Booking.com

Beyin yapınızı değiştiren 2 kelime


işyerinde motivasyon ile ilgili görsel sonucu


Kullandığımız kelimelerin eylemlerimiz üzerinde büyük etkisi vardır. Eylemlerimiz de hayatımızı şekillendirir. Standford Üniversitesi’nde profesörlük yapan Bernard Roth iki kelimeyi kullanmayı bırakırsak çoğu şeyi değiştirebileceğimizi söylüyor. Hatta onların yerine kullanılacak iki sihirli kelime öneriyor. İşte eylemlerimizi değiştirecek o sihirli iki kelime...
Bu İki Kelimeyi Aklınızdan Çıkarmayın: Kullanmaya Başladığınızda Beyin Yapınızı Değiştiren 2 Kelime
‘’İstemeyi bırak, yapmaya başla. Hayatının kontrolünü ele geçir!’’. Bu ifade, usta bir yazar olan ve Standford üniversitesinde profesörlük yapan Bernard Roth’un The Achievement Habit (Başarma Alışkanlığı) adlı kitabının temel ilkelerinden birisidir. Yazara göre, başarıya ulaşmamızın sırrı yalnızca iki kelimeyi kelime dağarcığımızdan çıkarıp yerine bu iki sihirli kelimeyi eklemek.
Bu yazımızda söz konusu olan yazarın daha iyi bir yaşam sürülmesi adına verdiği tüyoları anlatacağız.
1.‘’Ama’’ yerine ‘’ve’’ Kullanın
‘’Sinemaya gitmek istiyorum ama yapacak bir ton işim var’’ yerine ‘’sinemaya gitmek istiyorum ve yapacak bir ton işim var’’ derseniz ne olur sizce?
Profesör Roth şöyle kaleme almış:  ‘’ ‘’ama’’ kelimesini kullandığınız zaman eylemler arasında aslında olmasa da bir çatışma çıkarıyorsunuz. Ancak ‘’ve’’ bağlacını kullandığınız zaman beyniniz gayri ihtiyari bir şekilde cümlenin iki kısmını da bir bütün olarak algılıyor.’’
Dilbilim’de bu tür cümle yapıları, bağlacın olduğu yan cümleler arasındaki bağdaştırıcı veya ayrıştırıcı bileşik cümleler olarak bilinmektedir. Esas itibariyle ‘’ama’’ , ‘’buna rağmen’’ , ‘’ancak’’ bağlaçları cümle içerisindeki bir ifadeyle diğer bir ifade arasında zıtlık bildirmek için kullanılmaktadır.
Oysa  ‘’ve’’ bağlacını ele alırsak, bu bağlacın birleştirici ve daha olumlu bir işlevi vardır.
Buradan hareketle, belki de alışkanlıklarınızı değiştirmenin zamanı gelmiştir. Artık biliyorsunuz ki ‘’yeni bir mobilya almak istiyorum ama tamir etmem gerek’’ ifadesi  yerine ‘’yeni bir mobilya almak istiyorum ve tamir etmem gerek’’ ifadesini kullanmak daha iyi bir seçim olacaktır.
2. ‘’Zorundayım’’ yerine ‘’İstiyorum’’
Roth kitabında şöyle vurgulamış:  ‘’Bu alıştırma insanların yaptığı bir takım şeylerin (işe gitmek gibi), hatta onlara zevk vermeyen şeylerin bile aslında kelime seçimleriyle alakalı olduğunu farkına varmasında oldukça etkilidir. ’’Sadece küçük bir yüklem değişikliği hayatınızın gidişatını değiştirebilir. Eğer her sabah uyanıp işe gitmeyi ölüm olarak görüyorsanız hayatınız cehenneme dönecektir.
Fakat işin aslına bakacak olursanız, bir şeyleri değiştirmek düşündüğünüzden daha kolay. Sadece her sabah işinizle ilgili neyi sevdiğinizi düşünün. Örneğin, karmaşık bir projeyi bitirmenin size verdiği o rahatlama hissini veya meslektaşlarınızla çay içip hoş vakit geçirdiğinizi düşünebilirsiniz. Aynı zamanda işten evinize gelip de ailenize kavuştuğunuz o anı da düşünebilirsiniz. İster inanın ister inanmayın, bu basit strateji sizi bütün gün pozitif bir enerjiyle yüklü tutacaktır.
Öylece oturup çalıştığınız günün sonlanmasını beklemek yerine, çalıştığınız şirket hakkında ne yapmak istediğinizi, nasıl iyi getirisi olan bir kariyer elde edebileceğinizi, becerilerinizi sergileyebileceğinizi ve kendinizi nasıl ödüllendirebileceğinizi düşünün. Eğer genel olarak işinizden nefret ediyor ve bununla ilgili hiçbir şeyi de değiştirmek istiyorsanız suçlamanız gereken tek kişi kendinizsiniz.
Gördüğünüz gibi, ‘’ailemi ziyaret etmek zorundayım/gerek’’ yerine ‘’ailemi ziyaret etmek istiyorum’’ arasında dağlar kadar fark var. Ne hakkında konuştuğunuzun bir önemi olmaksızın, her zaman ‘’zorundayım’’ yerine ‘’istiyorum’’ demek daha iyidir. Bu stratejiyi hayata geçirmek kolay değildir AMA başarıya ulaşmak ZORUNDAYSANIZ bu strateji gereklidir. Ancak bu strateji başarıya ulaşmak İSTİYORSANIZ  gerekli ve de kolaydır.
‘’İstemeyi bırak, yapmaya başla!’’ diyen Bernard Roth’un Başarma Alışkanlığı kitabına ek olarak Bahar Akın’ın kaleme aldığı Yap Gitsin kitabını da okumanızı öneriyoruz.

alıntıdır

BUGÜN KEŞİF GÜNÜ


GÖZLERİ KAPALI ile ilgili görsel sonucu

DERİNLERİNİZDEKİ SORUNLARI KEŞFETME ve ARINMA CÜMLELERİ 

Aşağıda bir çok kişide ortak olan sorunları temizleme cümleleri var. Bunların arasında hangilerini temizlemek istiyorsanız o cümleleri seçin ve her birinden sonra 15-20 saniye boyunca anahtar cümleleriniz olan “özür dilerim, beni affet, seni seviyorum” anahtar cümlelerini söyleyin. 

Sonra yerine olumlama cümlesini söyleyerek 15-20 saniye boyunca “teşekkür ederim, seni seviyorum” anahtar cümlelerini söyleyerek pozitif yükleme yapın. 
• (Şuna karşı) duyduğum korkuyu ve bunun nedenlerini siliyorum. 

• (Şuna) sahip olamamaktan korkmamı ve bunun bütün nedenlerini siliyorum. 

• Bir şeyleri kaçırmaktan korkmamı ve bunun bütün nedenlerini siliyorum. 

• Değişime karşı olan korkumu ve bunun bütün nedenlerini siliyorum. 

• Reddedilmekten korkmamı ve bunun bütün nedenlerini siliyorum. 

• Her zaman endişeli olmamı ve bunun nedenlerini siliyorum. 

• Başarılı olma korkumu ve bunun bütün nedenlerini siliyorum. 

• Başarısızlıktan korkmamı ve bunun bütün nedenlerini siliyorum. 

• Kazanmaktan korkmamı ve bunun bütün nedenlerini siliyorum.

• Kalabalık içinde bulunmaktan korkmamı ve bunun bütün nedenlerini siliyorum. 

• İsteklerimi dile getirmekten korkmamı ve bunun bütün nedenlerini siliyorum. 

• Kendimi Allah'tan

 ve kaynaktan ayrı hissetmemi ve bunun bütün nedenlerini siliyorum. 

• Kendimi kurban gibi hissetmemi ve bunun bütün nedenlerini siliyorum. 

• Olayları ve insanları yargılamamı ve bunun bütün nedenlerini siliyorum. 

• Güvenilmeyecek arkadaşlar seçmemi ve bunun bütün nedenlerini siliyorum. 

• Güvenmediğim kişilerle ilişki kurmamı ve bunun bütün nedenlerini siliyorum. 

• Sürekli yanlış erkekleri seçmemi ve bunun bütün nedenlerini siliyorum. 

• Kendime karşı inançsız olmamı ve bunun bütün nedenlerini siliyorum. 

• Başkalarına güven duymamamı ve bunun bütün nedenlerini siliyorum. 

• Kendimi terkedilmiş hissetmemi ve bunun bütün nedenlerini siliyorum. 

• Kendimi değerli görmememi ve bunun bütün nedenlerini siliyorum. 

