Booking.com

BIRAK GİTSİN!....


DOLUNAY RESMİ ile ilgili görsel sonucu

DOLUNAY RİTÜELİ

Sonra bir kağıda dolunay saatine niyet ederek ya da kağıda dolunay saatini ekleyerek hayatınızdan gitmesini istediğiniz her şeyi yazın tabii olumlamaları ile (Örn; değersizlik duygumdan kurtuluyorum…Ben evrenin eşsiz bir parçasıyım, çok değerli ve özgüven sahibiyim gibi). Yazdıklarınız ve düşüncelerinizde gelecek zamanı değil şimdiki zamanı kullanın. Sonra yazdıklarınızı 3 kere okuyun kağıdı katlayıp kalbinizin üzerine koyun ve niyet edin: ‘Allah’ım bana artık hizmet etmeyen ne varsa yazdım. Senin gücün, kuvvetin ve merhametin sonsuz. Kendimi senin ışığına açıyorum ve hizmet etmeyen her şey senin ışığın ile dönüştü biliyorum. Her mucize için çok teşekkür ederim…‘

Son olarak kağıdı yakıyoruz ve küllerini ister doğaya, ister suya karıştırıyoruz. (Evde lavabodan su ile akıtabilirsiniz). Ve en önemlisi yazdıklarımızı artık düşünmüyoruz,

7 günde Einstein gibi olmak mümkün mü?


beyin resmi ile ilgili görsel sonucu
Hangimiz bir gün yataktan kalkıp da daha akıllı olduğumuzu görmek istemeyiz ki? Bu dilek her ne kadar ütopik olarak görülse de bir bilim adamının yöntemi, 1 hafta gibi kısa bir sürede, zekayı yüzde 40 oranında artırmanın mümkün olduğunu ortaya koydu.

Beynin herhangi bir kas gibi olduğunu ve egzersizlerle güçlenebileceğini öne süren İskoçya'daki Edinburgh Üniversitesi'nin Biyomedikal Bölümü'nden Prof. Mark Lythgoes'in 1 hafta süren programı BBC'de yayınlandı.

Programa katılan 100 kişinin IQ'larında, yüzde 40 oranına varan artış görüldü. Bu artış katılımcıların programa katılmadan önce girdikleri testle, programdan sonra uygulanan test sonuçları karşılaştırılarak elde edildi.

İşte bir haftalık program

Cumartesi: Dişinizi her zaman kullandığını elinizle değil, diğeriyle fırçalayın. Ve gözünüzü kaparatak duş alın.
Pazar: Sabah saatlerinde bulmaca çözün. Ve kısa yürüyüşe çıkın.
Pazartesi: Akşam yemeğinde yağlı balık yiyin. İşe ya yürüyerek ya bisikletle ya da daha önce kullanmadığınız bir araçla gidin.
Salı: Sözlükten bilmediğiniz sözcükleri öğrenin. Ve bunları günlük konuşmanızda kullanmaya çalışın.
Çarşamba: Yoga, Pilates ya da meditasyon derslerine katılın. Daha önce tanımadığınız bir insanla konuşun.
Perşembe: İşe daha önce kullanmadığınız bir yoldan gidin. Televizyondaki ciddi bilgi programlarını izleyin.
Cuma: Alkol ve kafein tüketmekten kaçının. Alışverişe çıkarken listeyi ezberlemeye çalışın.

Kaynak: The Guardian-Men's Health

BU KİTAP AKLINIZI BAŞINIZA GETİRECEK!

İnternetten beynin nasıl çalıştığı üzerine makale okuduğunuza göre, beyninizle "seviyeli bir birlikteliğiniz" var demektir:) Sizi tebrik ediyor, devamını diliyoruz.

Beynin nasıl çalıştığını kapsamlı ve anlaşılır bir şekilde öğrenmek istiyorsanız, "aklınızı başınıza getirecek" bir kitap önereceğiz.

Bu kitap beyninizi "işletmek" için yazılmış, bir beyin kılavuzu.

HER ŞEY BEYİNDE BAŞLAR: AKLINIZI BAŞINIZA TOPLAMA KİTABI!

"Beyni başarı için çalıştırmak" üzerine yazdığı kitaplarla tanınan Mümin Sekman, yeni kitabında "beyni başarıyla çalıştırmak" konusunu ele aldı.

Her Şey Beyinde Başlar adlı kitap, "beyin nasıl çalışır, nasıl daha iyi çalıştırılır?" konusunu anlatıyor. Kitabın kapak tasarımı Hollywood filmlerinin afişlerini yapan Emrah Yücel'e ait.

Kitapta Türkiye'de bir yılın TBMM tarafından "beyin yılı" ilan edilmesi çağrısı da yapılıyor. Beynimizi kullanma kültürümüzü yeniden yapılandırma önerileri sunuluyor. Beyin okuryazarlığı kavramının yaygınlaştırılması amaçlanıyor.

Beynin psikolojik, nörolojik ve sosyolojik boyutlarını anlatan kitap, teknik bir konuyu anlaşılır ve eğlenceli bir şekilde sunmasıyla dikkat çekiyor.

ALFA yayınları tarafından ilk baskısı 100.000 adet yapılan kitap, Türk insanının beyin gücüne bakış açısında kırılma noktası oluşturmayı amaçlıyor.

İnsan beyninin gücünü ve gizemini anlatan kitap, "aklını başına toplamak ve hayatını 'baş'tan aşağı değiştirmek" isteyenler için...

Kitabın arka kapak yazısı:
Her şey beyinde başlar.
Başarı, mutluluk, huzur beyinden gelir.
İnsanın karakteri, kararları, kaderi kafasında şekillenir.
Bazıları baştan kazanırken, bazıları 'kafadan' kaybeder!
Beyin vücudun % 2'si olsa da, geri kalan % 98'i yönetiyor.
Önemli bir iş yaptığından başımızın üstünde yeri var!
Aklın makinesi olan beyin herkese 'bedava' veriliyor!
Çoğumuz onu nasıl çalıştırmak gerektiğini öğrenmiyoruz.
O da kafamızın içinde, kafasına göre çalışıyor!
Ürettiği duygu ve düşüncelerin sonucunu ise biz yaşıyoruz.
Biz onu kullanmasak da o bizi kullanmaya devam ediyor.
Ne düşüneceğimizi, ne yapacağımızı belirliyor.
Bu kitap beyne, beyni anlatıyor.
Aklını başına toplamak ve hayatını 'baş'tan aşağı değiştirmek isteyenler için...

