen. Acı kendi içinde negatif bir heyecan değildir ancak acıyla özdeşleşirseniz negatif bir heyecan yaratabilir. Acı, gerçek olabilir; negatif heyecan ise gerçek değildir. Ne de olsa, acılar yaşamın çok küçük bir kısmını, negatif heyecanlar ise büyük bir kısmını –yaşamnı tümünü- işgal ederler. Peki neden? Çünkü onları (negatif heyecanlarımızı) haklı çıkarırız da ondan. Onların bir dış nedenden kaynaklandıklarını düşünürüz. Negatif heyecanlarla ve özdeşleşme ile dolu olan insanların, tabii ki, diğer insanlarla da benzer reaksiyon yaratacakları beklenebilir, ama insan böylesi durumlarda, kendini anımsama ve özdeşleşmeme yoluyla kendisini soyutlamayı (izole etmeyi) öğrenmek zorundadır. Aynı zamanda soyutlanmanın (izolasyon) kayıtsızlık anlamına gelemediğini de idrak etmelidir. Negatif heyecanların dış nedenlerden kaynaklanmadıklarını bildiğimizde, çoğu yok olur. Fakat negatif heyecanlara sahip olmak istemiyorsak, onların dışsal nedenler yüzünden ortaya çıkamayacaklarını iyice anlamak zorunda oluşumuz ilk koşuldur. Negatif heyecanlar genellikle oradırlar, çünkü biz onlara izin veririz, varlıklarını dışsal kaynaklara bağlayarak açıklarız, böylece de onlarla mücadele etmemiş oluruz. Negatif heyecanlar, hayal kurmadan var olamazlar. Sadece bir kederli durumdan dolayı acı çekmek negatif heyecan değildir, fakat hayal kurma ve özdeşleşme işin içine girdiği zaman acı negatif heyecan haline gelir. Heyecansal acı, tıpkı fiziksel acı gibi kendi başına negatif heyecan değildir, fakat onun üzerinde her türlü süslemeyi yapmaya başladığımızda, negatif heyecan haline gelir. Daha sonra, heyecanların kendileriyle mücadele yöntemlerinden bahsedebiliriz, çünkü değişik heyecanlar için pek çok ve çok kesin yöntemler vardır, ama öncelikle özdeşleşme ve hayal kurma (imajinasyon) ile mücadele etmelisiniz. İnsanlar hayal kurma (imajinasyon) sözcüğüne yaratıcı veya seçici yetenek anlamında oldukça yapay ve hiç de hak etmediği bir anlam yüklerler. Hayal kurma, kontrol edilemeyen yıkıcı bir yetenektir. Kendimizi mutlu etmek için bir şeylerin hayalini kurmaya başlarız ve kısa süre içinde ona inanmaya –en azından bir kısmına- başlarız. Hayal kurma genellikle insanın kendisine, sahip olmadığı bir bilgiyi, bir gücü, bir niteliği yakıştırmasından ibarettir. Bu, tehlikeli bir hayal kurma biçimidir; öte yandan sadece zihne düşüncelerin gelmesine izin vermek ya da gündüz düşü, özdeşleşmeden bağımsız olabildikçe, zararsız, hatta eğlenceli olabilir. Özdeşleşme ve hayal kurmaya karşı verilen bu mücadele, her zaman rastlanan türden pek çok negatif heyecanı tahrip etmeye her halükârda en azından hafifletmeye yeterlidir. İşte bununla başlamalısınız, çünkü ancak özdeşleşmeyle bir dereceye kadar mücadele edebildiğinizde ve negatif imajinasyondan vazgeçtiğinizde, negatif heyecanlara karşı daha güçlü yöntemler kullanmaya başlamak mümkün olacaktır. Özdeşleşme ve hayal kurmaya tümüyle son verilmelidir. Bu yapılmadıkça ileri yöntemleri çalışmak yararsızdır. Hayal kurmaktan vazgeçmeye çalışırsanız, gerçek hisleri kovma tehlikesi de söz konusu değildir; hislerimiz gerçekse, zaten bertaraf edilemezler. Negatif bir imajinasyona bir son verebilirsiniz ve sırf özdeşleşme üzerinde yapılan bir çalışma bile, negatif imajinasyona son verecektir. Ama negatif heyecanların kendilerine karşı verilen gerçek savaş daha sonra başlar. Bu savaş doğru anlama esasına dayalı bir savaştır. Herşeyden önce, negatif heyecanların nasıl ortaya çıktılarını, ardında neyin yattığını, ne kadar yararsız olduklarını ve onlara sahip olmakla elde edeceğiniz zevkten ne kadar kayba uğrayacağınızı anlama esasına dayalı bir savaş. Ne kadar kaybedeceğinizi idrak ettiğinizde, belki o zaman bu konuda bir şeyler yapabilecek kadar bir enerjiye de sahip olacaksınız.



P.D. Ouspensky