• Şu kişiye güvenmememi ve bunun bütün nedenlerini siliyorum. 

• Kimseye inanmamamı ve bunun bütün nedenlerini siliyorum. 

• Başladığım şeyleri bitiremememi ve bunun bütün nedenlerini siliyorum 

• Her şeye düşünmeden atılmamı ve bunun bütün nedenlerini siliyorum. 

• Karar veremememi ve bunun bütün nedenlerini siliyorum. 

• Savunmasız olduğumu düşünmemi ve bunun bütün nedenlerini siliyorum. 

• Kendimi sabote etmemi ve bunun bütün nedenlerini siliyorum. 

• Sorumsuz olmamı ve bunun bütün nedenlerini siliyorum. 

• Şüpheci olmamı ve bunun bütün nedenlerini siliyorum. 

• Yaşamdan pes etmemi ve bunun bütün nedenlerini siliyorum. 

• Desteklenmediğimde yorgun olmamı ve bunun bütün nedenlerini siliyorum. 

• Desteklenmediğimde kızgın olmamı ve bunun bütün nedenlerini siliyorum. 

• Kendimi fiziksel olarak incitmemi ve bunun bütün nedenlerini siliyorum. 

• Kendimi duygusal olarak incitmemi ve bunun bütün nedenlerini siliyorum. 

• Çaresiz olmamı ve bunun bütün nedenlerini siliyorum. 

• Sevilmediğim hissini ve bunun bütün nedenlerini siliyorum. 

• Kendimi sevmekte yetersiz olmamı ve bunun bütün nedenlerini siliyorum. 

• Başkalarını sevme yetersizliğimi ve bunun bütün nedenlerini siliyorum. 

• Kendimi içsel olarak bomboş hissetmemi ve bunun nedenlerini siliyorum. 

• Kendimi yalnız hissetmemi ve bunun bütün nedenlerini siliyorum. 

• Başkalarına bağımlı olmamı ve bunun bütün nedenlerini siliyorum. 

• Şu kişiye bağımlı olmamı ve bunun bütün nedenlerini siliyorum. 

• Kıskanç olmamı ve bunun bütün nedenlerini siliyorum. 

• Şu kişiyi kıskanmamı ve bunun bütün nedenlerini siliyorum. 

• Başkalarını küçümsememi ve bunun bütün nedenlerini siliyorum. 

• Kendimi küçümsememi ve bunun bütün nedenlerini siliyorum. 

• Yeterince iyi olmadığım duygumu ve bunun bütün nedenlerini siliyorum. 

• Kendimden nefret etmemi ve bunun bütün nedenlerini siliyorum. 

• Kendime inanmamamı ve bunun bütün nedenlerini siliyorum. 

• Kendimi saygı duymamamı ve bunun bütün nedenlerini siliyorum. 

• Diğer kişilere saygısız davranmamı ve bunun bütün nedenlerini siliyorum. 

• Başkalarından beklentim olmasını ve bunun bütün nedenlerini siliyorum 

• Kendimi fiziksel olarak kullandırmamı ve bunun bütün nedenlerini siliyorum 

• Kendimi duygusal olarak kullandırmamı ve bunun bütün nedenlerini siliyorum. 

• Başkalarının beni kullanmalarına izin vermemi ve bunun bütün nedenlerini siliyorum. 

• Utanç duymamı ve bunun bütün nedenlerini siliyorum. 

• Başkalarının mükemmel olmasını beklememi ve bunun bütün nedenlerini siliyorum. 

• Kendimi ayıplamamı ve bunun bütün nedenleri siliyorum. 

• Başkalarına karşı görünmez olmamı ve bunun bütün nedenlerini siliyorum. 

• İnsanların beni saymamasını ve bunun bütün nedenlerini siliyorum. 

• İnancımı kaybetmemi ve bunun bütün nedenlerini siliyorum. 

• Aşağılık duygusu hissetmemi ve bunun bütün nedenlerini siliyorum 

• Kendimi aptal gibi hissetmemi ve bunun bütün nedenlerini siliyorum. 

• Kendimi değersiz hissetmemi ve bunun bütün nedenlerini siliyorum. 

• Kendimi korkak hissetmemi ve bunun bütün nedenlerini siliyorum. 

• İnsanlarla samimiyet kuramamamı ve bunun bütün nedenlerini siliyorum. 

• Gerçekten ne istediğimi söylemekten korkmamı ve bunun bütün nedenlerini siliyorum. 


• Dikkat çekmek için hastalık arzu etmemi ve bunun bütün nedenlerini siliyorum 

• Sürekli dikkat çekme isteğimi ve bunun bütün nedenlerini siliyorum. 

• Evrenin beni desteklemediğimi hissetmemi ve bunun bütün nedenlerini siliyorum 

• Dünya tarafından yargılandığımı düşünmemi ve bunun bütün nedenlerini siliyorum. 

• Kendimi dünyadan saklamamı ve bunun bütün nedenlerini siliyorum. 

• Kendi ayaklarımın üzerinde durmaktan korkmamı ve bunun bütün nedenlerini 
siliyorum. 

• Bireyselliğimi ortaya koymaktan korkmamı ve bunun bütün nedenlerini siliyorum. 

• Kendi hayatımı yaşamaktan korkmamı ve bunun bütün nedenlerini siliyorum. 

• Kendim olmaktan korkmamı ve bunun bütün nedenlerini siliyorum. 

• Dışardan güvenlik aramamı ve bunun bütün nedenlerini siliyorum. 

• Dışardan onay aramamı ve bunun bütün nedenlerini siliyorum. 

• Dışardan mutluluk aramamı ve bunun bütün nedenlerini siliyorum. 

• Kendimi mutsuz hissetmemi ve bunun bütün nedenlerini siliyorum.