MUTLU OLMAK İÇİN NE YAPMALI

İlgili resim
MUTLU OLMAK İÇİN NE YAPMALI YAPILMASI GEREKENLER NELER?
Kimi insanlar bolluk bereket içerisindeyken mutlu olamazken kimi insanlar ise sıkıntı dolu hayatlarına rağmen mutlu olmayı başarabiliyorlar. Peki, neyi doğru yapıyorlar da herkesin peşinde koştuğu mutluluğu yaşayabiliyorlar?
Aşağıda göreceğiniz 12 yöntem, mutlu insanların farkında olmadan sahip oldukları mutluluk formülleridir. Size hayli moral verecek bu uygulamalar siz de mutluluğunuzun dozunu artırabilirsiniz.
1.PROBİYOTİK KULLANIN
Mutlu olmak için ne yapmalı sorunuza verilebilecek ilk cevap probiyotik kullanmanızı önermektir. Moral ve psikolojiyle ilgili durumların vücudumuzdaki bakteriler tarafından etki altına alındığından haberdar mıydınız? Vücudumuza giren düşmanlarla (virüs, mikrop, bakteri) savaşan savaşçı bakterilerimizin doğal yapısının bozulması sadece bağışıklık sistemini etkilemiyor. Moralimizin de iyi ya da kötü olmasını büyük oranda etkiliyor. Bünyemizde bize fayda sağlayan bu savaşçı bakterilerin sayısını artırmak, mutlu olmak için yapılması gereken en önemli hamlelerden biri.
Faydalı Bakteri Sayısı Nasıl Artırılır?
Mayalı besinlerden faydalanın. Turşu, yoğurt, kefir gibi mayalı yiyecek ve içecekler bünyemizdeki faydalı bakterilerin sağlıklı kalmasını ve sayılarının artmasını sağlar. Hangisinin size daha iyi geleceği bünyeye göre değişir. Şahsen, probiyotik yoğurdun benim için diğer hepsinden çok daha fayda gösterdiğini açıkça söyleyebilirim. Yoğurt tüketimini bir yakınımda da denedim ve yaklaşık 5 gün boyunca günde 1 kase sonrasında mizacındaki olumlu ve espritüel değişim diğer aile bireyleri tarafından da fark edildi. Öğle ya da akşam yemeklerinde turşu ve yoğurt tüketebilirsiniz. Ek olarak gece yatmadan önce de yiyebileceğiniz besinlerdir bunlar. Bir hafta on gün kadar deneyin bakalım siz de zihinsel değişiminizi fark edecek misiniz?
Ayrıca; Gerçekten çok gerekmedikçe antibiyotik ilaç kullanmayın. Hasta olduğunuzda, doktorunuzun size vereceği antibiyotiğin o anki rahatsızlığınız için en doğru antibiyotik seçimi olup olmadığından mutlaka emin olun! Çünkü var olan problemi ortadan kaldırmak için kullanılan bu antibiyotikler yanlış kullanım sonrasında bünyenizdeki faydalı bakterileri de öldürmeye başlıyor!
2.GEÇMİŞİ UNUTUN
Küçüklükten beri süregelen hafızamız. İçerisinde neler var neler! Acı, tatlı tüm hikayeler. Zihin ve psikoloji çok ama çok derin bir kuyu. Yılların uzmanlarının bile çözüm bulamadıkları yüzlerce sorun var. Fakat diğer bir taraftan varoluşçu psikoloji de var!
Nedir bu varoluşçu psikoloji? Varoluşçu psikolojinin temel görüşleri şunlar;
·Yaşamı anlamlı hale getirmek ve yaşamaya değer kılmak için kişinin kendi sorumluluğunu ele alması
· Geçmişte yaşanmışlara ve gelecekte yaşanılacaklara değil, yaşanılan şu ana önem verilmesi
30 küsur yaşına gelmiş ve 13-15 yaşındayken anne babasının yapmış olduğu hatalara hala daha kin güden, ağlayan insanlar var. Diğer bir tarafta ‘Bizi yetiştirirken onlar da gençtiler, cahildiler, toydular. Tabi ki kusursuz birer ebeveyn olamayacaklardı!’ deyip affedenler de var. İşte bu ve buna benzer bakış açısı, geçmişi hiç dert etmeyip anı yaşayabilmeniz için size büyük bir kapı açacaktır.
Küçüklüğünde, yaşça kendisinden oldukça büyük 3 farklı erkekten cinsel tacize uğramış bir arkadaşım, sohbetlerimizden birinde ‘Ne yapayım? Onların cehaletlerini diğer tüm erkeklere mal edip, hepsini düşman ve sapık olarak görüp, hayatı kendime zehir mi edeyim?’ demişti. Varoluşçu psikolojiye en şahane örneklerden biri budur kanımca. Mutlu olmak için böylesi bir bakış açısına ihtiyacımız var.
3.GELECEĞE DAİR BİR AMAÇ BELİRLEYİN VE BUNLA İLGİLİ BİR UYGULAMA PLANI YAPIN
Mucit ya da bilim insanlarının depresyona, mutsuzluğa yakalanma riski en az insanlar olduklarını duymuş muydunuz? Çünkü onların kendilerini adadıkları, tutkuyla bağlı oldukları bir meseleleri vardır ve tüm dikkatlerini ona verirler. O amaca öylesine adanmışlardır ki adeta aşk yaşıyor gibidirler.
Aşkı düşünün! Üzüntülere sebep olabilecek bir aşk bile aşkın hiç olmamasından bin kat iyidir. Çünkü aşk duyguların en güzelidir. Bu da onun gibi bir şey! Bir tutkusu olan insan o yolda ilerlerken, yan yolda olup bitenlerle ilgilenmez, olumsuz dış etkenlerin pek çoğuna kulak asmaz.
Daha mutlu olmak için siz de kendinize bir amaç bulun. Bu amaca ulaşmak için bir yol haritası da çizin. Odağınızı buna verin ve böylece ıvır zıvır şeylerin moralinizi bozmasına engel olun.
4.SİZE İYİ GELEN ŞEYLERE DAHA ÇOK VAKİT AYIRIN
İç sesinizi dikkatli dinleyin ve neyi yaşarken kendinizi özgür ve iyi hissettiğinizi bulmaya çalışın. Güzel manzaralı bir yerde çayınızı yudumlarken kitap okumak mı? Ses tonu size ninni gibi gelen bir arkadaşınızla sohbet etmek mi? Yalnız olmak mı? Resim yapmak mı? Binlerce şey olabilir.
Mutlu olmak için kendinize bir liste yapın ve bunları uygulamak için zaman yaratın. Uygulamalarınız esnasında iç sesinizi çok iyi dinleyin ve her birine 10 üzerinden puan verin. En yüksek puan alan ya da alanlara hayatınızda daha çok yer açın. Böylece mutluluk grafiğiniz yükselecek ve o frekansa her bir geçişinizde, git gide daha kolay mutlu olabildiğinizi göreceksiniz. Mutluluk kaslarınıza kondisyon kazandırmak gibi bir yöntem bu.
5.BOŞ VERMEYİ ÖĞRENİN
Bir arkadaşım, ülkede yaşanan bazı tatsızlıklar sonunda yurtdışına yerleşeceğini, artık bazı şeylere tahammül edemediğini söylemişti. Eğer sadece bu sebeple yapacaksa, bunun pek iyi bir karar olmayacağını çünkü yurtdışına yerleştikten sonra da burada olan bitenleri takip edip, bunlara yine mutsuz olup, üzüleceğini söylemiştim. Aynen böyle oldu.
Facebook duvarında yazdıklarına bakılırsa, İngiltere’nin keyfini çıkarıyor olduğunu pek göremiyoruz ama Türkiye ile ilgili üzüntü duyduğu şahsi yorumlarını sıkça görüyoruz. Çünkü onun yapısı bu! Ülkesinde olup bitenlere duyarlı, kendisi ve diğer tüm vatandaşlar için iyi bir yaşam isteyen, bencil olmayan genç bir kadın o. Bu nedenle de ne kadar uzağa giderse gitsin, anavatanında olan üzücü olaylar onun peşini asla bırakmayacak!
Peki, bu olayların içerisinde yakınında olup da bunları hiç dert etmeyen insanlara ne demeli! İşte bu önemli bir işaret veriyor bizlere. Demek ki çekip gitmekle olmuyor! Her şey zihinde bitiyor.
Önceliğiniz mutlu olmak ise boş verebildiğiniz kadar boş vermelisiniz. Hayır, memleket ve dünya meseleleri benim mutluluğumdan daha önemli diyorsanız ömür boyu mutsuz kalabileceğinizi şimdiden bilmelisiniz.
6.ÖZGÜRLÜĞÜNÜZÜ KISITLAYANLARI HAYATINIZDAN ÇIKARIN
Listedeki kişilerin bir kısmını hayatınızdan çıkarmak çok kolay olmayabilir. Özellikle baba, anne sıfatıyla bulunan kişileri çıkarmak hayli zor. Ama kimi durumlar vardır ki yaşamda da tanık olduğumuz gibi ebeveynleriyle görüşmeyen insanlar çok sayıdadır. Tek tek her hikayede kim haklıdır kim haksız bilemeyiz, üzerimize vazife de değil ama yargısız infaz da hoş değil. Kan bağımız olan bazı kişiler gerçekten de bizlere en büyük kötülükleri yapabilecek kişiler olup çıkabiliyorlar. Değer tespitinizi kendiniz yapın. Hayatınızdan çıkarmanın size gerçekten iyi geleceği kişiler varsa şartlarınızı yaratın ve bağı koparın.
7.KENDİNİZİ SALMAYIN
Mutlu olmak için ne yapmalı sorunuza en klişe cevaplardan biri bu ama kişinin kendine vakit yaratması öz değer ve moral artışı yarattığı gerçeği de var!
‘Değerliyim ve kendime zaman ayırıyorum!’ mesajı zihninize yer eder. Mutluluk hormonlarını artıran bir durumdur bu.
Masaj yaptırmak, sadece kendiniz için alışverişe çıkmak, kendinizle baş başa kalabileceğiniz bir yere gitmek ya da evde böyle bir an yaratmak, saçınıza maske yapmak…vs. gibi yüzlerce şey yapabilirsiniz. Ne yaparsanız yapın amaç; Tamamen kendinize zaman ayıracağınız, mükafat vereceğiniz bir faaliyette bulunmak.
Fırsat buldukça yapın! Onu mutlu et, bunu mutlu et, sabah işe, akşam eve… geçiyor hayatlarımız. Bence yeter! Sizce de yetmişse, boş verin artık! Biraz da kendimize çalışalım.
8.BİR KEDİM BİLE YOK DEMEYİN
Cidden demeyin! Bir kediyle yaşamış olanlar ne demek istediğimi hemen anlayacaklar ama daha önce böyle bir ev arkadaşınız olmamışsa üstüne basa basa söyleyeyim;
Bir kedinin, bulunduğu evin atmosferini ve o evdeki insanların havasını ne denli değiştirdiğine inanamazsınız!
Bir kediyi evlat edinmenizi önemle tavsiye ederim. Pet Shop’tan değil. Pet Shop’tan hayvan satın almayı sevmem. Ben sokakta zor durumda olanlarla ilgileniyorum. 4 yıldır birlikte yaşadığım kedim, sokakta yıldırım aşkına tutulduğum, ön ayaklarından biri kırık tekir bir kedi. Kırığı değişik bir kırıktı. Veterinerler ameliyat önermediler. Tuhaf bir kaynama olmuş. Acısı, ağrısı yok ama yaşı ilerledikçe hareket kabiliyeti hızla azalacaktı. Hem ona duyduğum yıldırım aşkından hem de yaşlandıkça tehlikelere karşı kendini koruyamaz düşüncesiyle eve aldım. Hayatım boyunca aldığım en doğru kararlardan biri bu oldu.
Evdeki en büyük neşemiz o ve aramıza sonradan katılan Pıtır. İnsana dünyayı unutturmaları bir kenara, bilge ve şifacı hallerini her gün şaşkınlık ve hayranlıkla izliyorum.
9.KENDİ NORMLARINIZI BELİRLEYİN
Erkek adamın ağlamaması gerektiği fikrini ortaya atan o aklı evvel kimdir? hep çok merak etmişimdir. Her bir yeni jenerasyonda, henüz doğmamış bebelere nasıl kötü bir miras bıraktığının farkında mıdır acaba!
Nesiller boyu, bu gibi yanlış inançların, normların aktarımı öylesine çok ki! Hangi birini konuşalım?
Bakın hemen şimdi aklıma gelen bir örnek daha; Bir girişimde bulunduğumuzda ‘Allah Utandırmasın’ temennisi mesela. Ne kadar yanlış bir laftır! Daha işin en başından zihninize başarısızlık ve utanç tohumları ekilir. Sanki kötü ve çok sert görünümlü bir amca, işaret parmağını bize doğrultup sallayarak şunu demektedir; ‘Bak yapacağın bu işin sonunda eğer başarılı olamayacaksan utanç duymalısın. Ona göre!’
Adım atacağımız her şeyin sonu illa harika olmak zorundaymış gibi, hayatta hiçbir şeyi deneyip yaşayarak neler olacağını kendi kendimize tecrübe etme hakkımız yokmuş gibi davranılması ne acı bir durumdur.
Şimdi gelin de bu ülkede girişimci bir erkeğin kendini iyi hissetmesini ve gayet mutlu olmasını bekleyin! Bir; Erkekler ağlamaz. İki; Allah utandırmasın. Girişimi başarısız olsa adamın ağlayıp stresini boşaltmaya bile hakkı yok.
Uzun lafın kısası, bizlere yazılı olarak verilmeyen ama her fırsatta bilinçsizce zihnimize ekilen tohumlara bir dur demek ve kendi normlarımızı belirlemek gerekiyor. Aksi halde asla mutlu olunamayacağı gibi sinir hastası olmaktan da kurtulamayacağımız gayet açık.
·         El alemin ne diyeceği korkusunu,
·         Ele güne karşı mahcup olmama endişesini,
·         Birilerinin nazarında devamlı iyi, güzel olma kaygınızı,
·         Sürüye dahil olmayı, onlardan biri olma çabanızı,
·         Kararlarınızı başkalarına bırakmayı,
·         Başkalarının kurallarıyla yaşamayı bırakmamız gerekiyor.
Sadece kendi mantığınızla oluşturduğunuz kendi kurallar listenizi yaparsanız en azından kendi hatalarınızın bedelini ödersiniz. Başkalarının hatalarının bedelini ödemekten çok daha iyidir!
10.HOBİSİZ KALMAYIN!
İç dünyası gelişkin insanlar mutluluğu en çok yakalayabilen insanlardır. Çünkü yalnız da olsalar, etraflarında birileri de olsa zihinlerini olumlu yönde meşgul eden bir şeye sahiptir onlar. Canları kolay kolay sıkılmaz, üretmenin hazzını yaşarlar ve tıpkı az önce bahsettiğimiz mucitlerde olduğu gibi kendi olayına odaklanmışlardır. Bu nedenle de olumsuz dış etkenlere zihinleri kapalıdır.
Bir yeteneğiniz olması gerekmiyor. Örneğin; Resim çizemiyor olsanız da önemli olan iyi bir çizim yapmak değil, sadece resim çizmeye vakit ayırmaktır. Bu tip uğraşların insan üzerinde rahatlatıcı etkileri vardır. Bir tür meditasyon gibi sizi alır, iç dünyanızda gezintiye götürür. Sevdiğiniz tür müziği açarsınız, yanınıza çayınızı alırsınız, kurulursunuz hobinizin başına… Kendinizle baş başa mis gibi dakikalar geçirirsiniz. Mutlaka deneyin, hayli moral bulduğunuzu göreceksiniz.
11.MÜKEMMELİYETÇİ OLMAYIN
Hal bu ki güzel şeydir mükemmeliyetçi olmak ama herkes buna eşit oranda hizmet ettiğinde güzeldir! Etrafta buna ayak uyduranların sayısı az olduğunda mükemmeliyetçi yapınız sizi kemirmeye, eritmeye, içten içe yemeye başlar. Hem kendiniz hem de çevrenizle ilgili yaklaşımlarınızda sizin çıtanız son derece yüksektir, diğerlerinin çıtası ise düşük. Hal böyle olunca özdeşim, denklik kuramaz, eşleşemezsiniz. Özdeşim kuramamak en büyük moralsizlik kaynaklarından biridir. Eşinizle, sevgilinizle, kardeşinizle, anne babanızla, arkadaşınızla, işinizle, patronunuzla, altınızda çalışan elemanla özdeşim kuramadığınızda yaşam sevinciniz de gitgide azalır.
Mutlu olmak için, özdeşim kurma ihtiyacınızı köreltin. Bu duygu olmadan da yaşayabileceğiniz konusunda zihninizi terbiye etmeye çalışın. Onlarla denklik kurma zorunluluğunuz olmadığını kendinize hatırlatın. Bırakın herkes istediği gibi olsun, herkes istediği gibi davransın.
Kendinizle ilgili çıtanızı da yaşam kalitenize zarar vermeyecek oranda düşürmeniz faydalıdır. Örneğin; Kariyerinizde D noktasındaysanız ve olmak istediğiniz nokta A ise bırakın olmayıversin. Başarılı olma duygusunu yoğun şekilde yaşamak isteyen insanlar mutsuzluğa en çok gebe kalanlardır. Unutmamak gerekir ki en büyük en önemli başarı; Kendini iyi hissedebilmektir.
Evet! Para, kariyer, son model araba, güzel bir ev… bunlar kendimizi iyi hissetmek için sahip olmamız gerektiği şeklinde bizlere dayatılan inançlardır ama hiçbirini kabul etmek zorunda değiliz. Kendi mutluluk sebeplerimizi kendimiz belirleyebilir ve mutluluğu tasarlayabiliriz!
12.BEKLENTİLERİ YÜKSEK TUTMAYIN
Arkadaşlarınızdan, ailenizden, işinizden… Buna hangi alanda ihtiyacınız olacağını en iyi siz bilirsiniz. Örneğin; Arkadaş çevrenizde beklediğiniz itibarı mı göremiyorsunuz? Şöyle düşünmeye çalışın; Hepimiz dünya tarihinin, içerisinde bulunduğumuz şu zaman diliminde tesadüfen bir araya gelmiş insanlarız. Bir şekilde yollarımız kesişmiş, tanışmışız. Arkadaş grubunuzdan A kişisi ya da B kişisini hiç tanımamış olsaydınız onsuz yaşayamam deyip kahrınızdan ölür müydünüz? Hayır! Öyleyse onun bilinçli ya da bilinçsiz şekilde yapmış olduğu yanlışların sizi mutsuz etmesine neden izin veresiniz! İçerisinde bulunduğumuz evren tarihinde, ömrümüzün boyu bir pirinç tanesi kadar bile değil. Yani herkes küçücük hayatını yaşıyor. Mutlu olmak için etrafı, çevrenizi bir yere kadar kafanıza takın ve ötesiyle asla vakit, moral kaybetmeyin.