ALINTIDIR

Empati ile Güçlenin


EVE DÖNÜŞ
İç dünyanızın derinliklerine ait katmanlar olan enerji bedenlerinizde olup bitenlerin daha çok farkına varabilmenizin bir başka yoluda “Eve Dönüş” çalışmasıdır. Tüm talimatları baştan sona okuyun. Daha sonra adım adım uygulamaya geçin (gerektiği zaman bir gözünüzü açarak sayfaya bakabilirsiniz).
Bu uzun bir teknik olduğundan dolayı, her bir adım için kendinize 30 saniye izin vermek isteyebilirsiniz. Tekniği bir ya da iki kere yaptıktan sonra tekniği takip eden özete göz atabilirsiniz. Eve dönüş tekniğinde pek çok aşama olmasına karşın basit bir tekniktir. Amacımız hiçbir şeyi değiştirmeye çalışmadan çevrenizdeki şeyleri fark etmektir.
1. 10-15 dakika boyunca yalnız kalabileceğiniz ve kendinizi rahat hissedebileceğiniz bir yerde oturun.
2. Gözlerinizi kapatarak nefes alın: en az yedi kere içinizdeki Titreşimleri Artıran Nefes alın; yani nefesinizi burnunuzdan içinize çekerek ağzınızdan verin. Neden bu şekilde nefes alıp veriyoruz? Nefesinizi burnunuzdan içinize çekmek vibrasyonlarınızı yükseltme niyetinizle birleşerek vibrasyonlarınızı arttırır. Nefesinizi ağzınızdan vermek ise, üzerinizden yorgunluğunuzu, şüphelerinizi ve üzüntülerinizi atmak niyetinizle birleşerek bu olumsuz hislerden kurtulmanızı sağlar. Hayatınız boyunca çektiğiniz üzüntüler elbette Titreşim Artıran Nefeslerle birlikte birdenbire ortadan kaybolmayacak; ancak bu yöntemle adete bir muzun kabuğunu soyup atar gibi yüzey geriliminizi de soyup atabilirsiniz. Titreşim Artıran Nefesler bilincinizin de daha çok farkına varmanızı sağlarlar; bu yüzden iç sesinizin daha çok farkına varmak istediğiniz zamanlar da bu şekilde nefes alıp verin. Ve bilincinizin aracılığıyla yolculuk yapmak istediğinizde, Titreşim Artıran Nefesler istediğiniz yere gitmeniz konusunda size yardımcı olabilirler.
3. Nefes seviyesinde farkında olarak şöyle sorun: “Nefes, tam şu anda bana neler söylüyorsun?” Dikkatinizi nefesinizin seviyesine yönlendirin. Bu seviyede kendinizi yumuşak nüansların farkına varırken bulacaksınız; Nefesi içine çekmenin niteliği ve süresi, derinliği, hangi burun deliğinin daha aktif olduğu, nefes alırken mi yoksa verirken mi daha çok özünüze varıldığı gibi…vs. OTOMATİK SOLUNUM farkına varılmayan bir lütuftur. BİLİNÇLİ SOLUNUM ise Tanrı’nın varlığına erişim yeridir.
4. Titreşim Artıran Nefes alın. Fiziksel beden seviyesinde farkında olarak şöyle sorun: “Beden, tam şu anda bana ne söylüyorsun?” Derinlerinde, ayaklarınızın tabanlarını, zemini ve yine ayaklarınızın tabanını keşfederek tüm vücudunuz boyunca başınızın tepesindeki saçlarınıza doğru yükselin. BEDENİNİZ sizin tapınağınız, oyun odanız ve mutfağınızdır, evinizdeki tüm odalardır. Bu beden, isteklerinizi yerinize getirmek için çok çalışır. Dikkatinizi çekebilmesi için hastalanmasını beklemeyin. Hemen şu an ona içinizden gelen bir hediye sunar gibi tüm dikkatinizi verin.
5. Titreşimleri Artıran Nefes alın. ZİHNİNİZ seviyesinde farkında olarak şöyle sorun: “Zihin, tam şu anda nasılsın, hakkında bilmemi istediğin şey ne?” Zihin ve akıl ayrı şeylerdir; şu ana dikkatinizi verme, fiziksel algılarınızı daha derin kavrayarak aralarındaki ilişkileri yorumlayan ve bağdaştıran bir yetenektir. Zihninizle baş başa kalmak sizi canlandırır!
6. Titreşimleri Artıran Nefes alın. Aklınız seviyesinde farkında olun. Şöyle sorun: “Akıl neler yapıyorsun? Tam şu anda bana ne öğretebilirsin?” AKIL, hayatı anlayabilmeniz için, meselelerin en ince tarafları üzerinde çalışarak ayırt eder ve yeni kavramlar oluşturur. En kültürlü yanınız olan aklınız, dikkatinizi çektiğinde sizi çok hoş şekillerde ödüllendirecektir.
7. Titreşimleri Artıran Nefes alın. “Bilinçsiz” olarak adlandırabileceğiniz en yüksek soyut duygularınızdan en ham ve derin seviyelerdeki hislerinize dek uzanan tüm DUYGULARINIZIN seviyesinde farkında olun. Görünüşe bakılırsa, Freud’un zamanında, insanlar çok kötü bir şekilde derin hislerden mahrum edildikleri için bu gizi çözebilmek amacıyla upuzun analizlere gereksinim duyuyorlardı. Ancak insanlık bilinci o zamandan beri büyük bir yol kat etti. Günümüzde en derinlerimizde yer alan duygularımızı dahi çok büyük bir çaba sarf etmeden keşfedebiliyoruz. Sadece sessizce oturarak, “Tam şu anda en derinlerde yatan duygum ne?” diye sorun. Daha sonra bu soruyu bırakarak birkaç Titreşimleri Artıran Nefes alın. Cevap kendiliğinden size gelecektir.
8. Titreşimleri Artıran Nefes alın. İnsan deneyiminin sessiz bir tanığı olan Ruhunuz seviyesinde farkında olarak şöyle sorun, “Ruh, şimdi bana öğret. Hayatımın bütünlüğünü anlat bana“. RUHUNUZUN bir ağacın kökleri kadar gizli ama fark edilebilen tininizi, eksiksiz insan formu içinde ifade ettiğinin farkında olun. Evet, ruh kökler gibidir; dünyevi, dolaşık, tutarsız, karmaşık ve zengin. Bazen ruhunuzun lisanı, sağlamlığıyla sizi şaşırtabilir. Öyleyse şaşırın! Bu sizin ruhunuz, öyle değil mi? Farkındalığınızla birlikte ruhunuzun içine yolculuk yapın; o size tam şu anda en çok bilmeye gereksinim duyduğunuz şeyi söyleyecektir.
9. Titreşimleri Artıran Nefes alın. Sizi SİZ yapan Tanrı’nın kıvılcımlarından biri olan TİNİNİZİN seviyesinde farkında olarak şöyle sorun: “Tin, içime daha fazla hakikat solu. Kim olduğum hakikatini kabul etmeye hazırım. Kim olduğumla ilgili ilahi hakikate şu ana kadar olduğundan daha çok uyanmam konusunda bana yardımcı ol“. Nefes al ve ol. Bilgi sözler ya da görüntüler ile size gelecektir. Ya da sadece bir varlık hissedeceksiniz ile size gelecektir. Ya da sadece bir varlık hissedeceksiniz. Emin olun ki bu sizin tinsel varlığınızdır.
10. Fiziksel bedeninizi çevreleyen tabaka tabaka dizilmiş enerji bedenleri olan AURANIZIN seviyesinde farkında olarak şöyle sorun: “Aura, bedenim içindeki ve çevresindeki enerji neye benziyor?” Tepeden tırnağa ve her yönde auranızın görünmez bir ışık ve ses şeklinde titrediğini keşfedin. Bu, bilgidir. Bu elektromanyetik bir enerjidir. Daha sonra, onun hakkında entelektüel olarak daha fazla şey öğrenebilirsiniz. Ancak şimdilik auralar hakkındaki bilginiz ne düzeyde olursa olsun, kendinizi auranızı gözünüzde rengarenk bir halde canlandırmaya ya da değerli bir zerresini değiştirmeye zorlamayın.
11. Bitirmeden evvel, enerjinizi boşaltın. Omurganızın en altından başlayan bir ip düşünün. Onu aşağıya doğru çekin. Ve ne kadar derine gidebileceği konusunda çok mütevazi olmayın. Dünya gezegeninin en sıcak ve yoğun özü olan çekirdeğe yani dünyanın merkezine kadar götürebilirsiniz.
12. Şimdi kendinizi yedi ya da daha fazla ENERJİ BOŞALTAN NEFES’in faydalarına verebilirsiniz. Bunlar hızlı, sığ nefeslerdir; ağızdan alır ve verirsiniz -biraz üfürmek ve biraz da ıslık çalmak gibi. Dudaklarınızı büzerek yapın! Enerjinizi boşaltma niyetinizle birleşen bu solunum şekli, tinsel deneyiminizi fiziksel bedeninizle birleştirmeye yardımcı olur.
13. Dikkatinizi dışarıya, vücudunuza ve çevrenize yöneltin. Gözlerinizi açmadan önce esnemek için birkaç saniye bekleyin.
14. Kendinizi hazır hissettiğinizde gözlerinizi açın. Eve dönüş tekniğini tamamladınız. Gözleriniz açık ve dikkatiniz dışarıya yönelmiş olduğu halde kendinizi bir bütün olarak kim olduğunuzla daha bağlantılı hissedeceksiniz.
EVE DÖNÜŞ – HIZLI VERSİYON
  • Dikkatinizi kendinize vermeye hazırlanın
  • Yedi titreşim artıran nefes alın
  • Dikkatinize nefesinize verin “Nefes, tam şu anda bana neler söylüyorsun?”
  • Dikkatinizi fiziksel bedeninize verin “Beden, tam şu anda bana ne söylüyorsun?”
  • Dikkatinizi bilinçli zihninize verin “Zihin, tam şu anda nasılsın, hakkında bilmemi istediğin şey ne?”
  • Dikkatinizi aklınıza verin “Akıl neler yapıyorsun? Tam şu anda bana ne öğretebilirsin?”
  • Dikkatinizi duygularınıza verin “Tam şu anda en derinlerde yatan duygum ne?”
  • Dikkatinizi ruhunuza verin “Ruh, şimdi bana öğret. Hayatımın bütünlüğünü anlat bana
  • Dikkatinizi tininize verin “Tin, içime daha fazla hakikat solu. Kim olduğum hakikatini kabul etmeye hazırım. Kim olduğumla ilgili ilahi hakikate şu ana kadar olduğundan daha çok uyanmam konusunda bana yardımcı ol
  • Dikkatinizi auranıza verin “Aura, bedenim içindeki ve çevresindeki enerji neye benziyor?
  • Enerji boşaltım kablonuzu yerleştirin
  • Yedi enerji boşaltıcı nefes alın
  • Dikkatinizi dışarıya, çevrenize yöneltin
  • Gözlerinizi açın
Bu teknikteki en önemli nokta, en iyi sonuçlar için bir şeye odaklanmaya çalışmamaktır. Sadece dikkatinizi verin, başka bir şeye gerek yoktur. Bu tekniğin gücü, kendi evinizde kendinizi fark etmenizden başka bir şeyi içermez. Bunu bir “olduğun gibi gel” partisi olarak düşünebilirsiniz. Olduğunuz şekilde kendinizi ziyaret etmeye istekli olmak, büyük bir kendini kayıtsız şartsız sevme yeteneğidir. Burada yaptığınız şey, bilincinizi uyandırmak ve bilincinizle yolculuk etmeyi öğrenmek. Ayrıca bu teknikle enerjinizi içine yönlendiriyorsunuz. Eve Dönüş tekniğinde, adından da belli olduğu gibi, amacınız kendiniz ile, yani size ait odaların ya da parçaların tümüyle birleşmek.
İç dünyanıza yani içeri girmek sizi şoke edebilir, özellikle de daha önce çok fazla deneyiminiz yoksa. Çok fazla şey olup bitiyor. Ama hiç durmamacasına olan bu hareketlilik bir yanılsama. Deneyiminizi tekrarladıkça, bu kaosa yol açan yüzey geriliminiz de ortadan kaybolacaktır. Bu arada önemli nokta çok basit: Düşünceler ve bedeninizin nazik farkındalığı arasında seçim yapmanız gerektiğinde  bedeninize dönün. Düşünceler ve zihninizin nazik farkındalığı arasında seçim yapmanız gerektiğinde zihninize dönün…vs. Kendinizi arayışınız esnasında, belli bir noktaya kadar dikkatinizi verin.
Sıkıntı baş gösterince, birkaç titreşim artıran nefes alın. Can sıkıntısının bedeninizin herhangi bir kısmı ile bağlantılı olup olmadığını sorun. Otomatik olarak zihniniz bedeninizin rahatsızlık hisseden bir tarafına yönelmiş olabilir. Bu durumda bu his ya da basınç ortadan kalkana kadar dikkatinizi oraya verin. Bir diğer olasılık şudur; sizin “sıkıntı” adını verdiğiniz şey, sadece tamamen yalnız başına kalmaktan duyduğunuz bir rahatsızlık da olabilir.
Bu özel deneyiminizden bağımsız olarak bu süreç tinsel yaşamınızla maddi yaşantınız arasındaki uyumu güçlendirecektir. Bu da sizi daha yüksek bir bilinçlilik durumuna ulaştırır.
Empati İle Güçlenin
Rose Rosetree