Frekanslar, ve onları yükseltmenin pratik yolları

İlgili resim
Frekanslar,ve onları yükseltmenin pratik yollarını anlatan bir yazı hepimize faydalı olmasını seçiyorum.
İnsanların Frekansları :
Araştırmalar her canlının bir frekansa sahip olduğunu (megahertz olarak ölçülüyor) ve dahası hepimizin çevremizdeki frekanslardan etkilendiğini gösteriyor.

İnsan organizmasındaki trilyonlarca hücre hepsi kendi frekanslarında titreşir. Bütün bu titreşimlerin toplamı kişinin genel frekans spektrumunu belirlemektedir. İnsan organizmasının yaydığı farklı elektromanyetik frekanslar kişinin bireysel frekans alanını oluşturur.
Hasta ve sağlıklı hücre, doku, organ ve bireylerin frekans yapıları birbirinden farklıdır. Hastanın kendi frekansları içerisinde saklanan yabancı frekanslar (virus, bakteri, parazit, mantar, ağır metal birikimleri, alerjenler vs..) normal frekans düzenimizi bozarlar. CANLILARIN FREKANSLARI


İnsan Beyni 72-90 MHz

İnsan Bedeni (Gündüz) 62-68 MHz
Soğuk algınlığı belirtileri 58 MHz
Grip belirtileri 57 MHz
Kandida 55 MHz
Epstein-Barr 52 MHz
Kanser 42 MHz
Ölüm başlangıcı 25 MHz
İşlenmiş/Konserve yiyecekler 0 MHz
Kuru otlar 12-22 MHz
Taze otlar 20-27 MHz
Esans yağlar 52-320 MHz

Esans Yağların Frekansları :
Geçen yüzyılın başında Amerikalı doktor Bruce Tainio insanların ve gıdaların biyofrekanslarını ölçen bir alet geliştirdi.

Esans yağlar uzmanı D. Gary Young’un da yardımıyla araştırma frekanslar ve hastalıklar arasındaki ilişkiyi incelemeye yöneldi. Bu ekip aynı zamanda esans yağların insan vücudunun frekansları üzerine etkisini de inceledi. Keşifleri çok ilginçtir.
Gül 320 MHz
Herdemtaze 181 MHz
Günlük 147 MHz
Lavanta 118 MHz
Alman papatyası 105 MHz
Mür 105 MHz
Melissa 102 MHz
Ardıç 98 MHz
Sandalağacı 96 MHz
Melekotu 85 MHz
Nane 78 MHz
Galbanum 56 MHz
Fesleğen 52 MHz
Sağlıklı bir insan vücudunun 62-68 MHz’lik bir frekans aralığı var.

Hastalık ve rahatsızlıklar 58 MHz’de baş göstermeye başlıyor.
Esans yağlar insan tarafından kullanılan doğal maddeler arasında en yüksek frekansa sahip olan şey.
Yukarıdaki frekans tablosunda bir uçta işlenmiş/konserve yiyecekler dururken (0 MHz) öteki uçta en yüksek frekans ile gül yağı (320 MHz) bulunmaktadır.
Gül’ün aşkla ilişkilendirilmiş olması belki de bir rastlantı değildir.
Tainio ile Young’ın yaptığı testlerden biri de her ikisi de 66 MHz vücut frekansına sahip olan iki erkek üzerine yapılmıştır. İlk erkek eline bir bardak kahve almış ve o daha kahveyi içmeden 3 saniye içinde frekansı 58 MHz’e düşmüştür.

Daha sonra bir esans yağını koklamış ve frekansı tekrar 66 MHz’e çıkmıştır. İkinci kişi kahveden bir yudum almış ve frekansı 3 saniye içinde 52 MHz’e düşmüştür.
Fakat esans yağını kokladığı anda frekansı tekrar yükselmemiştir. Frekansının tekrar 66 MHz’e çıkması üç gün sürmüştür.
Demek ki frekanslarımız başka maddelerin ciddi bir biçimde etkisi altında
Olumsuz düşüncelerin insan frekansını 12 MHz kadar düşürdüğü, oysa olumlu düşüncelerin frekansı 10 MHz kadar yükselttiği bulgulanmıştır.

Meditasyon ve dua gibi çalışmalar frekansı 15 MHz kadar yükseltmektedir.
Bu durumda klinik çalışma göstermektedir ki ciddi bir hastalık engeli olmayan kişiler sağlıklı kalmak için şu ya da bu şekilde bir ruhani uygulamaya ihtiyaç duymaktadır.
Kanıtlar gösteriyor ki esans yağlar da kişinin frekansını yükseltmede önemli bir rol oynayabilmektedir.
78 MHz’in altında olan esans yağlar vücudun fiziksel yapısını dengelerken, yüksek frekanslı yağlar Gül ve Günlük duygusal ve ruhsal seviyelerde denge getirmektedir. Bir esansı kokladığınız zaman beynimizin amigdala denilen bölümü etkilenir ki burası hafızanın ve duyguların saklanıp serbest bırakıldığı yerdir.
Vücuda dışarıdan alınan maddeler de vücut ile değişik düzeylerde iletişime girer. Karşılaşılan bir toksinin titreşimi, vücudu rahatsız edici ve zararlı bir frekans özelliğine sahip olması nedeniyle hücreler arası iletişimde bozulmaya yol açar.
Bizi etkiliyor olabilecek olumsuz frekansların farkında olmalıyız. Birçoğumuz bitkiler üzerindeki klasik müzik ve hard rock müzikleriyle yapılan deneyi biliyordur. Klasik müzikle birlikte bitkiler serpilirken, hard rock onları öldürmüştür. İnsanlar da farklı değil.

Beslenmemizden, fiziksel çevremizden gelen karmaşık ve olumsuz frekanslar eninde sonunda hücresel yıkıma ve parçalanmaya neden olacaktır.
Bununla birlikte aramızda çok az insan dağlara, köylere kaçabilir. Kentsel yaşam birçoğumuz için kaçınılmaz bir ortamdır.
Ama neyse ki esans yağlar var. Ve her şeyden önce Meditasyon var. Bunlar sayesinde frekansımızı tekrar yükseltebiliriz.

-Alıntıdır.

10 ADIMDA HAYATINIZI SADELEŞTİRİN


Hayatınızda bir şeyler mi eksik? Peki, bu eksikliği durmadan alışveriş yaparak ya da ihtiyacınız olandan fazla yiyerek mi dolduruyorsunuz? Yani, sadece tüketerek! 'Dövüş Kulübü' filminden Tyler Durden karakterinin dediği gibi, 'Sahip olduklarınız zamanla size sahip olabilir.' ABD'de doğan sadeleşme akımının mottosu 'azalt, reddet ve yeniden düzenle'; siz de yapabilirsiniz!
Nehirler kalabalık, insanlar meşgul, trafik hep yoğun... Alışveriş merkezleri ağzına kadar dolu, her şey tüketime, herkes tüketmeye odaklı. Sağlık sorunları da benzer artık; stres, baş, boyun ağrısı, bel fıtığı, güçsüz bağışıklık sistemi... 'Hayat zor' değil mi? Aslında değil. Sahip olduklarımız veya sahip olmayı hedeflediklerimiz zorlaştırıyor hayatı...
ABD'de yaşayan Joshua Becker'ın da, Tammy Strobel'e benzer bir hikayesi var. Evli ve iki çocuk babası Becker'a göre hayatı sadeleştirmek için 10 kural var:


1 İhtiyacınız olandan daha fazla ev, arsa ve otomobile sahipseniz, onların esirisiniz demektir. Önce onlara sahip olma hırsı, daha sonra da elde tutma ve daha da fazlasına sahip olma isteği, farkında olmasak da, bizi kendimizden ve sevdiklerimizden uzaklaştırır.


2 Her gününüz aynı mı geçiyor? Kendinize, daha da önemlisi düşüncelerinize zaman harcamadan sadeleşemezsiniz.


3 Hedeflerinizi azaltın. Az hedefiniz olursa, onlara daha iyi konsantre olacağınız için başarı kaçınılmaz olacaktır. Başarmak istediğiniz şeylerin bir listesini yapın ve iki tanesini seçin.


4 Negatif düşüncelerden kurtulun. Bunun için anahtar kelimeler: Affetmek ve unutmak.


5 Borçlarınızdan kurtulun ve bir daha borçlanmayınn. Lüksü bir kenara bırakıp özgürlüğünüzün tadını çıkarın.


6 Daha az konuşun. Dedikodu yapmayın. Dürüst olun.


7 Şeker ve trans yağlardan uzak durun. Sağlıklı beslenirseniz enerji seviyeniz yükselir. Başınız her ağrıdığında da ağrı kesicilere başvurmayın.


8 Televizyon ve bilgisayar başında geçirdiğiniz vakti azaltın. Teknolojinin hayatınızı esir almasına izin vermeyin.


9 Önemli olana odaklanın, acil olana değil. Ara sıra cep telefonunuzu kapatın, e-postalarınızı sürekli kontrol etmeyin, Facebook'tan biraz uzak durun.


10 Aynı anda birkaç iş birden yapmayın. İşlerinizi sıraya koyun ve hakkını vererek yapın. Daha çok verim alacaksınız.

KARŞIMDAKİ NE DİYOR?

Zor olan, insanlarla birlikte yaşamak değil, onları anlamaktır.İnsanları anlamak için öncelikle onları anlaşılmaz kılan şeyin ne olduğunu bilmemiz ve onlarla iletişim içinde olmamız gerekir.İletişimin en kötüsü, iletişimsizliktir. İletişimsizlikte hem bilgi alış verişi yoktur, hem de yalnızlık duygusu fazladır.
İnsanlar birbirinin farkına varınca iletişim başlar.
Başkalarını anlamamızın önünde bazı engeller vardır.Bu engelleri ortadan kaldırmak ya da en aza indirmek hem kendimizi anlamamızı hem de başkalarını anlamamızı kolaylaştıracaktır.
1.Önyargılar algıları sınırlar. Görmek inanmaktır, ama çoğunlukla neye inanıyorsak onu görürüz. Çalışmalar sürekli olarak dünyanın nasıl olduğuna inanmak istiyorsak algılarımızı da o şekilde filtrelediğimizi gösteriyor. Önyargılarınızı bırakmak için hiçbir zaman geç değildir.
2.Genellikle ağızdan ağza yayılarak bize kadar ulaşan kalıplaşmış düşünce ve davranışlarımız başkalarının bireysel farklılıklarını görmemizi engeller ve onlar hakkında yanlış kararlar vermemize neden olur. Örnek:Kayserililer zeki çocuklarını tüccar yaparken, daha az zeki olanları memur yaparlar
3.Neden sonuç ilişkisini saptırarak başkalarını suçlayıcı ifadeler kullanmak anlamanın önündeki engellerden biridir.Örnek:Bak annen senin yüzünden hastalandı veya babamın ölümüne sen sebep oldun gibi.Suçlamak bir virüstür. Hoşunuza gitmeyen sonuçlardan dolayı birilerini suçladığınız an, virüs size de bulaşır.
4.Bir kimsenin yaşantısını, davranış ve düşüncelerini ondan daha iyi bildiğini iddia etmek anlamayı güçleştirir.Örnek:Sen beni ağabeyimden az seviyorsun veya bana kızgın olduğun için borç para vermiyorsun gibi.Bu tip düşünceler başkalarını doğru anlamamıza engeldir ve sağlıklı iletişim kurmamızı oldukça zorlaştırır.
5.Kelimenin tanımının her kişide farklı olması anlamayı zorlaştırır.Örneğin din. Kimi için yalnızca yasaklar ve korku dolu, tarihin en büyük yalanı; kimi için sevgi dolu, ilerletici, akla hitap eden bir öğreti.
6.Görür görmez, duyar duymaz, anladığımızı düşünüyoruz. İlk anladığımız şey, bu kelimelerin ya da sahnenin ifade edebileceği onca şeyden yalnızca biridir.
7.Son olarak en büyük iletişim problemimiz:anlamak için dinlemiyoruz,cevap vermek için dinliyoruz.
İnsanları sevebilmenin ve onlarla iletişim kurabilmenin yolu onları anlayabilmekten geçer. İnsanları anlamının en önemli ön koşulu ise empatidir.İletişim hangi boyutta olursa olsun, empati ile yaklaştığımız zaman anlayışlı olmaya başlarsınız.
Önce anlamaya, sonra anlaşılmaya çalışmak, insanlar arasındaki iletişimin anahtarıdır.Başkalarını anlamanın yolu, bize ait olan yargılardan geçici bir süre için bile olsa uzaklaşmayı başarmaktan geçer.Karşımızdaki insanı anlamaya çalışmak, sadık kalmanız gereken bir ilkeniz olmalıdır. Böylece karşınızdaki insanın değer yargılarını kavrayabilirsiniz.
Karşımızdaki insanı anlayarak dinlemek, hataları ve yanlış anlamaları da önler. Empatik dinleyen kişi, anlatılanları çabuk algılar, kabul eder, anlayış gösterir, güven verir. Bunun sonucunda karşılarındaki insanın güvenini de kazanır.İnsanlar anlaşılmak isterler, fakat asıl anlaşılan kişiler, anlamayı öğrenmiş olanlardır.
Eğer karşınızdakini anlamak istiyorsanız ön yargılardan ve yaşam birikiminizden uzaklaşmalısınız. Kendi yaşam biçiminiz,birikiminiz ve ön yargılarınızla dinlediğiniz insanları anlayamazsınız.
Anlamak için buradayız. Ne için yaratıldığımızı anlamak, kim olduğumuzu anlamaktan geçiyor. Kendini anlamak, bilgeliğin başlangıcıdır.İnsan, ancak kendini anlaması derecesinde huzur ve sükûnete kavuşur; çünkü kendini anlamakla, başkalarını da anlar, eşya arasındaki alakayı daha iyi keşfeder ve bu yüzden bir şey karşısında da telaş göstermez ve rahatsız olmaz.
İnsanoğlu, geçmişten ders çıkarmıyor. Geleceğiyse her ne kadar umut ve hayalle bezese de hiçbir şey daha iyiye gitmiyor. Birbirimizi bir hiç uğruna katlediyoruz. Dünyayı, tek yurdumuzu, daha güzel yarınlar ve bomboş hevesler uğruna yok ediyoruz. Nice peygamberler, düşünürler, sanatçılar, bilim insanları etrafımızı kuşatsa da “insan”a hürmet etmiyoruz.
Ötekileştirdiklerimiz, yaftaladıklarımız, nefretlerimiz hiç kimseyi bir yere taşımayacak, bunu da biliyoruz; ama yine de doğru bildiğimizi, iyilik ve güzellik adı altında dayatmaya devam ediyoruz.
Suçlamak, anlamaktan daha kolaydır.Anlarsan, değişmen gerekir..
Bu dünyaya anlaşılmak için değil, anlamak için geldik. Anlaşılamamanın üzüntüsünü duyacağımız yerde, bütün ruhumuzla başkalarını anlamaya çalışsak, hayat ne kadar güzel olurdu.
Anlamak, sevmenin başlangıcıdır.
ALINTI

KOLAY VE MUTLU BİR YAŞAM İÇİN SADECE BİR DAKİKA LÜTFEN!