FARKINDA MISIN?


mutsuz kadın ile ilgili görsel sonucu

Unutkan bir profesör bir gün aniden ailesini ihmal ettiğine karar verdi, o yüzden o akşam eve gitti, karısını ve çocuklarını öptü, traş oldu, duş aldı, yemekten önce üstünü değişti ve yemek esnasında eğlenceli birkaç hikaye bile anlattı. Yemekten sonra keyifle masayı topladı, ve bulaşıkları tek başına yıkayıp durulamakta ısrar etti.

Her şeyi yerli yerine koyduktan sonra salona gittiğinde karısını gözyaşları içinde buldu. “Bugün her şey ters gitti,” diye ağlıyordu. “Elektrik süpürgesi bozuldu, oğlan top oynarken cam kırdı, kız düşüp en güzel elbisesini paraladı, şimdi de sen eve öyle sarhoş geldin ki ne yaptığını bilmiyorsun.”

Kimse ne yaptığını bilmiyor. İçmeye gerek yok. Sadece unutkansın. Bilinçsizsin – adeta kendi bilinçsizliğini kendin yaratıyor gibisin. Sanki kanına devamlı alkollü bir şeyler karışıyor gibi. Kendi içinde bazı uyuşturucular üretiyorsun. Ve aynen böyle oluyor. Farkında olmaya çalışmazsan, sarhoşluğundan kurtulmazsan, tam olarak neler olup bittiğini göremeyeceksin.

Normalde her şeyi robot gibi yapıyorsun. Araba kullanıyorsun; farkında olman gerekmiyor. Arabayı bir mekanizma gibi kullanıyorsun. Nasılsa olayı kapmışsın. Şarkı söylüyor, sigara içiyor, bin bir çeşit şey düşünüyorsun, bir yandan da bedenin arabayı kullanıyor. Yemek yiyorsun: aynen robot gibi. Yürüyorsun: aynen robot gibi. Beden işi kapmış; performansını sürdürüyor. Dikkat etmen gerekmiyor.

Ancak bir kaza olduğunda dikkat etmen gerekiyor. Bir şeyler ters gittiğinde o zaman pür dikkat kesiliyorsun. Yoksa istediğin gibi düşünmeye devam ederken istediğin yere gitmekte serbestsin. Yaptığın işe kendini vermen gerekmiyor; orada bulunmana gerek yok.

Örneğin, motordan ses geliyorsa o zaman hemen farkında olursun. Ama eğer araba güzelce gidiyorsa sen de sürmeye devam edersin. Her şey yolunda gidiyorsa yazmaya devam edersin. Beyin bir bilgisayara benzer: bir kez kuruldu mu kendi başına işlem yapar.
Hayatta daha verimli oldukça iyice bilinçsizleşirsin.

Çocuklar daha bilinçlidir. Öyle olmaları gerek, çünkü hiçbir şey bilmiyorlar. Yazı yazmaya ilk başladığın zamanları hatırlıyor musun? Her kelimeyle uğraşıyordun, ve çok dikkatli yazman gerekiyordu. Yazı yazan bir çocuğa bak. Tüm bedeni ve beyni ile kendini işine verir. Bir çift göze dönüşür. Üstelik hiç önemli olmayabilir; yazdığı belki tek bir kelimedir.


“Martıları Seven Adam” – Osho

Kaybetme korkusu ilişkilerin düşmanı mı?

kaybetme korkusu
İhtiyaç duyma duygusu…
Yalnız kalma korkusu…
Öz güven sorunu yaşanma hali…
Değersiz hissetme ve başkalarından alacağı değerle beslenerek yaşamını sürdürme ihtiyacı hali…
Bilinçaltına kodlanmış ve geçmişten getirilen olumsuz düşünceler…
İşte bu duygular kaybetme korkusuna sebep olan temel sebepler arasında sayılabilir.

Bir insana ihtiyaç duyarak yaklaşıyorsak kaybetme korkusu da bu durumda ortaya çıkabilir.

Aslında bu korku; karşımızdakini yitirme, kaybetme, terk edilme korkularına karşı geliştirilen bir kişisel hissiyat durumudur.
İlişkide iki taraf da birbirine bağlandığında insanın kaybetme korkusu belki hafifleyebilir. Ama bir taraf diğerine göre daha az ilgili bir yapıya sahipse, sürekli sevdiğini dile getirmiyor ya da duygu ve davranışları ile yeterince hissettirmiyor ise diğer tarafın beyninde bir çok soru ve endişe dolanmaya başlayabilir.
Kaybetme korkusu ile içinden geldiği ya da kendi istediği gibi değil karşı tarafın onaylayacağı, beğeneceği ya da beklentilerini karşılayabileceği şekilde davranılmaya başlanabilir. Bu korkuyu yaşayan taraf hep sürekli kendinden vererek, alma-verme dengesini kuramayara yaşanan ilişkiyi sürekli ayakta tutmaya çalışabilir. Bu da uzun vadede aslında çok ciddi şekilde kişinin kendisini yıprattığı ve yorduğu bir duruma dönüşebilir.
Zamanla kişinin ilişkideki en temel ihtiyacı; karşı tarafın onu sevmesi, ihtiyaçlarını karşılaması ya da karşı tarafın kişiye bağlanması ve onun tarafından kabullenilmek haline dönüşebilir.
Kaybetme korkusu ile karşı tarafın gereğinden fazla üstüne düşülmesi, her davranışından ya da sözünden bir mana çekilmeye ve bu durum neticesinde karşı tarafın sürekli sorgulanmaya başlanması ya da  kişinin kendi öz benliğinden uzaklaşıp başka bir insana dönüşmesi; ilişki içinde tarafları zamanla yorabilir ve hatta birliktelik bitme noktasına  gelebilir. Kaybetme korkusu ile yaşayan insan için bir ilişkinin bitişi çok daha yıpratıcıdır ve toparlanma süresi çok daha uzun sürebilir.
Partnerini kaybetmek korkusu ile yaşan kişi, ilişkide kendi doğallığını da kaybetmeye başlayabilir. Artık o, karşı tarafın onaylayacağı ya da karşı tarafa sürekli verici olarak ilişkiyi ayakta tutmaya çalıştığı kişi haline dönüşebilir. Duygularını bastırabilir ve hatta sürekli karşı tarafı mutlu etme çabasına girer ki; bu durum karşıdaki kişinin ilişkiye  duyduğu heyecanı, ilgiyi zamanla söndürebilir.
Kişinin kendine güveni var ise, kendine ait ve kendini mutlu edebildiği bir hayatı birilerinin varlığına bağımlı  kalmadan sürdürebiliyorsa kaybetme korkusu da yaşamayabilir. Kişinin kendine öz güveni yoksa ya da kendisini besleyebildiği bir hayatı, bu durumda yaşadığı ilişkiye farklı anlamlar yükleyebilir ve ilişki yaşadığı kişiden sürekli bir ilgi beklentisi içinde yaşayabilir.
Biri tarafından sevilmenin kendisini ayakta tuttuğu düşüncesindeki insanlar başka biri tarafından sevildiği, istendiği ya da önemsendiğini hissederek kendini değerli hissedebilirler. Aksi durumda kendisini yalnız ya da değersiz hissederek, kendini olumsuz bir hayat içine sürükleyebilir.
Kaybetme korkusu ile geçirilen süreç zamanla insanı yorar, huzursuz eder, gerginleştirir. Bu durum da zamanla karşı tarafa yansımaya ve ilişkiyi yıpratmaya, baskılamaya ve sonunda ilişkinin sonlanmasına sebep olabilir.
Kaybetme korkusu ile yaşayan tarafın ilişkideki en ufak dalgalanmada tüm kişisel dengeleri bozulur. Bütün hayatını o kişiye ya da onunla yaşananlara odaklanarak yaşayabilir. İlişki iyi olduğu sürece kendini iyi hisseder. Ama bir sorun yaşandığında kaybetme korkusu ile yaşayan tarafın bütün dengesi alt üst olur.
En anlamlı ve besleyici ilişki;  kazan-kazan ilkesi ile yürütülebilen ilişki yapısıdır.
Her iki tarafın da kazandığı… Kaybetme korkusu ile kişinin kendisini yıpratmadığı, mutluluğunu sadece yaşadığı ilişkiye ya da karşısındaki insana bağlamadığı ve her iki tarafın da huzurlu olduğu, birbirini dinlendirebildiği bir ilişki…