meraklı ve azimli ile ilgili görsel sonucu
1. Merakınızın peşinden gidin
“Benim özel bir yeteneğim yok. Yalnızca tutkulu bir meraklıyım.”
Sizin merakınızı çeken nedir? Neyi en çok merak ediyorsunuz? Benim merak ettiğim neden bazı insanların başarılı olup bazılarının olamadığıdır. Bu yüzden yıllarca başarı üzerine çalıştım. Merakınızın peşinden giderseniz başarıya ulaşırsınız.
2. Azim paha biçilmezdir
“Çok zeki olduğumdan değil, sorunlarla uğraşmaktan vazgeçmediğimden başarıyorum.”
Belirlediğiniz yolun sonuna ulaşacak kadar sabırlı mısınız? Posta pullarının gideceği yere varasıya kadar mektuba yapışıp kalmasından ötürü çok değerli olduğu söylenir. Posta pulu gibi olun ve başladığınız işi bitirin.
3. Bugüne odaklanın
“Güzel bir kızı öperken düzgün araba kullanan birisi, öpücüğe hak ettiği dikkati vermiyor demektir.”
İki atı aynı anda süremezsiniz. Bir şeyler yapabilirsiniz ama her şeyi yapamazsınız. Şimdiye odaklanın ve bütün enerjinizi şu anda yaptığınız işe verin.
4. Hayal gücü güç verir
“Hayal gücü her şeydir. Sizi bekleyen güzelliklerin ön izlemesi gibidir. Hayal gücü bilgiden daha önemlidir.”
Hayal gücünüz geleceğinizi belirler. Einstein şöyle der: ‘Zekanın gerçek göstergesi hayal gücüdür, bilgi değil’. Bu yüzden hayal gücünüzün hantallaşmasına izin vermeyin.
5. Hata yapın
“Hiç hata yapmamış bir insan yeni bir şey denememiş demektir.”
Hata yapmaktan korkmayın. Eğer nasıl okuyacağınızı bilirseniz hatalar sizi daha iyi bir konuma getirebilir. Başarılı olmak istiyorsanız yaptığınız hataları üçe katlayın.
6. Anı yaşayın
“Ben geleceği hiç düşünmem, ne de olsa gelecektir.”
Geleceği ayarlamanın tek yolu olabilidiğiniz kadar şimdide olmaktır. Şu anda dünü ya da yarını değiştiremezsiniz. Önemli olan tek an şimdidir.
7. Değer yaratın
“Başarılı olmaya değil, değerli olmaya çalışın.”
Zamanınızı başarılı olmak için harcamayın, değerler yaratın. Eğer değerli olursanız başarı kendiliğinden gelecektir.
8. Farklı sonuçlar beklemeyin
“Delilik: Aynı şeyleri tekrar tekrar yapıp farklı sonuçlar beklemek.”
Her gün aynı rutinde yaşayarak farklı görünmeyi bekleyemezsiniz. Hayatınızın değişmesini istiyorsanız kendinizi değiştirmelisiniz.
9. Bilgi deneyimden gelir
“Bilgi malumat değildir. Bilmenin tek yolu deneyimlemektir.”
Bir konuyu tartışabilirsiniz ama bu size sadece felsefi bir anlayış kazandırır. Bir konuyu bilmek istiyorsanız onu deneyimlemelisiniz.
10. Kuralları öğrenin, daha iyi oynayın
“Oyunun kurallarını öğrenmek zorundasınız. Böylece herkesten iyi oynayabilirsiniz.”
Yapmanız gereken iki şey var. Birincisi oynadığınız oyunun kurallarını öğrenmek. İkincisi ise oyunu herkesten iyi oynamayı istemek. Bu iki şeyi yaparsanız başarı sizinle olur!
Düş gücüm üzerinde özgürce çizen bir ressamdan bende yeterince vardır. Düş gücü bilgiden daha önemlidir. Bilgi sınırlıdır. Düş gücü ise dünyayı sarar. Mantık sizi A’dan B’ye götürür; düş gücü ise her yere.

BEREKETİ NASIL ARTIRABİLİRİZ ?

1- Almayı Öğrenin
Bazı insanlar sadece vermek isterler almak onlar için kötü ve yanlış bir şeydir. Ben vermeyi çok severim ama almak beni rahatsız eder diyen insanlardansanız öncelikle sunu bilin ki bolluk enerjisi sizi ziyaret etmeyecektir. Kim istenmediği yere gider ki. Verdiğiniz gibi almayı da bilmeli ve aldıklarınızı hak ettiğinizi bilmelisiniz. Almak da vermek kadar doğaldır ve unutmayın almayı bilmeyenin, verecek bir şeyi kalmaz.

2- Para Kirli Değildir.

Bazı insanlar için para pis bir şeydir. Zenginlik günahkârlıktır. Her gördükleri zengin için kim bilir bu parayı kimin canini yakarak kazandı diye düşünürler. Oysa evrendeki her şey enerjidir ve para da bir enerjidir. Para nötr bir enerjidir onun iyi mi kötü mü algılanacağı size bağlıdır. Bir insan parasıyla iyi güzel şeylerde yapabilir. Ya da para temiz bir şekilde de kazanılabilir. Tüm zenginler kötüdür düşüncesiniz aklınızdan çıkartın ve parayı pis bir şey gibi görmeyin. Kendinizle ilgili olumlu kanılarınız varsa para içinse olumsuz kanılara sahipseniz paranın size gelme olasılığı hemen hemen yok olur. Nasıl mı? Ben iyiyim, para kötü ikilemi su noktaya gider. Para bana gelmeyecektir. Bu düşünceyi değiştirin.

3- Sözlerinize dikkat edin

Bolluk ve bereketi size çeken önce zihinsel durumunuz, sonra sözlerinizdir. Ben paraya hiç değer vermem, zaten hep kaybederim, para ile aram yoktur gibi sözleriniz parayı sizden uzaklaştıracaktır. Bilinçaltınızı bu sözlerle programlarsanız, bilinçaltı bu komutları gerçekleştirmek için sadik bir hizmetkâr gibi çalışacaktır ve kendi kendini gerçekleyen kehanetiniz ortaya çıkacaktır. Zenginlik, bolluk ve bereket ile ilgili olumlamalar yapmanızı öneririm. Örneğin; Her gecen an para bana artarak geliyor, Bolluk ve bereket içindeyim, yaşamımda her şey yeterli, yasamım bolluk ve bereket içinde, bana gelen parayı severek alıyorum ve o da daha çok geliyor gibi olumlamaları yapabilirsiniz.

4- Koşulsuz isteyin

İnsanlar genelde bir istekleri olduğu zaman bunu bazı koşullara bağlarlar. Su arabayı satsam da ameliyat olsam, falanca gelse de şu isimi halletse, şuraya gitsem de sunu elde etsem gibi. Oysa istekleriniz size birçok farklı yoldan gelebilir, siz bir yola dikkatinizi ve enerjinizi vererek diğer yolları tıkamış olursunuz. Örneğin ameliyat için arabayı satmak isteyen kişinin gerçekte istemesi gereken şey şifadır. Şifa bir insana birçok yoldan gelebilir, araba satılmasa da, ameliyat olacak para başka bir şekilde gelebilir. Hatta o ameliyatı olmadan bile şifa bulabilir. Oysa kişi dikkat ve enerjisini arabayı satarak şifaya verdiği için diğer yolları kapamış oldu. Koşulsuz istemek yasamda amaçlara kavuşmanın temel şartlarından biridir. Şartları, durumu, mantığı bir kenara bırakın sadece isteyin. Ne istiyorsanız onu isteyin. Para mı,aşk mı, iş mi her ne istiyorsanız onu....


5- Yaşamınızda boşluk oluşturun

Evren boşluk sevmez ve mutlaka doldurur. Eğer eviniz tıka basa eşya dolu ise ve eşyaları yenilemek istiyorsanız paranızın olmasını beklemeyin. Eşyaları daha en basından atın (tabi yaşamak için gerekenleri değil) Bir süre sonra yeni eşyalar bir şekilde gelecek. Yeni elbiseler istiyorsanız eskileri fakirlere verin. Eğer yaşamınızda yeterince bolluk ve bereket yoksa bunun için yer açıp açmadığınıza bakın. Yaşamınızda yeniliklere ve bolluğa yer acın ki gelsin. Bunun için önce evde kullanmadığınız eşyalarla, eskimiş elbiselerle, uzun suredir birikmiş ıvır zıvırla başlayın. Siz eskiyi bıraktıkça yeni gelecek. Unutmayın evren boşluk sevmez.

6- Borçları değil, Kazançları Düşünün

Bir zamanlar bir öğrencim bir ayin kirasını ödeyince diğerini düşünüyorum demişti ve para sorunundan yakınmıştı. Bende borcunu değil, kazanacaklarını düşün demiştim. Dikkatinizi neye verirseniz onu büyütürsünüz. Borçlara verirseniz borçları, kazançlara verirseniz kazançları. Bu en basit formüllerden biridir. Dikkatinizi kazançlarınıza verin ki onlar büyüsün. Bu öğrencim bu formülü başarı ile uyguladı. İsten ayrıldı, serbest çalışmaya başladı, simdi meslektaşlarına göre 4–5 kat daha fazla para kazanıyor. Unutmayın ancak fakir insanlar parayı kafalarına takarlar.

7- İmgeleme yapın

İmgeleme bolluk ve bereketi kendinize çekmeniz için en etkili yöntemlerden biridir. Bol bol imgeleme yapın. Dikkat edin hayal kurun demiyorum. Hayal kurmak daha basından isteklerinizin hayal olduğunu kabul etmektir! İmgeleme bundan başka bir şeydir. İsteklerinizi imgeleyin, imgenize duygu yükleyin ve evrene gönderin. İmgelemede istediğinizin olduğunu hissedin, aynı heyecanı duyun, mutluluğu yasayın ve bunun olacağına yürekten inanın.
 zenginlerin ofisi ile ilgili görsel sonucu
8- Düzenli olun.

Zengin insanların ortak yanları, son derece düzenli olmalarıdır. Evleri, ofisleri, arabaları çok temiz ve düzenlidir. Gerçekten de benzer enerjilerin bir birini çektiği suptil dünyada bolluk enerjisini çekmek için temiz enerji alanına sahip ortamlarda yaşamalısınız. Düzensiz ve pis ortamlarda biriken negatif enerji ancak kıtlık enerjisini kendisine çeker. Bolluk ve bereket için temiz ve düzenli ortamlarda yasamanız, iş yapmanız gereklidir. Simdi çekmecelerinizi ve dolaplarınızı düzenleyin. Pis şeyleri temizleyin ve düzenleyin. Zengin olmak istiyorsanız zenginler gibi davranmayı öğrenmelisiniz.
 ofis düzeni nasil olmali ile ilgili görsel sonucu
9- Büyük Düşünün

Evrende her şey enerjidir. Bir tabak yemek de, son model arabada. Eğer yemek bulmak kolay ama araba zor derseniz isleyişi algılamadınız demektir. İstediğiniz arabada olsa yemek de ikisini de elde etmeniz ayni mekanizma ile çalışır. Oysa yemeği her gün buluyorsunuz, çünkü bulacağınızı biliyorsunuz, buna inancınız tam. Oysa son model arabayı bulacağınıza inancınız yok. Eğer doğru şekilde istemeyi bilirseniz, yemek de araba da ayni şekilde size gelecektir. Ancak arabayı da bulacağınıza, yemeği bulacağınız kadar emin olmanız ya da arabayı da açken yemek ister gibi istemeniz gerekir. İkisine sahip olmanın en önemli farkı budur. Bu yüzden büyük düşünün ve hayallerinize sınır koymayın. Sonuç da ne isterseniz elde etmenizin koşulları ayni.
qashqai ile ilgili görsel sonucu
10- Vermeyi de unutmayın

Küçük bahşişler, küçük hediyeler ve arkadaşlarınıza yemek ısmarlamalar. Bunların hepsi aldıklarınızı paylaşmanız için önemlidir. Unutmayın evrene ne gönderirseniz size 10 katı geri gelir. Evrene bolluk içinde olduğunuzun mesajını gönderin. Vermeyi bilin ki alasınız. Şükretmeyi ve diğer insanları da düşünmeyi unutmayın.

ALINTIDIR

Negatif enerjiden korunma ve temizleme yöntemleri

Güne enerjik, deli dolu başlayıp; gün içerisinde depresif, mutsuz, huysuz olanlardan mısınız? Öyleyse sizin de enerji kaçağınız var demektir. Peki enerjimizi emen bu vampirler kimlerdir ve onlardan korunma yöntemleri nelerdir? Negatif enerjiden nasıl kurtuluruz?

Fizik biliminde bir yasa vardır: Enerjinin Korunumu. Bu yasa der ki: Enerji yoktan var edilemez, yok edilemez fakat enerji başka şekillere dönüşebilir. Basit örneklerle rüzgar ve güneş enerjisinin elektrik enerjisine dönüşmesi gibi.

İnsan vücudunda da sinir sistemi elektrik sinyalleri ile çalışır. Tüm hücrelerin, organların ve bedendeki fonksiyonların enerjiye ihtiyaçları olduğu gibi, dönüştürerek etrafa yaydıkları bir enerji de vardır. İnsan manyetik bir alana sahiptir. Bu alan aura ismiyle de adlandırılmaktadır. Her insanın bir aurası vardır. Bu aura alanı çevreyle iletişim halindedir. İnsan gözüyle genellikle görülmez. Görebilenler vardır. “Kirlian Fotoğrafçılığı” gibi tekniklerle de ayrıca incelenebilmektedir.

İnsanlar ve pek çok hayvan türü duygusaldır. Olaylara durumlara tepkiler verirler. Enerjinin dönüştüğü bir başka alanda duygulardır. Mutlu, olumlu, pozitif bir enerji alanı bir anda yerini mutsuz, olumsuz, negatif bir enerji alanına bırakabilmektedir.

Bunun kaynağı bir kişi ile karşılaşmak, bir olaya tanık olmak, bir telefon görüşmesi yapmak, bir yerlerden bilgi almak, bir ortamda bulunmak ve niceleri olabilmektedir. İstanbul’da yaşayan ve metrobüs kullanan bir çok kişi mutsuz, depresif, stresli ve gergindir. Enerjileri oldukça düşüktür.

Çünkü metrobüsler onlarca insanın sıkışarak bir araya geldiği toplu taşıma araçlarıdır. Kimisi işine, kimisi evine, kimisi bir randevusuna, kimisi hastaneye yetişmeye çalışmaktadır. Boş metrobüs beklemek, bunun gelmeyeceğini anlamak, dolu bir metrobüse binmek ve bin bir çeşit insanla içli dışlı seyahat etmek gerçekten zordur.

Evden çıkarken enerjisi yüksek keyfi yerinde olan bir kişi, metrobüse bindikten bir süre sonra öfkeli, sinirli bir ruh haline bürünebilmektedir. Yoğun trafikte tampon tampona giden bir çok araç sürücüsü içinde durum böyledir. İş yerinde sürekli sizi rencide eden bir üst düzey yetkilinin varlığı da enerjinizi bir anda dibe çekebilir.


Ya evdeyseniz?

Evinizdesiniz, her şey yolunda, patlamış mısır yerken film keyfi yapmaktasınız. Ne metrobüs, ne iş yeri ne de trafik derdiniz var. Sadece o anı değerlendirmek istiyorsunuz. Telefon çaldı karşıda çok sevdiğiniz bir arkadaşınız var. “Naber? Nasılsın? İyiyim film izliyorum sen nasılsın? Bırak filmi de ne olacak bu ülkenin hali?” Gel buradan yak! Ağzınızda bir tane patlamış mısır, film dondurulmuş ekranda sizi bekliyor fakat siz en sevdiğiniz arkadaşınızla ülkenin hallerini tartışırken buldunuz kendinizi.

Arkadaşınız belli ki bir şeyler tarafından olumsuz etkilenmiş, enerjisel olarak berbat bir duruma gelmiş, kurtuluş yolu olarak size sarmış. Bu telefon konuşmasının ardından enerjiniz ne hale geldi? Filmi izleyecek aynı enerjiye sahip misiniz yoksa dışarı çıkıp biraz hava almak mı istiyorsunuz?