Değerler anlatılmaz, yaşanır!



Sanıyorum 30 yıl oldu. Bir Ramazan bayramında, memlekette bayramın birinci gününde rahmetli babam, kardeşlerim, enişteler, yeğenler hep birlikte sohbet ediyorduk.

Kapının zili çaldı.

Kapıyı açtığımızda üst kattaki komşumuz eşi ve çocuklarıyla bayramlaşmaya gelmişti. Komşumuz ayakkabılarını çıkarırken, rahmetli babam, komşumuza şöyle seslendi:

– Sen benim evime giremezsin. Lütfen dışarı çık.
Komşumuz, peki deyip gitti. Yüzümüz kızarmış, biraz da şaşırmıştık. Salona geçip, babamıza neden böyle yaptığını sorduk.

Babam: Bu adam, alt kattaki komşumuzu, bankadan aldığı krediye kefil yapmış, borcunu ödememiş. Kendi mallarını da başkasının üzerine geçirmiş. Komşumuzun evine icra geldi. Nesi var nesi yok alıp götürdüler. Kaç gündür açlık sınırında yaşıyorlar, dedi.

Ben de babama: İyi de bu konu bizimle ilgili değil. Biz niye müdahil oluyoruz? Diye sordum.

Babam: Konu bizimle ilgili olmayabilir. Bu ahlâki değerleri düşük insanı evime kabul edersem, mağdur ve namuslu komşumu rencide etmiş olurum. Bu kişi adam değil, demişti.

O günden sonra konu bizimle ilgili olsun olmasın, ahlâksız her türlü eylemde, kaybedeceğim şey ne olursa olsun, dürüst ve namuslunun yanında olmaya karar verdim. Güçlünün değil, haklının yanında olmanın erdem olduğunu, insanın bir duruşu olması gerektiğini öğrenmiştim. Daha sonraki dönemlerde rahmetli babam, değerlerin anlatılarak değil, yaşanarak öğrenilebileceğini, gayriahlâki tutum ve davranışlarda bulunan kişilere yönelik toplumsal yaptırımın etkili olacağını, olumsuz davranışların onaylanması halinde bireylerin dürüst ve namuslu olmanın hiçbir anlamının kalmayacağını belirtmişti.

Çocuklara değer kazandırmak istiyorsanız, değerlere uygun yaşamanız gerekir.


Çocuğunuza söz veriyorsanız, sözünüzü tutmanız, dedikodu yapma diyorsanız, başkaları hakkında konuşmamanız gerekir. Çocuğunuza vergi vermenin bir vatandaşlık vazifesi olduğunu anlatıp, çanta alırken, satıcıya: Fiş almazsak kaç TL olur? Sorusunu soruyorsanız, değerleri kazandırmamak için çaba sarf ediyorsunuz demektir.

Öğretmen olarak öğrencilere ders anlatırken değerleri anlatıyor fakat derse 10 dakika geç giriyorsanız, derste ders dışı faaliyetler yapıp, dersi kaynatıyor ve dersten erken çıkıyorsanız, öğrencilere değer kazandıramıyorsunuz anlamına gelir. Çünkü öğrenciler sizin tutarlı olup olmadığınıza bakar ve ona göre eylemde bulunurlar. Derste öğrencinin öğrenme hakkından çalarsanız, öğrenci müteahhit olduğunda demirden, çimentodan, işadamı olduğunda vergiden, esnaf olduğunda teraziden, çalışan olduğunda raftan çalmaya başlar. Bu süreç bir domino etkisi yaratır. Hırsızlık, ahlâksızlık yayılır ve üst değer olur.

Amerika’da Stanford Üniversitesi’nde sınavlarda gözetmen bulunmaz.

Öğrencilerden birisi gelir, öğretim üyesinden kâğıtları ve soruları alır, arkadaşlarına dağıtır ve hep birlikte sınav olurlar. En son kalan öğrencileri kâğıtları toplar ve öğretim üyesinin odasına gidip kâğıtları ve diğer sınav dokümanlarını teslim eder. Bu öğrenciler mezun olduktan sonra yüksek ücretle ve saygın şirketlerde iş bulabilirler.

Bu öğrenciler içerisinde kopya çeken olmaz mı? Zaman zaman kopya çekmeye teşebbüs eden öğrenciler olur. Diğer öğrenciler ona şöyle söyler: Hey sen… Kopya çekerek Stanford Üniversitesinin diplomasını almak için çaba sarf eden arkadaş. Bu dünyada seninle aynı diploma ile yaşamak istemiyorum.

Sonuç, kopya çeken öğrenci üniversiteden atılır.

Bizde bu işler nasıl mı olur? 40 öğrencinin başında 2 gözetmen bekler.

Gözetmenler kopya çektirmemeye özen gösterirler.

Bazen öğrenciler topluca kopya çeker ve öğretmen, mühendis, hemşire olurlar. Sonra ne mi olur?

Kopya çekerek öğretmen olana kendi çocuğunu verip, onu eğitmesini, kopya çekerek mühendis olanın yaptığı binanın depremde yıkılmamasını bekler…

Prof. Dr. Necati CEMALOĞLU

Yaşamda “Fark yaratan” biri olabilmenin 10 etkili yolu





İnsanlarla aranızda köprü kurmak istiyorsanız fark yaratabileceğiniz çok basit yöntemler var. İşte bu yöntemlerden 10 tanesi:

1- İnsanlarla kaliteli iletişim kurun

Çevresi ile kim olursa olsun olumlu diyaloglar kurabilen, çevresinde iletişim kalitesi ile iz bırakan ve kendini hatırlatabilen kişi olabilme özelliğini koruyabilen bir insan olabilmeleri… Her zaman, her yerde kaliteli ve etkin iletişim kurabilmeye çalışmak…

2- İnsanlara önemli ve değerli olduklarını hissettirin

İnsanların değerli olma ihtiyacına karşılık verebilen insanlar karşılarındaki ile uyumu yakalarlar. Bir insanın değersiz hissetmesine neden olursanız onu kaybetmek için en önemli adımı atmışsınız demektir. İnsanlara aklınızla olduğu kadar yüreğinizle de yaklaşın.

3- Karşınızdakine iltifat edin

Gün içerisinde bir insana herhangi bir nedeni olmaksızın abartmadan özellikleri, giyimi, davranışları ile ilgili bir iltifatta bulunun ama bunda mutlaka gerçeklik payı olsun. Ve en önemlisi içten olsun. Bakın nasıl etki ediyor? İltifatlarınızı insanlar içerisinde, eleştirilerinizi mutlaka yalnızken yapın. İnsanlar övgü ve takdir edilmeye açlık duyarlar.

4-Takdir ve teşvik edin

Özellikle iş hayatında övgünün gücüne inanın. İnsanların takdir edilecek yönlerini bulun. Hak eden insandan takdirinizi esirgemeyin. Takdir etmek, insanların yaptığı işe olan heyecanını ve şevkini arttırır. İşini takdir ettiğinizde; karşınızdaki kişide daha çok iş yapmak isteği uyandırır. Bir davranışını takdir ettiğinizde davranışları daha iyi olacaktır. Buradaki kilit nokta; karşınızdakinin kendini beğenmişliğini arttırmak, egosunu beslemek değil, onu teşvik etmek olmalı…

5-Kırıcı söz ve davranışlardan kaçının

Öfke kontrolünü yapamadığınız zaman kırıcı ve ağır konuşarak sadece içinizi dökmüş ve kendinizi rahatlatmış olursunuz. Bu uzun vadede pişmanlığa sebep olabilir. Ya karşınızdaki ne hale gelir, aranızdaki ilişki ne duruma düşer? Haklı iseniz, haklılığınızı insanlarla nezaketle kabul ettirin. İnsanlar hata yaptığında önce onları anlamaya çalışın. Bu hatayı neden ve hangi koşullarda yaptı? Hatasını bildiği halde yeniden yapmaya eğilimli mi?

6-İlk izlenime önem verin

Karşınızda bırakacağınız kalıcı etki öncelikle imajınızın yarattığı etkidir. Bu avantajı çok iyi de kullanabilirsiniz, çok kötü de… İnsanlar ilk defa karşılaştıklarında %90 birkaç dakika içerisinde daha çok görünüşe (fiziki özellikler, giyim, parfüm, beden dili, ses tonu ve diksiyon) göre yargıya varırlar.

7-İnsanları olduğu gibi kabul edin

Başka insanların nasıl davranması gerektiğine dair kurallar oluşturursanız onları kendinizden uzaklaştırırsınız. Karşınızdakine kendi olma hakkı tanıyınız. Karşınızdakinden sizin her onayladığınızı onaylamasını, sizin gibi düşünmesini ve davranmasını beklemeyiniz.

8-Dinlemeyi bilin

Genelde insanlar karşındakini dinliyorken, kendilerinin ne cevap vereceğini ve söyleyeceğini planlar ya da sürekli karşısındakinin sözünü keser. Bu da karşınızdaki kişinin vermek istediği mesajı net algılayamamanıza sebep olur. Hatta yanlış anlamalara, çatışmalara yol açabilir. Karşınızdakini etkin dinleyebilirseniz ona değer verdiğinizi ve saygı duyduğunuzu hissettirebilirsiniz. Dinlemek, duymak değil, karşı tarafın vermek istediği mesajı doğru anlayabilmektir.

9-Kendinize güvenin

Dik bir duruş, rahatsız edici olmaktan uzak doğru göz temas şeklini uygulayabilerek konuşabilen, düşüncelerini söyleyebilen, gülümsemeyi bilen insanlardan olabilmek. Etkili ses tonu ve diksiyonun kalitesi, kendini seven ama sadece kendine odaklı yaşamayan bir insan olabilmeyi, davranışlarının nedenini, duyguların ne anlama geldiğini, düşünce-duygu-davranış üçlemesinde dengeyi kurabilmeyi başarabilmek. İnsanın ilk arkadaşı kendisi olabilmeli… Ve daha da önemlisi önce kendisi kendini sevebilmeli ki, etrafındaki insanları sevebilsin.

10- Hedef belirleyin ve hedeflerinize göre hareket edin

Coşku hissedemiyorsa bir insan büyük ihtimalle hayalleri ya da hedefleri yoktur. Ya da onların yaşamasına izin vermiyordur. Coşkuyu yok eden bir diğer unsur da olumsuzluktur belki de… Hedeflerinin peşinden istikrarla giden ve bu hedef ve hayallerini gerçekleştirebilen insanlar hayatın içerisinde fark yaratabilme özelliklerinden birine sahiptir.

Diyaframı Kullanma ve Doğru Nefes Alma

nefes almak ile ilgili görsel sonucu

Nefes almadan yaşamamız mümkün değil,peki onu yeterince önemsiyor muyuz? Nefesimiz ne kadar kontrol altında..Ona dikkat edin, o ne kadar kontrolümüzdeyse hayatımız da o kadar kontrolümüzde….

Teknolojinin hızlandırdığı yaşamımızda maddeye gömülerek tüketilen yaşamlarımızda her gün artan huzursuzluklarımız,mutsuzluklarımız ve yaşamımızın giderek anlamsız hale gelmeye başlaması bu günlerde herkesin olağan durumu halinde….

Oysa bütün bunları kontrol altına alabileceğinizi biliyor musunuz? Kadim çağlardan beri insanın fizik,duygu,zihin ve bedendeki sıkışıklık ve blokajların açtığı rahatsızlıkların gidilmesi için meditasyon, yoga, reiki ve manyetik şifa gibi çalışmalar geliştirilmiştir..AMA BU ÇALIŞMALARIN DAYANDIĞI EN ÖNEMLİ TEMEL TEKNİK, NEFES ÇALIŞMALARI OLMUŞTUR…

Doğru Nefes almak vücudumuzun sağlıklı kalması ve ihtiyaç duyduğu oksijenin alınması;atık ve toksinlerin vücuttan atılması açısından çok önemli…Yeterli oksijen iç organların,hormon salgılayan bezlerin,sinir sisteminin ve beynin çalışması için şart…Beynimizin diğer organlardan daha fazla oksijene ihtiyacı var…Yeterince oksijen alınmadığında,zihinde bulanıklık,negatif düşünce depresyon,işitme ve görme bozuklukları başlıyor..Yaşlanmanın en belirgin sebebi hücrelerin yetersiz oksijen alması.Akut dolaşım bozukluğunun kalbe giden oksijeni durdurması kalp krizine;beyne giden oksijeni durdurması beyin kanaması ve harabiyetine yol açıyor…Düzgün ve yeerli nefes alamayanlar kendilerini sürekli yorgun ve depresif hissediyorlar…Uyku düzenlerinde sorun yaşıyorlar.Aynı döngüde kalmaları bağışıklık sistemlerini zayıflatıyor..Canlı olmamanın ve genç kalmanın en önemli şartı temiz kan dolaşımı..Bunu sağlamanın en önemli yolu da nefeslerimizde saklı…Doğru nefes alarak organlarımızın beslenmelerini sağlayıp,hücrelerimizin verimliliğini arttırmak.kaçınılmaz bir gerçek..Doğru nefes almak yaşam süremizi uzatacağı gibi,bize son derce sağlıklı bir ciltte kazandırıyor..Doğru nefes alanlar karbondioksitli ortamlarda yada heyecan ve stres sırasında dengesiz tepkiler veriyor…Çünkü kırmızı kan hücreleri oksijeni organlarımıza daha yüksek oranda taşıyor..

Birçoğumuz hep ağzımızdan nefes alıp veriyoruz…Bu bize anatomik rahatsızlık sağlayan son derce yanlış bir davranış…Oysa doğrusu bunun tam tersi..Kadim kayıtlarda rahat ve kendini kasmadan durarak,karnımızı dışarı doğru genişleterek,göğsümüzü de full nefesle doldurarak tam nefes tekniği uygulamak…Yani diyaframımızı da kullanarak nefes almak…Yaşam süremizde bu yanlış, diyaframımızın zayıflayarak potansiyelini kaybetmesine sebep oluyor…Ortalama bir yetişkin dakikada ortalama 14 kere nefes alıp veriyor…Bu 24 saate 20 bin160 kez nefes alıp verdiğimiz anlamına geliyor..Yani günde 20 bin kere yaptığımız hatanın bizde ne gibi sonuçlara yol açtığını anlamamak mümkün değil…

İŞTE BU NEDENLE KENDİMİZE BİR İYİLİK YAPIP ÖNCE DOĞRU NEFES ALIP VERMEYİ ÖĞRENMEMİZ GEREKİYOR…


Doğru nefes almak ciğerlerin tamamının kullanıldığı bütünsel bir hareket olmasına rağmen, konunun daha iyi anlaşılması için nefes almayı üç ana kısma ayırıyoruz.