Bunun sebebi arkadaşınızın o anda yanınızda olmasa bile olumsuz enerjisini size yüklemesidir. Metrobüslerde ve trafikte de durum böyledir. Adeta bir virüsün yayılması gibi olumsuz ruh halleri kişilere yayılmaktadır. Yanınızda duran bir adam üzüntü ve keder içerisinde olabilir. Sizde yanında durduğunuz müddetçe o olumsuz enerjiye maruz kalacak ve kendinizi kötü hissedeceksinizdir.

Enerji vampirleri

Bunun tam tersi de mümkündür. Olumlu, pozitif enerji alanları diğer kişilere ve ortamlara bulaşıp onlara iyi yönde etki edebilmektedir. Ortamlar demişken evet ortamların da enerjisi vardır. Bir hastanenin enerjisi ile okulun enerjisi aynı değildir. Bir deniz kenarının veya göl manzarasının enerjisi ile şehir merkezinin enerjisi aynı değildir. Ortamlar ve kişiler adeta bir vampir gibi enerjileri çekebilmektedirler.

Bunlara “enerji vampirleri” denilmektedir. Bu size oldukça adaletsiz gelebilir. Olumlu enerjileri kaçırıp yerine olumsuz enerji koyanlar benim gözümde hırsız gibidir. Peki bu enerji kaçaklarının bir alarm sistemi veya kapı kilidi var mı? Elbette var. İşin bu kısmı biraz fantastik gibi görünüyor ancak insan ve insana ait sistemler tam anlamıyla çözülemediği için bu konuları sadece deneyimlemenizi ve kendiniz karar vermenizi öneriyorum.

Topraklanma nedir? Nasıl yapılır?

Negatif enerji’lerden korunma yollarını anlatmadan önce “topraklanma” konusuna değinmek istiyorum. Çünkü korunma sistemlerinden önce topraklanma yapılması gerektiğine inanıyorum. En klasik yöntemle çıplak ayak toprağa basarak kendinizi topraklayabilirsiniz. Gayet bilimseldir. Üzerinizdeki elektrik toprağa akar rahatlarsınız.

Toprak imkanınız yoksa duş alabilirsiniz. Akan su sizi topraklayacaktır. Bir diğer yöntem ise ılık-sıcak arası bir tuz solisyonuna ayaklarınızı batırmaktır. Ayak tabanlarınızın altındaki gözeneklerden tuzlu suya vücudunuzdaki toksinler ve negatif enerji akacaktır. Tuzun deniz tuzu veya himalaya tuzu olması gerekmektedir.

Tüm bunlar bilimsel olarak yapabileceğiniz elle tutulan gözle görülen topraklanma çeşitleridir. Bunları yapabilirsiniz ancak size önereceğim yöntemi de mutlaka yapın. Ayağınız toprakta, tuzda, suda vs. olmayabilir. Bırakın toprağı apartmanın en üst katında olabilirsiniz. Sakin bir köşeye gidip burnunuzdan derin nefesler alıp yine burnunuzdan verin. Bunu bir kaç kez tekrarlayın. Gözlerinizin kapalı olup olmaması önemli değil fakat yeni başlayanlar için kapalı olması daha uygun olur.

Taç çakranızdan (kafanızın üzeri) beyaz yada mor bir ışığın vücudunuza girdiğini imgeleyin. Bu ışık omurganız boyunca ilerleyerek tüm vücudunuza yayılıyor. Ardından ayaklarınızdan çıkarak evrenle birleşiyor. Ayaklarınızı bir ağacın kökleri gibi düşünebilirsiniz. Yüksek katlı binalarda olabilirsiniz fakat bu köklerin toprağa kadar uzandığını imgeleyebilirsiniz. Işık içinizden geçtikte sizin üzerinizdeki tüm negatif enerjiyi de alıp götürüyor. Artık topraklandınız.


İmgeleme yöntemleri ile negatif enerjiden korunma

Birkaç yöntem var. Bağımlı kalmak zorunda değilsiniz. Kendi tasarımınız bir korunma sistemi de geliştirebilirsiniz.

1. Yöntem: En klasik olanı budur. Siyah, gri, kahverengi gibi karanlık ve koyu renkler dışında bir renk belirleyin. Bu rengin bir yumurta gibi sizi içine aldığını düşünün. Renk parlak ve çok güçlü. Dışarıdan gelen tüm olumlu, pozitif enerjileri ve titreşimleri içine geçiriyor. Size zararı dokunacak enerji ve titreşimleri ise dışarıda tutuyor. Hayalinizde oluşturduğunuz bu baloncuğu gün içerisinde sürekli düşünerek güçlendirebilirsiniz. Beyaz, mor ve pembe baloncuklar en çok tercih edilenlerdir.

2. Yöntem: Aynı şekilde bir baloncuk düşünün ancak bu kez çeperinin ateşten olduğunu imgeleyin. Dışarıdan gelen tüm negatif enerji ve titreşimler bu ateşe değdiği anda yok olup gidiyorlarlar. Aynı zamanda daha güçlü olması açısından 1.yöntemdeki sistemi uygulayıp üzerine bir de bunu yapabilirsiniz.

3. Yöntem: Sizi çevreleyen bir ayna olduğunu imgeleyin. Dışarıdan gelen tüm zararlı enerjiler bu aynaya çarparak geri dönecekler. Aynalarınızı çeşitli şekillerde hayal edebilirsiniz.

4. Yöntem: “Kurşun döktürme” konusunu bilmeyeniniz yoktur. Kurşun bir element olarak radyoaktif ışınlara dahi dayanıklıdır. Sizi çevreleyen kurşun bir zırh imgelerseniz dışarıdan gelen tüm negtiflere karşı kendinizi koruma altına alabilirsiniz.

5. yöntem: Duş altıktan sonra içerisine sirke karıştırılmış bir kova suyu üzerinize dökebilirsiniz. Sirke iyi bir temizleyicidir. Auranızı ve enerji alanınızı temizlediği gibi vücudunuza da iyi gelecektir. Kokusu ise kısa sürede gidecektir. (1 kovaya yarım çay bardağı yeterlidir. Kaynak: Berna Özcan Demir)

Yöntemleri uygularken, kendi bedeniniz dışında odanızı, ofisinizi, bulunduğunuz binayı, mahalleyi hatta şehri ve ötesini bile koruma kalkanı altına alabilirsiniz. Sevdiklerinize onların haberi olmasa bile bu tip bir imajinasyon ile kalkan göndererek onlarında korunmasını sağlayabilirsiniz.
Yaşam alanlarında negatif enerji temizliği ve korunma

1. Yöntem: Benim en sevdiğim bu. Kuru ada çayını bir cezveye veya kaba koyun. Ucunu yakın. Sık sık sönecektir fakat siz onu söndükçe yakın. Yanan ada çayı tütsü gibi eve yayılacaktır. Kokusu benim hoşuma gidiyor. Bilirsiniz ada çayı şifalı bir bitkidir. Bir çok hastalığa karşı önleyici ve tedavi edici olarak kullanılmaktadır. Ürettiğiniz ada çayı tütsüsü evinizi güzel bir kokuyla kaplarken, “evimdeki tüm negatif enerji ve titreşimleri ada çayının şifalı enerjisi ile temizliyorum. Pozitif olan olumlu olan bana ve yaşam alanıma faydası dokunacak tüm enerjileri davet ediyorum” diyebilirsiniz. Bu cümleyi kendinizde geliştirebilirsiniz. Ada çayı ile evin içinde dolaşabilir, dolaplarınızı odalarınızı temizleyebilirsiniz.

2. Yöntem: Bu yöntemi sevgili Fadime Emir’in “Psişik Korunma” isimli kitabında okudum. Evinizi korumak için kapınızın veya pencerelerinizin önünde bir güç hayvanı imgeleyebilirsiniz. Mesela jaguar, aslan, kaplan gibi bir hayvan evinizi koruyabilir. Bunun dışında bir bekçi, polis, asker veya mitolojik bir varlık düşünebilirsiniz. Evinizin etrafının vahşi köpek balıklarıyla dolu bir nehir tarafından çevrelendiğini de hayal edebilirsiniz.

3. Yöntem: Mumlar ve tütsüler yakın. Hem sizi hem evinizi huzurla dolduracaktır. Daha önceden arındırılmış ametist gibi kristaller de kullanabilirsiniz.