A) Üst solunum         
B) Orta solunum
C) Diyafram solunumu
               
Üst solunum; hemen herkesin kullandığı en az ciğer kapasitesinin kullanıldığı nefes alış şeklidir. Ciğerlerdeki havanın % 10 u sirküle edilir. Sığ ve yetersiz bir nefes alıştır. Korku, endişe, heyecan, yarış, rekabet içindeyken yoğunlukla ve mecburen alınır.   

Orta solunum; mide adaleleri ve kaburgalar arasında kalan ciğerlerin orta bölümünü de kapsayan bir nefes alış şeklidir. Üst ve orta solunum beraber hareket eder.Ciğerlerdeki havanın % 30 u sirküle edilir. Eğitim almış konuşmacı ve şarkıcıların kullanabildiği nispeten daha kapasiteli bir nefes alış şeklidir.

Diyafram solunumu; Mide üzerini kaplayan diyafram adalesinin alta doğru esnemesiyle açılan boşluğa ciğerlerin alt loplarının genişleme imkânı bulduğu ve ciğerlerin tamamının kullanıma sokulduğu bir nefes alma biçimidir. Ciğerlerdeki havanın yaklaşık % 50 si sirküle edilebilir. Diyaframla birlikte, orta ve üst solunum beraber hareket eder. Genişlemeyi, sonsuz kabulü, koşulsuz sevgiyi ve birlik bilincini beraberinde getirir.

Nefes almanın tek ve bütünsel bir hareket olduğunu ifade etmeme rağmen en az iki aylık bir süreç için tamamen diyaframınızı çalıştırmaya ve diyafram nefesine konsantre olmanız gerekiyor. Diyaframı önce hissetmeli, daha sonra kullanma kabiliyeti oluşturabilmelisiniz. Bu çalışma bir çok teknik içermektedir. Başlamak için önce diyaframı hissetmelisiniz.
Yüzüstü yere yatılarak ellerin çene altında tutulduğu timsah duruşu adı verilen pozisyon diyaframı hissetmeniz ve diyaframdan nefes almaya başlamanız için uygun olabilir. Sırt üstü yatarak kalın bir kitabı veya yaklaşık beş kiloluk bir ağırlığı göbek deliğinizin üzerine gelecek şekilde koyarak aldığınız nefeslerle kaldırmaya çalışmanız, diyaframı hissetmeye yardımcı olabilir. Bu çalışmayı en az beş dakika, ağırlığı vücudunuz algılamayı unutuncaya yani ağırlığın vücudunuzun bir parçası olduğu algılamasına geçinceye kadar bu çalışmayı yapabilirisiniz. Mekik ve sınav çekmek bu hissiyatı kuvvetlendirebilir. Oturduğunuz yerde ayaklarınızı yerden bir kaç santim kaldırarak bel ve mide ve diyafram adalelerinizi kuvvetlendirebilirsiniz.
Bunu her gün üç ayrı zamanda çalışarak nefesin diyaframdan alınışıyla ilgili bir fikre sahip olmaya başlayabilirsiniz.

Basit, fakat faydalı bir nefes egzersizinin adımları şöyledir:

Burnunuzdan yavaş bir şekilde ama alabildiğinizce çok nefes alın.
Sonra yine yavaş bir şekilde ağzınızdan verin.
(1) ve (2)'yi bir kere daha tekrarlayın.
Şimdi de burnunuzdan nefes almaya başlarken ağır ağır dörde kadar sayın.
Nefesi vermeye başlarken de altıya kadar sayın.

Nefes vermeyi, nefes almaktan daha yavaş yaptığınızdan emin olun.
Nefes verirken kaslarınızın rahatladığını ve gevşediğini hissedin.
Bu nefes egzersizini gerildiğiniz veya bunaldığınız herhangi bir yerde ve zamanda yapabilirsiniz.


* * * * * * * * * * * * * *

DİYAFRAM NEFESİNDE DİKKAT EDİLECEK AL TIN KURALLAR;
1- Nefes alırken derin, sık, çabuk, düzenli, gerilmeden, gürültüsüz alıp vermeyi öğrenmelisiniz.
2- Nefesinizi kesinlikle burnunuzdan alıp, ağzınızdan vereceksiniz.
3- Nefesinizi alış, tutuş ve veriş zamanlamanız 1- 4 -2 formülüne uygun olmalı.
4- Yani nefesinizi 2 saniyede almışsanız 8 saniye içinde tutacak ve 4 saniyede vereceksiniz.
5- Nefes alırken akciğerlerinizi zorlayınız. Nefesi uzun süre alıp tutmayı öğreniniz.
6- Bir anda fazla alınan oksijen baş dönmesine yol açabilir.
7- Amaç ciğerleri büyütmektir. Ama ciğerler bir anda büyümez. İdeal bir diyafram nefesi kısa sürede oluşturulamaz. .Çalıştıkça diyaframınızın geliştiğine tanıklık edeceksiniz.
8- Eğer gırtlağı fazla sıkarak havayı, tutmaya kalkarsanız gırtlak yorulur. Ses bozulmaya başlar.
9- Konuşmaya başladığınızda aldığınız hava bir çırpıda boşalıp bitmemelidir. Aynı havayı en uzun süre kullanmayı öğrenin. Ama bu sırada kasılmamalı ve gırtlağın kapanmasına neden olamamalıyız. Yoksa hırıltıdan başka bir şey çıkaramayız.


"DOĞRU NEFES ALMA VE DİYAFRAM KULLANMA EGZERSİZLERİNE ÖRNEKLER;

Örnek;

1) Şimdi, her hangi bir tabure veya sandalyeye, oturacağınız şeyin ucuna kadar gelerek yarım oturun. Bacaklarınızı mümkün olduğunca birbirinden ayırarak açın.
2) Vücudunuzla bacaklarınızın arasına doğru mümkün olduğunca eğilin.
3) Bu pozisyonda kalarak nefes almaya çalışın. Nefes aldığınızda, göğüs kafesinizin genişlemediğini, sadece karın ve böbrek üstü bölgelerinden genişlediğinizi gözlemleyin.
4) Doğrulun ve nefes alın. Bu defa alt bölgenin genişlemediğini sadece
göğüs kafesinin genişlediğinin farkına varın.
5) Bir defa daha eğilin ve nefes alın. Bu kez aldığınız nefesi doğrulduğunuzda da almanız gereken doğru nefes olduğunu bilerek. Nefes alış verişlerinizi bir süre izleyin ve doğrulduğunuzda hatırlamak üzere kendinizi programlayın.
Tekrar doğrulun. Biraz evvel eğik olmanızın size kazandırdığı orijinal nefes alışı tekrarlayınız. Eğik durumda aldığınız gibi göğüs kafesinizin genişlemediği ve yukarı hareketlenmediği, buna karşın göbek deliğinizin altından, böbreklerinizin ve kalçalarınızın biraz üstünden geçen hayali çemberi genişleterek nefes alın.
7) Tekrar eğilin ve nefes alın. Bu pozisyonda hissettiklerinizin ne kadarını doğrulunca yapabildiğinizi hatırlayın.
8) Doğrulun. Eğik olduğunuzda aldığınız nefesin aynısını alıncaya kadar bu tekrarları sürdürün.

Örnek;

Sandalye veya benzeri sert bir zemine oturun. Ellerinizi tercihen bacaklarınızın üzerine bırakın. Mümkün olduğunca karın, mide ve kalçalarınızı kasarak hissedin, sonra iyice serbest bırakın. Kalça, mide ve karın kaslarınızı tekrar kasarak sıkıştırırken ciğerlerinizdeki bütün nefesi sonuna kadar verin. Kalça, mide ve karın kaslarınızı serbest bıraktığınızda yeni alacağınız nefesin biraz evvel sıkarak ve kasarak hissettiğiniz bölgeye alınmasına gayret gösterin. Nefesi bu bölgeden aldığınıza emin oluncaya kadar bu çalışmayı tekrarlayın.

Örnek;

Diyaframı hissetmek ve göğüs kafesinde genişleme olmadan nefes almayı gerçekleştirmek için atkı, kemer veya bir metre uzunluğunda kalın bir ip alın. Sandalye veya taburede otururken atkıyı birer ucundan tutarak gerin. Başınızın arkasına geçirip sırtınıza dayayarak iki ucu göğüslerinizin önünde düğümlenecek şekilde iyice sıkın. Bu şekilde göğüs kafesinizi atkı ile kontrol etmiş olacaksınız. İyice sıktığınız için göğüs kafesinin genişlemesi ile alacağınız yanlış nefesin farkına daha rahat varacaksınız.
Şimdi, iki elinizle sırtınızdan geçirip önden çekerek sıktığınız atkının açılmamasına dikkat ederek, karın çevresinden nefes almaya başlayın. İki elinizle çekerek germenize rağmen atkının genişlediğini fark ediyorsanız. Diyafram nefesi alamıyor, bunun yerine üst solunum yapıyorsunuz demektir.
Elinizle sıktığınız atlı hiç açılmadan sadece karın bölgesinden nefes alıp vermeye başladığınızdan emin oluncaya kadar çalışmayı sürdürebilirsiniz.

Örnek;

İslam anlayışı içinde Allah ve hu zikirleri ile yapılan çok kuvvetli bir nefes çalışması vardır. Özellikle güne baslarken veya çok sinirlendiğiniz anlarda ya da önemli bir is öncesi stres hali oluştuğunda bu solunum çalışmasının faydası olacaktır.  Bu çalışma çok çabuk bir vecd hali ( meditatif hal ) oluşturduğu gibi, nefes eksersizi olarak da kullanılan bir çalışmadır. Çalışma çok basittir;
Gözler kapalı otururken, sesi kullanmadan sadece nefesle fısıldayarak, nefes alırken “Allah”, verirken “Hu” diyerek, düzenli bir ritm tututurmanız gerekiyor. Allah kelimesini yavaşca nefesi içeri alırken fısıldayıp, Hu kelimesini sertçe fısıldayarak nefesi vermek gerekiyor.


Örnek;

Gassho duruşu ile Nefes Alma Tekniği
Bu alıştırmayı her zaman her yerde özellikle negatif bir şey hissettiğinizde, kızdığınızda, üzgün olduğunuzda ve korktuğunuzda yapın.
Bu nefes alma alıştırmasının amacı düşünceye konsantre olmaktır. Bu yolla her zaman kendinizi daha iyi hissedeceksiniz. Hissetme ve bilme kabiliyetiniz açılacak. Elleriniz daha hassaslaşacak. Dolaysı ile enerjiyi daha çok hissedeceksiniz.
Sandalye veya bir tabureye oturun ve gözlerinizi kapatın. Gassho pozisyonunu alın. ( ellerinizi avuçlarınız birbirine yapışık olduğu halde parmaklar yukarı bakacak şekilde göğsünüze yaklaştırın.)
Yavaş ve sakin bir diyafram nefesi alın.
Ellerinizi yukarı kaldırın. Ellerinizle ve tüm vücudunuzda enerjiyi hissedin.
Yavaş ve sakin bir şekilde nefesinizi verirken ellerinizi yavaşça aşağıya indirin ve tam kalbin üstünde gassho pozisyonunda tutun..
Tekrar diyafram nefesi alırken enerjinin parmaklarınızdan girip karnınıza doğru aktığını canlandırın kafanızda.
Nefesinizi verirken enerjinin karnınızdan parmaklara doğru aktığını ve dışa doğru adeta fışkırdığını hayal edin ve bu çalışmaya bir süre devam edin.
Gassho duruşu ile bitirin ve enerjiyi topraklayarak nötralize edin.


NEFESLE AĞRI VE SANCIYI DIŞARI TOPLAMAK

1) Bir tabure veya sandalyeye oturarak gözlerinizi kapatın.
2) Nefes alırken ağrı veya sancıyı bulunduğu yerden iki kaşınızın ortasına taşıyın.
3) Ağrı veya sancıyı nefesinizi tutarak omuriliğinizi izleyen bir hattan hara dediğimiz bölgeye taşıyın. ( göbek deliğinin iki parmak altında içeriye doğru dört parmak mesafede ikinci çakra dediğimiz elma hacminde yoğun enerjitik bölge )
4) Nefesinizi tutmaya devam ederek haraya topladığınız acı veren enerjiyi kuyruk sokumunuza transfer edin.
5) Nefesinizi vererek ağrı veya sancı enerjisini kuyruk sokumunuzdan dışarıya atın.
Ağrı veya sancın tamamen bitinceye kadar çalışmayı tekrarlayın.


sağlığınızı tepeden tırnağa geliştirme;
Kısıtlayıcı nefes alma modelleri, bilinçaltı savunma mekanizmalarının tatsız duyguları “bastırma”sını sağlar. Öyle ki bu tür sağlıksız nefes alma modelleri genelde çok eskilere, hatta doğuma kadar geri giden travmatik duygusal veya fiziksel olaylar ile başa çıkmak için yapılmış girişimlerin sonucudur. Duygular ifade edilmeden bastırıldığında, bilinçli olarak itilirler ya da bilinçaltında “bastırılır”lar (yani akılda ve vücutta kronik gerginlik halinde kalırlar). Bu tür ifade edilmemiş duygular/hisler, kaçınılmaz olarak ağrı ve hastalık halinde ortaya çıkarlar. Duygular bir tür enerjidir, bu nedenle yok edilemezler (Einstein’ın yıllar önce kanıtladığı gibi, enerji yok edilemez), sadece biçim değiştirebilirler. İşte bizim sorumluluğumuz, bu enerji vücutlarımıza ve/veya aklımıza hastalık getirmeden önce onu dönüştürmektir.

Bolluk içinde yaşam;
Nefes almak, refleks olarak yapılan bir metabolizma işlevidir, fakat dizginleri ele aldığımızda bilinçli bir işlev haline gelir. Transformal Nefes sonuçta yaşamlarımıza bilinçli olarak canlılık kazandırmamızı sağlayan ve rastgele düşüncelere ve olaylara kendimizi bırakmamızı önleyen özelliğinin nedeni işte budur. Kendimizi olayların akışına bırakabiliriz ya da hayatımızı yönetebiliriz, seçim bize kalmıştır. Dizginleri ele aldığımızda, bolluk duygusu oluşturmak basit bir işe dönüşür. Bolluk duygusu olmamasının nedeni, genelde hiçbir şeyin yeterli olmadığına ya da değerli olmadığına inanmamızdır. Transformal Nefes, bu sınırlayıcı inançları temizler, böylece alışkanlık olmuş “baltalayıcı” davranışlarımızdan kurtuluruz.

Mükemmel İnsan ilişkileri;
Hiç yakınınız olan birinin her zaman davranışlarınızı, düşüncelerinizi, yaşamınızı denetlemek istediği oldu mu? Çoğu kişi, sevilmeye giden tek yolun başkaları üzerinde denetim kurmaktan geçtiği kanısındadır. Böylece kendimizi güvende hissederiz, bize gereksinim duyulduğuna, istendiğimize, arzu edildiğimize inanırız. Transformal Nefes ilişkilere yepyeni bir perspektif getirmektedir, çünkü insanın özü ile canlı ve yadsınamaz bir düzeyde iletişim kurmasını sağlar. Bu bağlantı sayesinde, isteyebileceğimiz tüm sevgiye zaten sahip olduğumuzu anlarız ve insanları manipüle ederek asla ulaşılamayacak bir kalite düzeyine yükseliriz. Kafamızdaki “Senden nasıl çok şey alabilirim?” sorusu “Sana ne kadar çok şey vermeme izin vereceksin?”e dönüşür.

Tüm düzeylerde güç kazanma;

Dünyanın en iyi atletleri, tam diyafram nefes alma tekniğini bilmeselerdi en iyi atlet olamazlardı. Bu tekniğin önemi bir kere anlaşıldıktan sonra, nefes almakta başlıca araç olarak ustalaşmak gerekir. Böylece aklımız odaklanır, vücudumuz enerji kazanır ve özellikle de kaslarımız güçlenir. Ayrıca odaklanma, performans ve dayanım düzeyleri yükselir.

Enerji düzeyini arttırma ve stresi azaltma;

Yapmak istediğiniz her şeyi yapacak enerjiniz olmadığı için hüsrana uğradığınız hiç oldu mu? Aklınıza ve vücudunuza ayrılan enerjiyi arttırmanın en önemli yolu, kan dolaşımınızdaki oksijen düzeylerini arttırmaktır. Enerjimizin yüzde yetmişini (%70) nefes alarak elde ederiz. Transformal Nefes seansları, aldığınız oksijen miktarını aniden ve büyük ölçüde arttırarak size enerji kazandırmaktadır. Ayrıca solunum mekanizmalarının (kaslar, akciğer dokuları, alışkanlık modelleri) kişi stres altında iken daha çok oksijen alması sağlanır, böylece endişeye kapılarak kaçma veya kavga etme reaksiyonları engellenir.